Özbek Yazar Miraziz Azam

145

Özbekistan’dan Şair Keramet Düzmetova Hanım aradı “Üstadım Miraziz Azam Bey İstanbul’a geliyor. Buradan Elazığ’da gerçekleşecek Hazar Şiir Akşamları’na katılacak. Sizinle mutlaka görüşmek istiyor! Hikaye Yazarı Mustafa Kutlu Bey ile de tanışmak arzu ediyor” dediğinde heyecanlandım. Çünkü Tataristan’a gitmiştim birkaç günlüğüne. Miraziz Azam Elazığ’dan İstanbul’a dönerken bendeniz de Kazan’da gelmiş olacaktım. Buluşmaya bu şekilde karar verdik. Hemen Mustafa Kutlu’yu aradım. Çalışma saatlerini öğrendim, randevu aldım. Nitekim yanlarında Mustafa Ruhi Şirin olduğu halde Miraziz Azam, Bursa’da yaşayan oğlu Mirahmet Azam, talebesi Keramet Düzmetova ile birlikte Dergah Yayınlarına giderek Mustafa Kutlu ile görüştüler. Miraziz Azam ile buluşmam hafta sonuna kaldı. Dostluğumuz bir sinema şeridi gibi gözümün önünden aktı gitti.

İcadevi Konukları

1992 yılında bir grup yazar arkadaşımız ile birlikte Bakü’den Taşkent’e geçmiştik. Özgürlüklerine kavuşan Türk Cumhuriyetleri’ni, soydaşlarımızı, yazarlarını, sanatçılarını ve aydınlarını daha yakından tanımak için böyle bir program düzenlemiştik. Özbekistan Oteli’nde kalıyorduk. Telefonunu Ankara’da iken defterimize not ettiğimiz Özbekistan Yazıcılar Uyuşması(Birliği) Genel Sekreteri ve Başkan Yardımcısı(1987-1992) Yazar Miraziz Azam’ı aradık. Yarım saat sonra Lada arabasıyla otelimize gelerek bizi sabah kahvaltısı için evine davet etti ve kalacak yer olarak da Özbekistan Yazarlar Birliği’nin Dormen’deki Yazıcılar İcadevi tesislerinden yer ayırdı. Daha sonra oraya taşındık. Bir ay konuk olduk. Günlük 3 $ idi, kendilerine ise 35 kuruş falandı. Yaşayan bütün Özbek edip ve kültür adamlarıyla böylece tanışmış olduk: Prof. Dr.Vahit Erkin, Cemal Kemal, Muhammed Pirri, Hacı Eker Şeyhoğlu,  Muhammed Haydaroğlu, Abdülgani Cuma, Rauf Parfi, Aziz Abdürrezzak,  Mirpolat Mirza, Hurşit Devran, Rahmet Aziz Hocayef, Mirza Gencebek, Nardohta Kılıç, Azim Süyün, İshak Öktem, Mir Muhsin, Şükür Halmirza, Abdullah Arif, Mümin Ali Merdan, Gülçehre Nurullah kızı, Kırımlı Şamil Alaattin, Töre Mirza, Hurşit Devran vs.

Miraziz Azam orta boylu, mahcup, zayıf, fukara giyimli bir üniversite talebesi gibiydi. 35-40 yaşında falan gösteriyordu.  Oysa 1936 doğumlu imiş!. Başında Özbek takkesi vardı ve hiç çıkarmadı. İki odalı merkezdeki dairesi de aşırı mütevazıydi. İlk gözüme çarpan kocaman kütüphanesi oldu. Eserlerin çoğu kril değil de latin alfabesiyle basılı olanlardı. Özbek çayı içtik fincanlarda, domates, biber, makarna ve üzüm ikram etti o gün. Ekmek dahil hiç birinde katkı maddesi ve hormon yoktu. Sofrada lezzet yarışı var sanki. Sohbet sohbeti açıyor Taşkentli MirazizAzam’ı daha yakından tanıyoruz. Filoloji mezunu. Televizyon muhabirliği ile çalışma hayatına başlamış. Gonça Dergisinde çalışmış. Yaş Gvardiya ve Gafur Gulam Yayınevlerinde editörlük yapmış. Türkiye Türkçesini çok iyi biliyor. İlk hanımı Türkiye’den imiş, ancak bir trafik kazasında vefat etmiş.İkisi yeni eşinden beş balası var. Biri ölmüş.  Mirahmet, Mirvasil, Mirsadık ve Arzu kızımız.

