Padişahın Dalkavukları

166

Padişah patlıcan yemeklerini çok severmiş. Bunu bilen padişahın dalkavuğu her fırsatta patlıcan üzerine methiyeler düzermiş. Patlıcanın lezzetini, rayihasını, görüntüsünün güzelliğini, sağlığa faydalarını anlata anlata bitiremezmiş. Ancak bir gün padişah patlıcan yemekten sıkılmış ve artık patlıcanlı yemek istemediğini söylemiş. Dalkavuk derhal patlıcanın ne kadar berbat bir yemek olduğunu anlatmaya başlamış.

Bu hızlı değişime şaşan padişaha dalkavuğun verdiği cevap yüzsüzlüğün, yalakalığın zirvesidir: “Padişahım ben patlıcanın değil, sultanımızın dalkavuğuyum!”

***

  • Başbakan Erdoğan 16.02.2009’da “Türkiye’de yasama, yürütme ve yargı bağımsız biçimde, her türlü etkiden, her türlü baskıdan uzak şekilde, Anayasa’da tarif edildiği şekilde işlevlerini yerine getiriyor.Hukuk sistemine biz inanmazsak, biz güvenmezsek, başkalarının inanmasını, güvenmesini bekleyemeyiz” dedi.

“Devletin organları uyum içinde” diye alkışladılar.

  • Başbakan Erdoğan 2010 yılında “Ben şu andaböyle bir mahkemeye nasıl güveneceğim, nasıl inanacağım? Soruyorum size, kendimi nasıl teslim edeceğim? Kurumlarımızın içerisinde sıkıntılar var. Yasamanın içinde de yürütmenin içinde de, yargının içinde de var. Bunun dışında Silahlı Kuvvetlerden tutun, bütün kurumlar, hepsinin içinde var. Öyleyse bu kurumların elden geçip temizlenmesi lazım.”Anayasa değişikliği için tavrınızıortaya koyun, hayırsa’hayır’deyin, evetse evet’deyin.Çünkübitaraf olan bertaraf olur“dedi.”

“Vesayetten kurtulacağız.” “Normalleşeceğiz.” “Demokrasi kazanacak” diye alkışladılar.

  • 12 Eylül 2010 referandumu ile yüksek yargı organları ile kritik siyasi yargılamaların yapıldığı mahkemeler“Cemaat yargısı”haline getirildi.

“Vesayetten kurtulduk.” “Normalleşiyoruz.” “Demokrasi kazandı” diye hep birlikte alkış tuttular.

  • Ergenekon, Balyoz, Casuslukvd kumpas davalarınıaçan, sahte delillerle Türk Silahlı Kuvvetlerinin yeniden yapılandırılmasını, generallerin yarıdan fazlasının dışarıdan güdümlü bir cemaatin eline geçmesini sağlayan emniyet görevlileri, savcı ve hâkimlerikahramanilan ettiler. Altlarına zırhlı araçlar tahsis edildi.

“Türkiye bağırsaklarını temizliyor. Bu savcı ve hâkimler tarihe geçecek, bu kahramanların heykeli dikilecek” diye alkışladılar.

  • 17/25 Aralık 2013’den sonra “cemaat yargısını” tasfiye dip, “hükümet yargısı”oluşturmaya çalıştılar.HSYK ve yüksek yargı organları “hükümetle uyumlu” hale getirildi.

“Hainlerden kurtulduk.” “Normalleşiyoruz.” “Demokrasi kazandı” diye alkış tuttular.

“Hâkim teminatı kuralı” ihlal edilerek hükümetin işine gelmeyen kararlar veren hâkimler tutuklandı.

“Demokrasi hainleri korumaz” diye alkışladılar.

  • Can Dündar ve Erdem Gülhakkında Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı vermiş bu gazeteciler karar sonrasında tahliye edilmişti. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bu karar sonrası Erdoğan,“Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımadığını ve bu karara uymadığını”söyledi.

“Böyle bir mahkeme kararına uyulmaz” diye alkışladılar.

  • 2014 yılına kadar ceza yargılamalarında soruşturma aşamasında da, kovuşturma aşamasında da yargıya baskı yapmak suçtu. 2014’de iktidar“soruşturma aşamasında yargı görevi yapanlara emir vermek veya baskı yapmak veya nüfuz icra etmeyi” suç olmaktan çıkardı.

“Seçilmişlerin böyle yetkisi olmalı” diye alkışladılar.

