İYİ Parti milletvekili Yüksel Arslan’ın X’te paylaştığı “DEM’in komisyondan talepleri” listesi (özerklik, ‘Türk Milleti’ yerine etnik kimlikler, bölgeye vali atanmaması, ‘Kürt ordusu’, ayrı iç-dışişleri bakanları, Kürtçenin resmî dil olması, PKK mensuplarının toplu dönüşü) geniş yankı buldu.
Ancak DEM Parti bu iddiayı açıkça yalanladı.
Komisyon şeffaf çalışmadığı için bu iddianın ve inkarın doğru olup olmadığını bilemiyoruz. Ancak -listede yer alan taleplerin komisyona gelmiş olsa da olmasa da- bu aşamada kamuoyunda dile getirilmesinin “sürece zarar vereceği” düşüncesiyle inkar edilmiş olması muhtemeldir.
Çünkü Birinci Süreçte de başlangıçta, MİT başkanı ve PKK temsilcilerinin Oslo’da yaptıkları müzakereleri taraflar inkar etmişlerdi.
Önce Oslo Müzakerelerin varlığı devletçe kesin bir şekilde reddedilmişti. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 18 Ekim 2010’da “Devlet hiçbir zaman terör örgütüyle masaya oturmaz, görüşmez. Bizim terör örgütüyle pazarlık gibi bir durumumuz asla olmamıştır” demişti.
Benzer şekilde dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay da görüşmelerin yalan olduğunu, bir “psikolojik savaş” ürünü olduğunu söylemişti.
Ancak süreç ilerleyince, belgeler ortaya çıktı ve Erdoğan açıklamak zorunda kaldı: “Oslo’da, benim talimatımla devlet görüşmeler yaptı…” dedi.
2013’te İmralı tutanakları basına yansıyınca, bu kez de “Evet, devlet görüşür. Ama örgütle pazarlık olmaz. Bu bir çözüm sürecidir” söylemi öne çıktı.
Aynı şekilde PKK/HDP kanadı da başlangıçta net bir sahiplenme sergilemedi. Öcalan’ın avukatları ve Kandil, süreci ifşa edecek açıklamalardan özellikle kaçındı. Çünkü görüşmelerin devamı için “devlet inkâr ediyorsa biz de susalım” taktiğini uyguladılar.
Ama süreç tıkandığında, Karayılan ve diğer PKK yöneticileri açık açık “Devlet bizimle görüştü, inkâr etmesi doğru değil” dediler.
Oslo sürecinde yaşanan “önce inkâr, sonra itiraf” çizgisi, bugünkü DEM’in Meclis komisyonundaki “görüşülmedi” iddiasıyla kıyasladığımızda, önemli bir siyasi strateji tekrarı olarak görülebilir.
Bu stratejiyle sürecin ilk aşamasında kamuoyunda tepki doğurabilecek içerikler gizlenir, inkâr edilir. Böylece milliyetçi-muhafazakâr kesimlerden gelecek sert reaksiyonlar yumuşatılmaya çalışılır.
Böylece Türk kamuoyunu şok etmemek, DEM’in kendi tabanını ise “sabredin, adım adım oluyor” mesajıyla diri tutmak istiyorlar.
Belirli bir ilerleme sağlandıktan sonra ise devletin milletin yararı için yaptık diyerek itiraf edilir.
***********************************
PKK/DEM Talepleri
İYİ Parti milletvekili Yüksel Arslan’ın, Meclis’te kurulan komisyona ilişkin paylaştığı “DEM’in talepleri listesi” Türkiye’nin birliğini doğrudan hedef alan maddelerle dolu.
“İmralı Tutanakları”na bakınca, DEM yöneticilerinin inkar ettiği bu listede yer alan talepler ile Abdullah Öcalan’ın yıllar boyunca dile getirdiği taleplerin büyük ölçüde örtüştüğü görülüyor.
Öcalan’ın tutanaklara yansıyan talepleri: “Demokratik özerklik”, “yerinden yönetim”, “kültürel hakların anayasal güvence altına alınması”, “PKK kadrolarının güvenceyle dönüşü”… Bunların her biri, Arslan’ın paylaştığı maddelerin diplomatik dildeki karşılığıdır. Bir başka deyişle, Arslan’ın paylaşımında, PKK/DEM talepleri halkın anlayacağı şekle sokulmuş.