Türkiye’den En Fazla Eser Tercüme Eden Sanatçı

Miraziz Azam şair, çocuklar için 7 şiir kitabı yayınlanmış. Büyükler için ise Sevaman, Tuygular, Sebat ve Haqiqatın Közleri ile Devan Kuzgi Yapraklar adlı eserleri neşredilmiş. Sahnelenmiş oyunları var,  sinemalarda gösterilen film senaryoları mevcut, mütercim olarak görev yapmış. Türkiye’den Özbek Türkçesine çevirdiği yazar sayısı azımsanmayacak kadar fazla: Abdülhak Hamit Tarhan, Safahat’tan Seçmeler-Mehmet Akif Ersoy, Tevfik Fikret, Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Yavuz Bülent Bakiler, Gülten Dayıoğlu, Mustafa Ruhi Şirin, Mustafa Kutlu, Sevinç Çokum, Ali Akbaş, Orhan Kemal, Tarık Buğra, Haldun Taner,Peyami Safa, Orhan Veli Kanık, Nevzat Üstün, Orhan Hançerlioğlu, Fakir Baykurt vs.

Torununun Çocuğunu Gören Son Nesil Belki de!

Miraziz Azam milli ruh ile derin ama sessiz bir heyecana sahip, özgürlükçüyanı ağır basan, bağımsızlık ufkunu hep görebilen, baskıların ruhi bunalımlarını ilk farkeden yazarlardan biri. Birkaç defa Ankara’da buluşmuştuk değişik vesilelerle. Dönüp baktım 10 yıl kadar olmuş. Bu defa 22 yıl sonra İstanbul’da birlikte olacağız. Eylül’ün son Pazar günü Elazığ’dan rötarlı bir uçak ile Atatürk Havalimanına indi. İçhatlardaki Simit Sarayı’nda Bursa’da yaşayan oğlu Mirahmet Azam ve İstanbul’da çalışan öğrencisi Keramet Düzmetova ile beni bekliyorlar. Gittim. Aradım, bulamadım.  Heyecanım üzüntüye dönecekti ki Keramet Hanımı gördüm. Üçü oturmuş çay içiyorlardı. Göz göze geldik. Hemen sarıldık birbirimize. Biraz kilo almış. O eski sıskalığı yerini az da olsa kilolara bırakmış. Pek de fazla değil gerçi. Üstelik kilolar yakışmış. Şöyle durup bir süzüyorum Miraziz Azam’ı. Bana dönüp “Söyle bakiym kaç yaşında gösteriyorum” diyor. “Benim ile aynısınız. En fazla altmışbeş-yetmiş” diyorum. Kabul etmiyor “78” diyor.

İki oğlundan 8 torunu olmuş. Bir torununun da çocuğu varmış. “Az” diyorum. Şaşırıyor Miraziz. Devam ediyorum ben ” Nüfusunuz 31 milyon kadar. Bu nüfus artmalı.  Dünyada Türkçe ve lehçelerini konuşan nüfusumuz 300 milyondan daha yukarılara fırlamalı. O zaman basılan kitap sayısı da artar, kitap tirajları da. Sizde de artık öyle çok sayıda kitap, dergi falan fazla basılmıyor.” Tasdik ediyor başıyla. Soruyorum Hazar Şiir Akşamları’nın nasıl geçtiğini. Çok mutlu! Peki Mirazi Azam neler yapıyor? Dünya Çocuk Edebiyatı Antolojisi hazırlıyor önce. Peki başka?

-Hatıralarımı yazmaya başladım. Bu çalışmamda tanıdığım ve birlikte olduğum bütün Türk yazarlarını tanıtmaya çalışacağım.

Sebilürreşad Yazıhanesi’nde Ceditci Bir Özbek Yazar

Miraziz Azam Mehmet Akif Ersoy’dan tercüme ettiği Safahat’tan özet bir kitabı bana Prof. Dr. Hamidullah Boltabayev ile göndermişti. Bişkek’te Cengiz Aytmatov Formu’nda birlikte olduğumuzda bana vermişti. Hemen sordum “Safahat’ın tümünün tercüme faaliyeti nasıl gidiyor peki?!” Meğer ikilemde kalmış. Ya yarım eserlerini bir yana bırakarak Safahat’ı tamamlayacak, yahut eski çalışmalarının bitmesini bekleyecek. Fikrimi sordu. “Sen nasıl uygun görürsen, sizin şartlarınızı doğrusu pek iyi bilmiyorum.” Dedim. Hatıraları tamamlandıktan sonra Safahat’ın tümünü tercümeye başlayacak Miraziz Azam.Üstad Sezai Karakoç’u da gündeminde tutacak.

