Osmanlı İmparatorluğu’nda Diplomasi ve Ağırlama

114

19. Yüzyılda İstanbul’un Önemli Konukları

Aşırı (belki de lüzumsuz) hassasiyet’ olarak değerlendirileceği bilinmesine rağmen kitabın çok değerli yazarlarının hoşgörüsüne sığınarak bu kıymetli esere yakışacak adın; ‘Osmanlı Cihan Devleti’nde Diplomasi ve Ağırlama / 19. Yüzyılda İstanbul’un Önemli Misâfirleri’ olduğunu belirtmek mecbûriyetindeyim. Okumakta olduğunuz bu yazıda kitap bu isimle anılacak,  sebebi ise yazının sonunda ‘Derkenar’ başlığı altında verilecektir.  

17 X 24 santim ölçülerinde, 90 gram mat kuşe kâğıda basılı 304 sayfa hacimli ve şık görünümlü kitapta yer alan konuların başlıkları:

*Diplomasiye Dâir. *Osmanlı Cihan Devleti’nde Diplomasi. *Osmanlı Cihan Devleti’nde Elçilik ve Ağırlama. *19. Yüzyıla Diplomasi Geleneği Açısından Bir Bakış. *19. Yüzyılda İstanbul’un Önemli Misâfirleri. *Prens Napolyon ile Cambridge Dükü George William Frederick Charles’ın Ziyâreti (1854). *İngiltere Veliaht Prensi Edward’ın (VII. Edward) Ziyaretleri (1862, 1869). *Fransa İmparatoriçesi Eugenie’nin Ziyâreti (1869) . *İtalyan Hanedan Üyelerinin Ziyâretleri (1862-1900). *Amerika Birleşik Devletleri 18. Başkanı Ulysses S. Grant’ın (1878) ve ABD Kongre Üyesi Abram S. Hewitt’in Ziyâretleri (1884). *Karadağ Prensi Birinci Nikola’nın Ziyâretleri (1883, 1899). *İsveç-Norveç Kralı İkinci Oscar’ın Ziyâreti (1885). *Japon Prensi Komatsu Nomiya Akihito ve Eşi Prenses Yoriko’nun Ziyâretleri (1887). *Alman İmparatoru İkinci Wilhelm ve Eşi İmparatoriçe Augusta Victoria’nın Ziyaretleri (1889, 1898). *Siyam Krallığı’ndan Prens Damrong’un Ziyâreti (1891). *Sırbistan Kralı Aleksandar Obrenovic’in Ziyâreti (1894). *İran Şâhı Muzafferüddin’in Ziyâreti (1900).

Eserin son sayfalarında notlar, kaynaklar ve dizin bölümleri bulunmaktadır.

Eskilerin tâbiriyle ‘el emeği, göz nuru ürünü’ olan eser, Osmanlı Cihan Devleti’nin ihtişamını bütünüyle okuyucuya aktarıyor. Fotoğraflar, her biri tek tek incelenen binlerce arşiv belgesi arasından seçilen yazılı metinlerden okuyucuya sunulan bilgiler büyüleyici bir havaya sâhiptir. 622 yıl hüküm süren Osmanlı Devleti, 300 yıldan fazla devam eden zaman boyunca dönemin tek muhteşem gücü idi. Bu güç Prof. Dr. Ayşe Melek Özyetgin önderliğinde, Doç. Dr. Ayşe Ersay Yüksel ve Öğretim Görevlisi Elif Tuğçe Kurt’un titiz çalışmalarıyla okuyucuya aynen sunuluyor.  Şüphesiz eser, yerli okuyucular kadar, belki daha fazlasıyla yabancılar tarafından alâka ile okunacaktır.

Osmanlı Devleti’nde arşiv bölgeleri, döneminin hiçbir devletinde eşine rastlanmayacak kadar düzgün ve derinliklidir. Bu özellik kitabın satır aralarında hissediliyor. Osmanlı’nın çağdaşı olan devletlerin, İstanbul’da dâimî temsilcilerinin bulunmasına rağmen, yabancı devlet erkânının kalabalık ekiplerle ziyârete gelmiş olmaları, Osmanlı’nın dünya devletleri nezdindeki yerini ap-açık ortaya koyuyor.

Okuyucu eserde; Osmanlı’nın devletlerarası ilişkileri hakkında faydalanılabilecek bilgilere ulaşma imkânı buluyor. Bu bilgiler doğrudur ve ilmî bir tarafsızlık prensibiyle kaleme alınmıştır.

