Pe Ke Ke Barış Demokrasi Hukuk

39

Ağzım açık seyrediyorum. PKK’nın “önderi” Abdullah Öcalan barış çağrısı yapıyor. “Barış ve demokratik toplum çağrısı.” Zaten Apo, PKK, yani Pe-Ke-Ke deyince aklınıza ilk gelen nedir? Barış değil mi! Soyadından belli barışçılığı. Bir de demokrasi! PKK’yı bu işin ilmini bilenler “Stalinist örgüt” diye tanımlardı. Hani Apo’nun “reel sosyalizm” dediği ve ardından iç çekerek andığı zamanların Stalinizmi. Demek ki müteveffa Stalin de barış ve demokrasi yanlısıydı. Bu hedeflere varmak için on binler, hatta milyonları öldürmek gerekiyor. Stalin bir muhalifini, Troçki’yi baltayla öldürmüştü. Bundan mülhem olmalı PKK şark kurnazlığı yaparsa biz de “Taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmayız.” dedik.

PKK böyle, gelelim bizim iktidara. Bizim iktidar deyince de ilk aklınıza gelen nedir? Demokrasi ve hukuk değil mi? İllâ hukuk!

Böylelikle son aylarımız barış, demokrasi ve hukuk âşıklarının kucaklaşmasıyla geçti, geçiyor. Ben aklımın pek ermediği bu olay akışından kurtulup edebiyatla uğraşayım dedim. Burası Yeni Türkiye ve ben galiba çok eskiyim. Yine de insan aktüaliteden tam kopamıyor; edebiyat tarafında da aklıma 1984’ü karıştırmak geldi.

Sevgi Bakanlığı

1984’ün Okyanusya ülkesinde rejim, birçok yenilik getirmiştir. Yenilik hayranıdır. Ülkenin adı bile yenidir. Dil de yenileşmiştir; dilin adı Yenisöz gibi bir şeydir: Newspeak. Eh biz de Yeni Türkiye yapıyoruz ya. Yeni Türkiye yapıyoruz, aradan 4-5 yıl geçiyor, bir seçim süresi ve yeniden Yeni Türkiye yapıyoruz, sonra bir daha. İşte öyle bir şey… Orwell, bu yeni dili kitabının sonuna eklediği bir ekte anlatır. Yenisöz’de bir anlamın hem fiili hem de ismi varsa bu savurganlık sayılır ve isimle fiil tek kelimeyle ifade edilirmiş. Mesela “söz” hem konuşmak hem dil anlamına gelir. Düşün, hem düşünmek fiili hem de fikir demektir. Bakın 1984’e ne kadar yakınız. Bizde de fikir yerine “düşün” denmiyor mu? Orwell yazmış, biz yapmışız.

Ben en çok Okyanusya’nın bakanlıklarına ve bakanlıkların adlarına bayıldım. Mesela güvenlik işlerinin yürütüldüğü, eldeki bol hapishaneyi ve polis ordusunu idare eden bir bakanlık var. Romanın önde gelen karakterlerinden Winston, bu bakanlığın mimarisinin “en korkutucu” olduğunu söylüyor “Binanın tek penceresi yoktu… Resmî işiniz yoksa o binaya girmeniz imkânsızdı. Resmî işle bile dikenli tel dolu engellerden, çelik kapılardan ve gizlenmiş makineli tüfek yuvalarından geçilerek girilirdi. Binanın dış engellerine çıkan sokaklarda goril suratlı, siyah üniformalı gardiyanlar, ellerindeki mafsallı copları sallayarak volta atarlardı.” Bakanlığın adı ne biliyor musunuz, “Sevgi Bakanlığı”. Yenisöz’de her şey kısaltıldığı için Miniluv deniyor. Türkçede “Sevbak” olabilir. Diğer bazı bakanlıkların adları da şöyle: Minitrue, Minipax, ve Miniplenty. Sırasıyla Gerçek Bakanlığı (Gerbak), Barış Bakanlığı (Barbak) ve Bolluk Bakanlığı (Bolbak).

Cennete giden yol

Bakanlıkların görevlerini sayayım. Sevgi Bakanlığı, Sevbak anlaşıldı. Bir cins içişleri bakanlığı ama “reel sosyalizm”deki gibi. Barbak, Barış Bakanlığı, diğer ülkelerdeki Harp Bakanlığı’na karşılık geliyor. Gidişatı hissetmişsinizdir. Tersine bir dünya bu yeni dünya. Barış savaş demek, sevgi işkence… Bolluk Bakanlığı diğer ülkelerdeki maliye, ekonomi bakanlıklarına karşılık gelebilir. Mesela bizim ekonomi bakanlıkları ile TÜİK’i birleştirip Ucbak, Ucuzluk Bakanlığı yapabilirdi Orwell. Ya bizim Adalet Bakanlığı, o ülkede Adbak olurdu ve bence adı gayet uygundur, öylece kalırdı. Adbak ve Sevbak insanların hayatlarına en yakından dokunan iki bakanlık olur 1984’te.

Gerçek Bakanlığı, Gerbak’ı en sona bıraktım. Bu teşkilat, insanları nasıl bir cennette yaşadıklarına ikna etmekle görevli. Kahramanımız Wilson Smith de burada çalışıyor. Bu yeni ülke kurulmadan önce halkın nasıl kötü şartlarda yaşadığını, bu yeni düzenle birlikte hayatın nasıl çok daha iyi olduğunu, gelecekte de tam bir cennete dönüşeceğini anlatan metinler hazırlıyorlar.

Gerçek kontrolü

Geçmiş nasıl kötüydü, yeni rejim ne kadar iyi, gelecek nasıl cennet olacak… Formülü oturtmak için önce geçmişi ayarlamak gerekiyor. Görevli memurların imdadına Yenisöz ve partinin rehberliği yetişiyor: “Parti sloganı şöyle söylüyordu, ‘Geçmişi kontrol eden geleceği kontrol eder ve bugünü kontrol eden geçmişi kontrol eder.’ Anlamak zor. İsterseniz bir daha okuyun. Anlayacaksınız.” Orwell devam ediyor: “Ve geçmiş, doğası gereği değiştirilebilir olsa da, aslında hiç değiştirilmedi. Bugün gerçek olan ezelde de ebette de gerçekti. Aslında çok basit. Bütün yapmanız gereken, hafızanızı yenmek. Hafızanıza karşı bir dizi zafer kazanmak. Yenisöz’ün ‘Çiftdüşün’ünde bu kavramın adı, ‘Gerçek Kontrolü’”

İşte böyle sevgili okuyucularım. George Orwell’i, 1984’ü (Geleceğe Dönüş gibi değil mi?) bir tarafa bırakıp günümüze dönersek… Eskiden buzdolabı mı vardı? Ya televizyon? Yeni Türkiye bu! Pe Ke Ke barış, demokrasi ve hukuk ister. İktidar da demokraside ama illa hukukta ezelden ebede zirvedir. “Yok daha neler!” diyorsanız “Gerçek Kontrolü”nüzde bir bozukluk var demektir. Sevgi Bakanlığı sabaha karşı kapınızı çalmadan kendinizi düzeltin, hafızanızı yenin. Ağabey sizi gözetliyor!