Öcalan “Kürdistan İçişleri Bakanı” ifadesini kullanmaz ama “özyönetim” ve “yerel meclisler” dediğinde kastettiği şey tam da budur.
KCK eşbaşkanı Bese Hozat, “Türk devleti demokratikleşmezse özerklik ilanı kaçınılmazdır” diyerek aslında nihai hedefi tarif etti.
Murat Karayılan, “Ortadoğu’da Kürtler statü elde etti, sıra Türkiye’de” diyerek bu hedefin uluslararası boyutunu işaret etti.
Avrupa’daki PKK yöneticileri de “Kürtler Irak’ta ve Suriye’de elde ettiklerini Türkiye’de de alacak” sözleriyle aynı hedefi tekrar ettiler.
DEM Partili TBMM Başkanvekili (Eski HDP Eş Genel Başkanı) Pervin Buldan’ın konuşmalarında dile getirdiği, “Irak Kürdistanı’nda ve Suriye’nin kuzeyinde (Rojava’da) kazanımlar oldu; benzerini Türkiye’de de elde edeceğiz” şeklindeki sözleri, hem DEM’in resmi diliyle hem de KCK/Kandil çizgisinin “demokratik özerklik” stratejisiyle doğrudan bağlantılıdır.
****
Bahsi geçen Irak örneğinde ne olmuştu hatırlayalım: 2003’teki ABD müdahalesiyle Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne dönüştü. Fiilen özerklik, sonra da anayasal statü kazandı.
Suriye örneğinde ise; 2011 iç savaşı sonrası ABD’nin PYD/YPG ile ittifakı sayesinde kuzeyde kantonlar, ardından “özyönetim” bölgeleri oluştu.
Bu iki örnekte 4 parçalı Büyük Kürdistan projesinin iki ayağında devletleşme hedefine yaklaşıldı.
PKK/KCK/DEM kanadına bu örnekler büyük cesaret verdi. Bu yetkililerinin açıklamaları Türkiye’de benzer bir şekilde “adım adım özerklik” stratejisi izlendiğini gösteriyor.
“Türkiye’de de yerel özyönetim ve siyasi statü” yani önce özerk sonra federe ve nihayetinde bağımsız bir Kürdistan oluşturmak istiyorlar.
Bu hedefleri ABD/ İsrail’in BOP projesiyle tam uyumlu. Bu yüzden özgüvenleri çok yüksek.
KCK ve Kandil “Devleti yıkmak değil, dönüştürmek” söylemiyle; Irak ve Suriye’de olduğu gibi özerklik ve anayasal statü hedefliyor.
Öcalan’ın “Demokratik özerklik, yerinden yönetim, kültürel haklar” vurgusu da aynı amacı güdüyor.
***********************************
Komisyon Çalışmaları Naklen Yayınlansın
Yıllardan beri AKP ve MHP kanadı, DEM Parti için “PKK Terör Örgütünün Meclis’teki Uzantısı” dedi. DEM yetkililerinin de her fırsatta “sayın Öcalan” dedikleri teröristbaşını lider kabul ettiklerini, dağdaki teröristlerle “yoldaş” olduklarını bilmeyen yok.
“PKK’nın Siyasi Uzantısı” DEM’in inkarının inandırıcı olabilmesi için, Komisyon’a sundukları iddia edilen konularda Öcalan, KCK ve PKK’nın talepleri olsa bile kendilerinin böyle talepleri olmadığını açıkça beyan etmelidir. Bunu diyemezler. Zaten DEM bağımsız bir siyasi parti gibi hareket edemez.
Komisyonda halktan önemli bilgileri gizlemek ve yalan söylemek konusunda sicili iyi olmayan partiler yer alıyor. Komisyonda konuşulanlara dair bilgilerin inandırıcı olması için tek şart var: Komisyonun çalışmaları açık, şeffaf, medya huzurunda ve hatta naklen yayınla doğrudan millet huzurunda yapılmalıdır.
Komisyonda “terör örgütü irtibatlı ve iltisaklısı” üyelerin haberdar olduğu hiçbir bilgi Türk Milletinden gizlenemez.