15. yüzyılın ilk yarısı, özellikle İkinci Murad devri, Osmanlı tarih yazıcılığının başlangıcı olarak kabul edilir.

Ahmedî, Kâşifî, Oruç Beğ, Âşıkpaşazâde, Enverî, Dursun Bey, Sarıca Kemal ile başlayıp devam eden târihçilerimiz, kıymetli eserler telif etmişlerse de dönemin şartları gereğince Osmanlı diplomasisi hakkında noksanlıkları vardır. Noksanlığın 19. yüzyıl öncesi diplomasi târihinin de yazılması önemli bir hizmet sâhası olarak ilgilileri beklemektedir.

Eserin arka kapak yazısı:

19. yüzyıl boyunca dünyâ devletlerinin üzerinde uzlaşma sağladıkları milletlerarası prensiplerin dönüşmesi, protokol ve teşrifat sistemindeki değişiklikler, Osmanlı Cihan Devleti’nde kuruluş ve yükseliş dönemlerinden beri devam edegelen diplomatik teamüllerin ilkelerini, uygulamalarını değişim ve güncellemeye yönlendirmiştir. Bunun somut bir yansıması olarak İstanbul’un önemi daha da artmış ve şehir âdeta diplomatik ziyâretlerin merkezi hâline gelmiştir. Osmanlının bu dönemde tâkip ettiği denge politikasına bağlı olarak dünyânın batısından ve doğusundan gelen çok sayıda hükümdar, devlet başkanı, hânedan üyesi, diplomat ve elçilerden oluşan seçkin misâfirler farklı vesilelerle İstanbul’da özel teşrifat programları ile ağırlanmıştır. Söz konusu ziyâretler üzerinden yapılan protokol programları, plânlanan geziler, verilen yemek dâvetleri, karşılıklı hediyeleşmeler, ziyâretçiler için özel düzenlenen konser ve tiyatro temsilleri gibi renkli ve kültürle alâkalı temaslar hakkında yerli ve yabancı arşivlerde önemli bir külliyat mevcuttur.

***

Elinizdeki bu eser Sultan Abdülmecid Han, Sultan Abdülaziz Han ve Sultan İkinci Abdülhamid Han dönemlerinde Fransa, İngiltere, İtalya, ABD, Karadağ, İsveç, Japonya, Almanya, Tayland (Siyam), Sırbistan ve İran gibi farklı ülkelerden İstanbul’a gelen önemli misâfirlerin ziyâretlerini yepyeni bir bakış açısı ile sunmaktadır. Kitapta ziyâretler ve törenler, dönemin yerli ve yabancı arşivlerindeki yazılı ve fotoğraflı kayıtlarla desteklenerek anlaşılır ve akıcı bir dille işlenmiştir. Bu kitap bir siyâset kronolojisi olmaktan ziyâde diplomatik ziyâretlerin her iki taraf için de geçerli olan sosyal ve kültür etkileşimini ortaya koyan, Osmanlı Cihan Devleti’nin son yüzyılında kadim diplomasi geleneğimizle ilintili şekilde devam edegelen ziyâretlere akademik bir içerikle ışık tutan bir çalışmadır.

***

Eseri hazırlayanlar, kitaplaştıranlar, tebrik ve teşekkürleri hak etmişlerdir. 

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş.

İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50

Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: otuken@otuken.com.tr  www.otuken.com.tr 