Tek tek dostlarımı soruyorum. Kimisi bu dünyaya veda etmiş Rauf Parfi gibi, kimisi geçim sıkıntısından kültür, edebiyat, sanat çalışmalarını dondurmuş. Azim Süyün kilo almış. Göbeği önde gidiyormuş. “Zaten Ankara’da da çiğ köfte alışkanlığı başlamıştı Azim’de. Demek devam ediyor” dedim. Gülüştük.

-Kazan’daki sempozyumumuzda bir tavsiye kararı alındı. 2015 Türk Dünyasını Aydınlatanlar Uluslararası Toplantısı inşallah 2000 yaşındaki kadim Başşehir Taşkent’te yapmak istiyoruz. Türkiye’den Mehmet Akif Ersoy olacak. Özbekistan’dan kimi önerirsin? Araştırmalarımızda Fıtrat hep önde!

-Hemen aklıma benim de Abdurrahman Fıtrat geldi. Çok önemli bir isim Türk Dünyası için. Fıtrat cedidci bir yazar. 20 Asır başlarındaki Türkiye’deki fikri akım Taşkent’e de yansımış. Fıtrat İstanbul’a da gitmiş. Akif’in yayınladığı Sebilürreşad Dergisine ugramış, o günkü yazarlarla tanışmış, hatta Akif’in etkisinde bilekalmışFıtrat.Sonra roman yazarı Abdullah Kadiri var. Geçmiş Günler, Mihraptan Çiyan romanlarının müellifi. Abid Gitmen’i de, Adil Yakubov’u da zikretmem gerek.

İstanbul Dünya Yazarlarının Hayal Şehri, Rüya Kenti

Sohbetimiz kavi ama, İstanbul’a erken gelen iyi olmayan hava şartları MirazizAzam’ı etkilemiş. Titriyor. Ben pardesülüyüm. Çıkarıp verdim. Sırtına geçirdi.
-Elazığ’dan uçağa binerken bütün eşyalarımı direkt Taşkent uçağına verdiler. Ceketim, kazağım hepsi valizimde kaldı. İstanbul’da havalar çok soğukmuş meğer

Gerçekten de öyleydi. Birara oğlu Mirahmet kayboldu. Uçağın hareket saati de yaklaştı. Mirahmet ortalıkta yok. Bir zaman sonra göründü. Meğer babasına bir ceket, palto falan almak için dışarı çıkmış. Elindeki poşeti açtı, içinden çıkardığı önden düğmeli bir yün ceketi babasının sırtına geçirdi. Kalıp gibi de oturdu açık kahve renkli ceket. 75 TL vermiş. Satıcı “Babana olmazsa geri getir değiştiririm” diye de garanti vermiş.

MirazizAzam’a yanımda getirdiğim son yayınlanmış Yürülüy Yolu ve Ey Güzel Kırım adlı eserlerimi verdim. “İmzala” dedi. Öyle yaptım. “Taşkent’te aynı evde mi oturuyorsun?” “Hayır” dedi “Yeni bir ev aldım, bu biraz daha büyük üç odası var” diye de ekledi. “Güle güle otur..hanımla sağlıkla, mutlulukla yaşayın, yeni eserler üretin “dedim. Sonra musafaha ettik, vedalaşarak ayrıldım. Sevinçliydim.

2015 Taşkent Projesi

Özbekistan’da artık sadece SSCB zamanından kalma üç yazar Nazım Hikmet, Aziz Nesin ve Yaşar Kemal değil, çok sayıda yazarımız, edibimiz, şairimiz, sanatçımız tanınıyor. Eserleri Özbek Türkçesi’ne tercüme edilen Gülten Dayıoğlu, Mustafa Ruhi Şirin ve Mustafa Kutlu eserlerinin TEDA projesi kapsamında telif gelirlerini de Özbekistan’da eğitim gören fakir ama çalışkan öğrenci ve zeki çocuk yetiştiren kuruluşlara bağışlamışlar. Ankara-Taşkent ilişkileri her geçen gün daha iyiye gidiyor, Türk Dünyasını Aydınlatanlar Mehmet Akif Ersoy ve Abdurrahman Fıtrat Uluslararası Özbekistan Sempozyumu dilerim 2015 yılında gerçekleşir. Neden olmasın ki?! Güle güle git Özbek Sanatçı Miraziz Azam, yine gel, yine birlikte olalım. Dünya barışına kalıcı katkımız olsun.