Perşembenin Gelişi

117

ABD senatosunca, 1896 yılında Türkiye hakkında alınan gizli karar, ilk defa İngiliz casusu Prens Sebahattin tarafından 1908 yılında Türkiye’nin gündemine taşınmıştı. Senato’nun Türkiye hakkında aldığı bu kararı daha önceki yazılarımda birkaç kez dile getirdim, gene de getirmeğe devam edeceğim. (Tıpkı Yunanistan’ın 16 Ege adası ve bir kayalığı 2004-2009 yılları arasında işgal edip, AKP hükümetlerince ses çıkarılmadığı konusunu sürekli gündeme taşıdığım gibi).Çünkü 120 yıl önce alınan gizli ve hain plan, Türkiye’nin her zayıf anında ortaya çıkıyor ve içerideki sözcüleri tarafından Türk milletine çaktırmadan dayatılmaya çalışılıyor. İşte o plan’ın aslı: “Uluslararası Hıristiyan Komitesince din, mezhep ve milliyetçi özelliklere bakılmaksızın bir Hıristiyan yöneticinin Türkiye’nin geçici başkanı olarak seçilmesini müteakip, Osmanlı İmparatorluğu’nun mevcut bölgelerinin sınırlarla ayrılması, bu bölgelerin Hıristiyan eyaletleri kabul edilip, Hıristiyan gücünün Türkiye Birleşik Devletleri adında toplanması, Utah Eyaleti yönetimi örnek alınarak ve çok eşlilik, kılıçla fethetme gibi dini vaazların ve hareketlerin yasaklanması sağlanacaktır. Geçici hükümet Türkiye Birleşik Devletlerinin sınırlarının içerisindeki etnik özelliklerine uygun olarak oluşacak Ermeni devleti müttefikimize tüm Hıristiyan devletlerinin askeri destek sağlamaları istenecektir.”

1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra kurulan AKP hükümeti programında ise şunlar okunuyor: “Başkanlığa geçmek önceliğimiz ve Adem-i merkeziyetçi” bir idare sisteminin güçlendirildiği karar alma sürecinin hızlandığı yeni bir siyasal sistem’e geçebiliriz” Yani başkanlığın yanı sıra özerklik ve yeni bir sistem dediği federasyon.

Sahi ABD Başkan yardımcısı Joe Biden tam anayasa komisyon üyeleri seçildiğinde Türkiye’ye gelip, AKP, CHP, ve HDP’li komisyon üyeleriyle ne konuştu, ne fısıldadı kulaklarına? (MHP’li üyelerle de görüşmek istedi MHP bu görüşmeyi kabul etmedi)

Fısıldadığı, emrettiği! Konular belli: Federasyon sistemine geçilsin, anayasadan milli ve dini içerikli maddeler çıkarılsın, Öcalan ve PKK ile görüşmeler yeniden başlatılsın.

Başbakanın, Mardin de açıkladığı on maddelik Master Planda aşağı yukarı aynı içeriği paylaşıyordu. Zaten açıklanan bu Master Plan, Dolmabahçe Mukatabatı’nın da aynısı. Yani demem o ki dünden bu güne aslında değişen bir şey yok. Sadece asker ve polisimiz şehit oluyor, Türkiye’nin şartları git gide daha da zorlaşıyor.

Gerek Cumhurbaşkanının konuşmalarıyla, gerek Başbakanın gezilerinde attığı nutuklardan anladığımız kadarıyla, anayasa taslağı hemen hemen oluşturulmuş gibi. Anayasa komisyonuna seçilen üyelerin görevi ise bu taslağı sadece tasnif edip kitapçık haline gelmesini sağlamak olacak.

Tamam, iyi de yarınki nesiller bu günün hesabını bizden sormayacak’mı? AKP, CHP, HDP zaten federasyona razılar da, ya MHP?

Hatırlatmak isterim; 1960 ihtilâl’inden sonra rahmetli Alpaslan Türkeş ve 14 arkadaşı yurt dışına sürgüne gönderilmişti. Sayın Türkeş, Adnan Menderes ve üç arkadaşının idam edilmemesi için Cemal Gürsel’e Yeni Delhi’en mektup yazmasına rağmen, uzun seneler kamuoyu nezdinde idamlar Türkeş ve arkadaşlarının üzerinde kaldı.

Daha 2000 yılında Abdullah Öcalan’ın idamına MHP milletvekilleri oy birliği ile onay vermelerine rağmen hâlâ Bebek katilini neden asmadınız diye hesabı gene MHP den sorulmuyor’mu?

Bu yüzden perşembenin gelişinin çarşambadan belli olduğunu göre göre böyle bir anayasa komisyonunda bulunmak ileride MHP’ye büyük bedeller ödetecektir. Hem 7 Haziran seçimlerinin akabinde adı hayırcıya çıkmış ve bedelini büyük bir oy kaybıyla ödemiş MHP’ye, varsın bu defa da hayırcı desinler. Ama taslağı tam bir ihanet projesi olan böyle bir anayasanın hazırlanışında suç ortağı olunmasından daha ağır bedeller ödemek çok daha iyidir.