Pahalılığa Sebep Arayan Allah’a Şirk Koşar

245

Geçen yazımda, “Dövizi Allah yükseltiyor! Fiyatları Allah yükseltiyor!” dan başlayıp kuantum teorisine gelmiştim. Epey uzun bir uçuş.

Asıl mesele şu: Determinizm var mıdır? Yok mudur? Yani sonuçlar, sebeplerden mi doğar? Yoksa aynı sebeplerin farklı sonuçlar doğurması mümkün müdür?

Bu sorular büyük sorular. Bilimden dine her şeyi ilgilendiren sorular. 

Bilim nedir? Bir sistemin bugünkü özelliklerinden gelecekteki özelliklerini tahmin etme gayretidir bilim. Taş elimizdeyken bırakırsak hangi hızla ve ne zaman yere düşer? Ayın ve güneşin bugünkü yerleri ve yörüngeleri belliyken bir sonraki güneş tutulması ne zaman olacak? İşte Newton fiziği, yani bizim evrenimizin fiziği bu soruların cevaplarını saniyesine kadar verebiliyor. Geçmişi tahminde, yani mesela jeolojide de aynı metot çalışıyor. Bugünkü şartları ölçüp, gözleyip, bunları geçmişte hangi şartlar yarattı diye sorup cevaplayabiliyoruz. 

Determinizmin duvarındaki çatlak

Çok kabaca Newton fiziği şu: Eğer bir taneciğin, şu andaki yerini, kütlesini ve hızını biliyorsanız gelecekteki yerini ve hızını bulabilirsiniz. Küçük bir düzeltme: Fizikte kütle ve hız yerine, bunların çarpımı olan momentum kullanılır. O halde sebep-sonuç şöyle: Bir taneciğin yerini ve momentumunu biliyorsanız onun geleceğini de geçmişini de tayin edersiniz. Mükemmel bir determinizm. 

Kuantum teorisinin ortalığı karıştırmasının sebebi şu: O evrendeki, yani çok küçük ve hafif taneciklerin evreninde taneciklerin hem yerini hem de hızını aynı anda ölçemiyorsunuz. Veya önce yeri, sonra hızı ölçtüğünüzde aldığınız sonuçlarla; önce hızı, sonra yeri ölçtüğünüzde aldığınız sonuçlar aynı değil. Aralarında Planck Sabiti denilen bir sayıyla orantılı bir fark var. 

İşte bilim felsefesinin ağır toplarından Friedrich Waismann, bu keşiflerden sonra meşhur sözünü söylemiş: “Determinizmin duvarındaki çatlak kesindir ve bu hâlden kurtulma ümidi yoktur.”

Bazı Batılı dindarlara göre, Newton kanunları evrende Tanrı’ya yer bırakmıyordu. Her şey tayin edilmişken, muayyenken, bugün olanlar dünkü sebeplerden, yarın olacaklar bugünkü sebeplerdense Tanrı neredeydi? Tabii bu madalyonun tersi de var. Her şey sebep-sonuca göre işliyorsa bu kâinatta insanın da hür seçimi yoktu. İşte muayyeniyetin, yani determinizmin, yani sebep-sonuç zincirinin duvarında bir çatlak varsa bu Tanrı’ya bir yer açardı. Bu fikrin de hemen eleştirisi geldi: Siz Tanrı’yı çatlaklarda mı arıyorsunuz!

Eşariyenin entelektüel intiharı

Müslüman dünyanın çoğuna hâkim olan itikat mezhebi Eşariye’de de determinizm var. Ama Tanrı’nın determinizmi. Evren her an yeniden yaratılıyor, he an tekrar kuruluyor. Yaratan Tanrı. O halde her anı, bir önceki andan bağımsız, dilediği gibi yaratabilir. Dolayısıyla insanın, insanın biliminin, Newton’un ve şürekâsının determinizminin veya Kuantum teorisyenlerinin yapıp ettiği o kadar da önemli değildir. Müslüman dünyada parlak bir aydınlanmadan sonra bilimin de felsefenin durup çökmesi Eşari düşüncenin hâkimiyetinden, siyasi otoriteyle birleşip hükmetmesindendir diyenler var. Mesela Müslüman Zihninin Kapanışı, mesela Kayıp Aydınlanma’nın yazarları bu fikirdedir. Birincinin alt başlığında, “Entelektüel İntihar” sözü var. 

Bir köşe yazısının kapsamından çok ayrıldığımın farkındayım. Bir daha yapmayayım. İki konuyu belirterek kapatayım. 

İrade-i külliye – cüziye

Birincisi: 

Bazı ölçmelerin birbirini bozması, sebep-sonuç dünyasının yıkılması değildir. Bu determinizmin duvarını da çatlatmaz. Kuantum evreninde bir irini bozmadan ölçülebilen değişkenler vardır ve bunların belirlediği bir sistem zaman içinde gayetle belirli bir yol alır ve her seferinde aynı yolu alır. Şrödinger’in kedisi ve şansa bağlı görünen olaylar, birbirini bozan ölçmelerden kaynaklanıyor. Telaşa gerek yok. Nitekim bendeniz, 55 yıl önce birinci ve ikinci periyot atomlarının ve iyonlarının dalga fonksiyonlarını ve enerjilerini hesapladım. O atomlar hâlâ o enerjideler. Dalga fonksiyonları da öyle.

İkincisi şu: 

“Dövizi ve fiyatları Allah yükseltiyor!” diyen hoca efendilerin bir sözü daha var ki o, bu birinciden daha vahim. Dövizin ve fiyatların yükselmesinde başka bir sebep var diyenler, Allah’a şirk koşuyormuş. Dolayısıyla kâfirlermiş! Eyy ben ekonomistim diyenler. Ekonomiyi yönettiğini söyleyenler… Dikkatli olun. Sonunuz pek hayırlı görünmüyor. 

Bunların dışında, irade-i külliye- irade-i cüziye en makulü galiba.

Bu son olsun. Bizim dünyamıza döneyim. Yoksa hiç terk etmemiş miydik?