Prof. Dr. AYŞE MELEK ÖZYETGİN 1970 yılında Ankara’da doğdu. 1991 yılında Ankara Üniversitesi. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. 1992 yılında aynı bölümün Eski Türk Dili Ana Bilim Dalında araştırma görevlisi olarak göreve başladı. 1993 yılında, aynı bölümün üniversitede yüksek lisans programını, 1999 yılında da yine aynı bölümde doktora programını tamamladı. A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün Eski Türk Dili Ana Bilim Dalında 2002 yılında Doçentlik unvanını, 2008 yılında da Profesörlük unvanını aldı. 2005-2006 yılında Çin/Pekin’deki Merkezî Milliyetler Üniversitesi’nin (The Central University For Nationalities) Uygur Dili ve Edebiyatı Bölümünde lisansüstü dersler vermek üzere bir dönem için dâvetli misâfir öğretim üyesi olarak bulundu. 2006-2012 yılları arasında Türk Dil Kurumu’nda Güncel Türkçe Sözlük ve İmla Kurumun’da çalışma grubu üyesi oldu. 2010-2012 yılları arasında Türk Dil Kurumu Başkan Yardımcılığı görevini üstlendi. 2012 yılında altı aylığına Londra’da Yunus Emre Enstitüsünde ders vermek ve araştırma yapmak için bulundu. Prof. Özyetgin 2014 yılından itibaren UNESCO Türkiye Millî Komisyonu, Dünya Belleği İhtisas Komitesi üyeliğini devam ettirmektedir.  Ayrıca 2009-2012 yılları arasında Yunus Emre Enstitüsü Danışma Kurulu üyeliğine seçilmiştir. Prof. Dr. A. Melek Özyetgin, 2013 yılından îtibâren Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Aynı üniversitede 2014-2015 yılları arasında Sosyal İlimler Enstitüsü Müdür Yardımcılığı görevini, 2013-2019 yılları arasında Rektörlüğe bağlı Türk Dili Bölüm Başkanlığı görevlerini üstlenmiştir. Prof. Dr. A. Melek Özyetgin 2022 yılı Şubat ayından îtibâren de Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanlığı görevini yürütmektedir. Ayrıca Prof. Özyetgin Yıldız Teknik Üniversitesi bünyesinde 2015 yılında kurulan Sultan İkinci Abdülhâmid Han Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin müdürlüğü görevini de kuruluşundan îtibâren devam ettirmektedir. Prof. Dr. Melek Özyetgin’in ilmî çalışmaları, Altın Orda, Kıpçak ve Uygur dönemini kapsayan orta dönem Türk dili Târihi ve kültürü üzerinde yoğunlaşmıştır. Prof. Özyetgin’in yurtdışında ve yurtiçinde yayımlanmış kitap, makale ve bildirilerden oluşan 95 adet yayını bulunmaktadır. İngilizce bilen yazar evli ve bir çocuk sâhibidir.
Doç. Dr. AYŞE ERSAY YÜKSEL 1985 yılında İstanbul Üsküdar’da doğdu. İlk ve orta eğitimini Ankara’da tamamdı. 2006 yılında Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 2008 yılında Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Türk İslâm Sanatları Târihi Ana Bilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı. 2011 yılında Türk İslam Sanatları Târihi Ana İlim Dalı’nda ‘Ankara’da Dînî Yapılarda Mahallî Üslup’ başlıklı tezi ile yüksek lisansını tamamladı. 2017 yılında ‘Osmanlı Sultanı İkinci Abdülhâmid Han’ın Sanat Himâyesi’ başlıklı teziyle Doktor unvanını aldı. 2017 ile 2021 yılları arasında Çukurova Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Türk İslâm Sanatları Târihi Ana İlim Dalı’nda doktor araştırma görevlisi olarak çalıştı. 2019 yılında İran Tebriz İslâm Sanatı Üniversitesi’nde misâfir araştırmacı olarak Safevî dönemi sanat ve mimârisi konusunda araştırmalarına devam etti. 2021 yılında doktor öğretim üyesi oldu. 2022 yılında Doçent unvanı aldı Yazar, 2022’den îtibâren Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Türk İslâm Sanatları Târihi Anabilim Dalında görev yapmaktadır. Çalışmalarını geç dönem Osmanlı sanatı ve mimârisi, Osmanlı sanat himâyesi, Osmanlı fotoğraf sanatı üzerinde yoğunlaştıran yazar alanı ile ilgili çok sayıda milletlerarası ve millî kongre, sempozyum ve seminerlere katılmış, bu konuda kitapları ve birçok makalesi yayımlanmıştır. Yazar Yıldız Teknik Üniversitesi Sultan İkinci Abdülhâmid Han Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin akademik danışmanlarındandır. Hâlen Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Türk İslâm Sanatları Târihi Ana Bilim Dalı Başkanı olan yazar, İngilizce ve Arapça bilmekte olup, evli ve iki çocuk annesidir.
Öğretim Görevlisi ELİF TUĞÇE KURT 1992 yılında Erzincan’da doğdu. İlk ve orta eğitimini Erzincan ile İstanbul’da tamamladı. 2014 yılında İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Siyâset Bilimi ve Milletlerarası İlişkiler bölümünden mezun oldu. 2017 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi, Sosyal İlimler Enstitüsü, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Târihi ana bilim dalında ‘Türk Milliyetçiliğinin Çağdaş Düşünürü Nevzat Kösoğlu, Hayatı ve Eserleri’ başlıklı tezi ile yüksek lisansını tamamladı. 2018 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi, Sultan İkinci Abdülhâmid Han Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde öğretim görevlisi oldu. 2020 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi, Sosyal İlimler Enstitüsü, Siyâset İlimleri ve Milletlerarası İlişkiler ana ilim dalında İkinci Abdülhâmid Han Dönemi Osmanlı Amerika Diplomatik İlişkileri’’ konulu ikinci yüksek lisansını bitirdi. 2020 yılında Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Türk Târihi ana ilim dalı, Yakınçağ Târihi ilim dalında doktora programına başladı. Yakınçağ Osmanlı Târihi, Osmanlı Diplomasi Târihi, Osmanlı Fotoğraf Târihi, sosyal ve kültürel târih üzerine çalışmalarına devam eden yazar ‘Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonu’ndan Amerika Birleşik Devletleri’ne Gönderilen Albümler Üzerinden Osmanlı Devleti’nde İmaj ve Propaganda’ başlıklı doktora tezini hazırlamaktadır. 2022 yılında görev aldığı Sultan İkinci Abdülhâmid Han Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde müdür yardımcısı olarak görev yapmaya başlayan yazar İngilizce bilmekte olup evli ve bir çocuk annesidir.

