Peygamberler Şehri Kudüs (2)

88

Kudüs’e gidiyoruz:

Kudüs Yafa’ya 66 km. uzaktadır. Yolumuz 3 gidiş gelişli özellikte olup bu iki yer  arasında ilk karayolu 1860’larda Osmanlı döneminde yapılmıştır. 1890’da ise ilk demiryolu yapılıyor. 
Kudüs’ün 800 bin nüfusunun %40 arap %60 yahudidir. Doğu Kudüs tarihi mekânların olduğu bölüm olup 1967 den beri İsrail’in yönetimindedir. Burada Müslüman, Hıristiyan, Ermeni ve Yahudi mahalleleri vardır. Beytül makdis dediğimiz kutsal tepe, kale duvarları ile çevrili 144 dönümlük bir alandır. Buranın dış girişleri İsrail asker ve polislerince yapılmaktadır. İçeride ise Kudüs İslam Vakfının görevlilerinin kontrolü mevcuttur. Bu kontrollerde gurubumuz herhangi bir zorluk görmemiştir.

İlk ziyaretimiz bu bölgenin en önemli yeri olan mukaddes kayanın (muallak kaya) üzerini örten, altın kaplamalı kubbesi ile dikkat çeken kubbetüs sahra oldu. Bu eser, Emeviler döneminde, M.S.691 de Abdülmelik Bin Mervan  tarafından yaptırılmıştır. Sekizgen biçimindeki mimarisindeki dört ana kolonu dört mevsimi,  on iki tali kolonu ise on iki ayı temsil ettiği söylenir. İslam’ın buradaki ilk kubbeli eseridir. Bu kayanın altındaki mağara peygamberimizin miraca çıkmadan önce namaz kıldığı yer olarak biliniyor. Kayanın üzeri ise Hz. İbrahim’in,  Hz. Davud’un, Hz. Süleyman’ın kurban sunağı olarak kullandığı yer olarak kabul ediliyor. İlk altın kaplaması, daha sonra depremde yıkılan Aksa camiinin yeniden yapılması için ekonomik kaynak olarak kullanılmıştır. Bu kubbe ise kurşunla kaplanmıştır. 1993 yılında ise o günkü Ürdün kıralı Hüseyin tarafından yeniden Altın kaplama ile örtülerek o ilk zamanki muhteşem görüntüsüne kavuşturulmuştur. Arkadaşlarımızla gurup olarak namaz kılıp, mağarayı da görüyoruz.
Mescidi Aksa Cuma camii:  Müslümanlarca önemli olan diğer yapıya gidiyoruz. Bu camii ilk defa, Beytül Makdis denilen bu bölgenin en güneyinde, Mervan’ın oğlu Velid tarafından yaptırılmıştır. Hemen batısında Burak mescidi ve ağlama duvarı, doğusunda ise Mervan mescidi, altında ise kadim mescidi mevcuttur. Güney duvarı surla bitişik ve devamında antik Davut şehri vardır. İçeride Ömer mescidi , Zekeriya mihrabı  denen önemli bölümleri mevcutdur. Ömer mescidinin mihrap kenarları, mermer kolonların taban ve tavanları, duvarlardaki pencere ve tavanlarda kullanılan malzemeler muhtelif tamiratların yapıldığını ve değişik dönemlerin  işaretlerini taşımaktadır. Selçuklu Devleti’nin Halep Emiri Nurettin Zengi’nin yaptırdığı ve Kudüs fatihi Selahattin Eyyubi tarafından buraya konan tarihi kıymetteki ve bir ahşap sanat şahaseri olan minber 1969 da fanatik bir yahudinin cami içinde çıkardığı yangında yanmıştı. Türkiye’nin kündekari, Suriye’nin sedef ustaları ve Ürdün’ün para desteği ile yeniden yapılarak benzeri bir minber yerine konulmuştur. Bu camii tipik emevi mimarisi özellikli bir yapıdır.

Bu ziyaretleri müteakiben otelimizin bulunduğu Beytüllahim’e gidiyoruz. Burası Kudüs’e 10 km uzaklıkta ama Kudüs’e bitişik olan ve Filistinlilerin bölgesidir. Otelimizin balkonundan iki kilise ve bir caminin görülmesi hıristiyan arapların yoğun olduğu bir mahallede olduğumuzu gösteriyor.  Bu bölgenin giriş ve çıkışları İsrail askerlerince kontrol edilmektedir. Üç metre yüksekliğindeki duvarlarla açık hapishaneye dönüştürülmüş gibidir. Çıkış belgesi olmayanların bölgeden dışarı çıkamıyor bilgisi bunu anlatıyor.

Yılın en uzun günü:21/06/2019 yılın en uzun günü ve biz Kudüs’ü daha yakından görmek-bilmek için sabah 03.00’de otobüsümüzdeyiz. Mescidi Aksaya sabah namazına gidiyoruz. Yollar tenha olduğu için 10-12 dakikada doğu Kudüs’te, kale giriş kapısı önündeyiz.  Mukaddes bölgeye kuzeydeki Hıtta kapısından giriyoruz. Bu kapı bağış kapısı olarak biliniyor ve yapılan duaların kabul edildiğine inanılan bir giriş. Kapı ve çevresindeki yapıların çoğu memluklular döneminde  yapılmıştır. Birçoğu eğitim amaçlı medreselerdir. Birde buraya eğitim amaçlı gelenlerin barınma ihtiyaçlarını karşılamak için yapılan  yerlerdir. Kudüs’e hizmet etmiş  yöneticilerin adlarını taşıyan Kasimiye, Gadiriye, Evhadiye, Eminiyye, İsardiye medreseleri,,, Girdiğimiz kapının biraz ilerisinde Artuk beyin mezarını  görüp  bu Selçuklu beyini rahmetle  anıyoruz.  Bu yapılar, şehir 1917’de İngiliz’lerin hâkimiyeti dönemine geçtiği zaman, yerli halkın ileri gelenlerinin yerleştiği, çoğunluğu ev  olarak kullanılan mekanlar haline gelmiş. Bir kısmı ise idari olarak, bir kısmı da eğitim amaçlı kullanılmaktadır. Zamanında önemli güzelliklere ve hizmetlere vesile olan bu yapılar  insanı geçmişe götürmektedir.Sonra bahçeye geçip zeytin ağaçlarının arasından yürüyerek, Kubbetüs sahra yanından geçip camiye geliyoruz. Bayanlar kendi bölümlerinde, erkekler kendi bölümlerinde namazlarını kılıp dışarıda buluşarak  otobüsümüzle otelimize dönüyoruz.