  • Şubat 2014 öncesi Türk Ceza Hukukunda delil bulmak maksatlı arama yapmak için“makul şüphe şartı”geçerliydi. AKP iktidarı 2014’de“somut delile dayalı kuvvetli şüphe şartını”getirdi. Bu sayede 4 bakanın istifasına yol açan 17/25 Aralık soruşturmaları konusunda savcılar delil bulmak için arama kararı veremediler. Mahkemeye gidemeden konu kapatıldı.

“Bu düzenleme modern ceza hukukunun gereğidir” diye alkışladılar.

17/25 Aralık soruşturmaları kapatılınca yeniden “makul şüpheye” dönüldü. Cemaate karşı operasyon başlatıldı. Birbirine zıt her iki düzenlemeye de “yargı reformu paketi” dediler.

“İyi ki makul şüphe şartına dönüldü” diye alkışladılar.

  • 17/25 Aralık 2013 sonrası, Haziran 2014’de, Sulh Ceza Mahkemeleri kapatıldı,Sulh Ceza Hâkimliklerikuruldu. Buralara iktidarın çok güvendiği isimler atandı. Arama, yakalama ve tutuklamalar için tek hâkimin (Sulh Ceza Hâkiminin) verdiği karar yeterli görüldü. Bu hâkimliklere “özel olarak seçilmiş ve atanmış” İstanbul’da 6 adet, diğer illerde 1-2 adet hâkim ile bütün arama, yakalama ve tutuklama kararları kontrol altına alındı. “Hukuk devleti ilkesine, tabii hâkim ilkesine, kişi özgürlüğü ve güvenliği ile adil yargılanma hakkına aykırı olduğu” eleştirilerine kulak tıkandı.

Çeşitli ülkelerden örnekler verdiler, “düzenlemenin çok doğru olduğunu” söyleyerek alkışladılar.

  • “2010 Referandumu ile yargı cemaate teslim edilmeseydi, kumpas davaları ile TSK’nın olağan terfi mekanizması bozulmasaydı‘çözüm süreci’, ‘hatalı Suriye politikası’ ve ’15 Temmuz 2016 Darbe Teşebbüsü’ olabilir miydi?”diye soruldu.

“Rabbim ve milletim beni affetsin. Kandırıldım” dedi.

“Demokrasi kahramanımız özeleştiri yaptı” diye alkışladılar.

  • Çalınan sorular, kumpaslar ile haksız olarak askeriyeye, mülkiyeye, adliyeye, Milli Eğitime doldurulan FETÖ’cüleri himaye ettiler.

“Alnı secdeli insanlar devleti yönetiyor” diye alkışladılar.

  • Generallerin, üst düzey emniyetçilerin, hâkim ve savcıların yarısı, onbinlerce öğretmen FETÖ’cü olduğu gerekçesiyle mahkeme kararı olmaksızın meslekten çıkarıldı.

“Bağımsız ve tarafsız yargı olması için, ülkenin güvenliği için şarttı” diye alkışladılar.

  • Cumhuriyet Gazetesi yazarları ve HDP milletvekilleri tutuklandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan Batıdan gelen uyarılara sert cevap verdi: “Biz bunlara bir şey söylediğimiz zaman diyorlar ki, ‘Biz hukuk devletiyiz, dolayısıyla biz hukuka müdahale edemeyiz, hukuk bağımsızdır, tarafsızdır.’ Ee, seninki tarafsız bağımsız.Bizdeki hukuk, gukuk mu? Bizimki de tarafsız bağımsız.”

“Helal olsun. Reis yine ağızlarının payını verdi” diye alkışladılar.

***

Çünkü onlar patlıcanın değil, padişahın dalkavuklarıydılar.

 

 

Önceki İçerikTürk Adalarında Türklerin Vahim Durumu!
Sonraki İçerikİngiliz Gözüyle ‘Millî Mücadele’miz – 2
Ruhittin sönmez
Ruhittin Sönmez 1956 Bucak/ Burdur doğumludur. 1980’den itibaren Kocaeli’de yaşamaktadır. EĞİTİM: İlkokul, orta okul ve lise eğitimlerini Bucak’ta yaptı. 1973’te İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliğinden ve 1995 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. İŞ HAYATI: 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuvar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001’de 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 03.03.2010’den itibaren Serbest Avukat 2018’den itibaren Arabulucu Sosyal Faaliyetler: Yaklaşık 16 yıl Türk Sanat Müziği korolarında korist olarak çalıştı. (İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubu) 250 Mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi ve 7 yıl Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Ocak 2023’ten itibaren aynı programı noktaTV’de devam ettirmektedir. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada 2 gün köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.