DERKENAR:

Osmanlı Cihan Devleti, İmparatorluk Değildir!

Osmanlı Devleti, Türk milletinin târih boyunca sâhip olduğu her bakımdan en büyük devlettir. Dünya târihinin de en büyük devletlerinden biridir. Devletin adı; batılıların isimlendirdiği gibi ‘Osmanlı İmparatorluğu’ değil,  kendisine uygun gördüğü isimle; ‘Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye’dir. Bu isim günümüz Türkçesinde; ‘Pek Yüce Osmanlı Devleti’ demektir. Kısaca ‘Osmanlı Devleti’ demek gerekir. Devletin büyüklüğüne vurgu yapılmak isteniliyorsa, ‘Osmanlı Cihan Devleti’ denilebilir.

İmparatorluk’ kelimesi, ‘İmparator’dan gelmektedir. İmparator; Her biri ayrı devlet olabilecek nitelikteki çeşitli milletleri hâkimiyeti altında toplayan büyük bir devleti yöneten kimsedir.

Evet! Osmanlı Devleti, her biri ayrı bir devlet statüsündeki milletler topluluğunu yöneten bir cihan devleti idi. Fakat ‘İmparatorluk’ kelimesi asla kullanılmamıştır. ‘İmparatoriçemiz’ olmadığı gibi hiçbir zaman ‘imparatorumuz’ da olmamıştır.

Batılıların kurduğu imparatorluklarda, yönetimi altındaki devletlerden merkeze kaynak transferi söz konusudur. Bir anlamda, sömürü düzeni vardır. Osmanlı’da taşradan merkeze kaynak transferi ve sömürü olmamıştır. Aksine, merkezden taşraya kaynak transferi vardır. Merkezde yâni Anadolu’da sanat eseri, köprü, han, bedesten, sağlık merkezleri, câmi, türbe gibi ne tür mimarî eser varsa, taşrada da yapılmıştır. Bu gün onların çok büyük bir bölümünü yerlerinde göremiyorsak, bu durum, medenî denilen batı vandalizminin tahribatındandır. Osmanlı Devleti; Birinci ve İkinci Balkan Savaşlarından ve hemen sonrasında başlayan Birinci Dünyâ Savaşı’ndan sonra Balkanlardan çekildiğimizde, bölgedeki câmilerin sayısı 200’ün üzerinde idi. İslâmiyet oralarda yeniden neşvünemâ imkânı bulduktan sonra yapılan camilerle birlikte sanat eserlerin toplam sayısı 2000 civarındadır.

Avrupa’daki Türk izleri büyük ölçüde silinmiş olmakla birlikte, Vandallardan arta kalan ve ihtişamımızı simgeleyen eserler Türkiye’den yapılan desteklerle yeniden ihya edilmektedir.

Osmanlı pâdişahlarından hiçbiri, yabancı devletlerle yapılan anlaşmaların metninde, ‘imparator’ kelimesiyle kayda geçmemiştir.

Meseleye daha derinden baktığımızda çok önemli bir hakîkat ile karşılaşırız: imparatorluklarda birkaç kavim ve hâkim bir kavim vardır. Devletin yönetimi hâkim kavmin inhisarındadır. Diğerleri ise âdetâ ikinci sınıf vatandaştır. Osmanlı’da hâkim kavim yoktur. Arnavut, Sırp, Çerkez, Arap, Rum ve Ermeni… Türklerle aynı statüye sâhiptir. Sâdece ‘pâdişah’ olmamışlar, sadrazamlık dâhil, devletin her kademesinde vazife görmüşlerdir. Din farkı da gözetilmemiştir. 

Din farkı gözetilmediği gibi dil farkı da gözetilmemiştir. Hıristiyan Batı’nın oluşturduğu imparatorluklarda yaşayan yerli halkın çoğu, baskılar ve dayatmalar neticesinde hâkim unsurun dilini bilmek ve konuşmak mecburiyetine kalmışlardır. 

İşte bu sebeplerle Osmanlı Cihan Devleti’ne ‘İmparatorluk’ denilmesini uygun görmek mümkün değildir.

Osmanlı Devleti’ni yönetenlerden hiçbiri, ‘imparator’ unvanını kullanmamış, târihçilerden, devlet erkânından ve halktan hiç kimse, Osmanlı pâdişahlarından ‘imparator’ kelimesi ile söz etmemişler, ‘Sultan’ ve ‘Pâdişah’ unvanlarını tercih etmişlerdir.

Bu husus, çok mu önemlidir?’ Diye sorulacak olursa, ‘Yalnızca saygının gereğidir’ Deyip bu önemli konu böylece kapatılabilir.

‘KONUK’ KELİMESİ

‘Konuk’ kelimesi, Dîvânu Lugati’t-Türk’de bulunmakla birlikte asırlar öncesi, bilinmeyen bir sebeple kullanıştan düşen, Kamûs-Türkî’de ‘metruk’ (yâni: ‘bırakılmış’, ‘vazgeçilmiş’, ‘terk edilmiş’ olarak vasıflandırılan bir kelimedir. Böyle bir kelime diriltilip, mûsıkî ahengine sâhip‘misâfir’ kelimesinin yerine kullanılıyor.

Evet! ‘misâfir’ kelimesi, Arapçadan dilimize geçmiştir. Onu vaktiyle ‘gelin’ olarak evimize aldık, kısa zamanda ‘kızımız’ oldu. Çok da iyi oldu:

Misafirliğe gittik’ yerine ‘konukluğa gittik’; ‘misâfirhâne’ yerine ‘konukluk’ dangul-dungulluğuna mâruz kalmaktan kurtulduk.

Misâfir’ ve ‘konuk’ kelimeleri için; ‘İkisi de bir arada kullanılabilir’ diyenlere Gresham’a atfedilen Kanunu’nu hatırlatmak gerekir: ‘Kötü para, iyi parayı kovar.’ Maalesef bizde, kötü kelime de, iyi kelimeyi kovuyor. Öyle olmasaydı, ‘misal’ yerine ‘örneğim’, ‘hürriyet’ yerine ‘özgür’, ‘özür dilerim’ veya ‘af edersiniz’ yerine ‘pardon’, ‘ev’ yerine ‘konut’  ‘cevap’ yerine ‘yanıt’ kelimeleri dilimize yerleşemezdi.

Dilde devrim yaptık’ diyenleri Ahmet Kabaklı îkaz ediyor: ‘Dört konuda devrim yapılamaz: 1-Din, 2-Dil, 3-Ahlâk, 4-Mûsıkî.’

Rusya’da Lenin, Çin’de Mao; devrim yaptı. Her konuda, akla gelebilecek her konuda devrim yaptılar da… ‘Dil’e dokunmadılar. Neden acaba?

Cevap: İnsan kalabalıklarını millet hâline getiren ‘dil’dir. Dil bozulursa, millet yapısı da bozulur, insan kalabalıkları hâline gelir. Dilimizi kaybettiğimizde; candan aziz vatan toprakları dâhil, kaybedilecek hiçbir değerimiz kalmamış demektir.

Önceki İçerik Mânâ-yı  Harfî
Sonraki İçerikYurtta Sulh, Dünyada Sulh
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.