Üç ay önce ORTADOĞULULAŞMANIN NERESİNDEYİZ? Başlıklı bir köşe yazısı yazdım. Rahmetli Prof. Dr. Mümtaz Turhan’ın “Garplılaşmanın Neresindeyiz?” isimli kitabından ilhamla bu soruyu sormamın sebebi, AKP iktidarı döneminde, zihniyetimizin ve yönetim tarzımızın Ortadoğululaşmakta olduğu yönünde oluşan algı idi.
Bu algının oluşması tesadüf olamazdı. Ateş olmayan yerde duman tütmezdi. Bu yüzden bu algıyı oluşturan etkenlerin neler olabileceğini öğrenmek için şu soruları kendimize sormamız gerekiyordu:
“Türkiye’nin siyaset ve yönetim anlayışı ne ölçüde Ortadoğu ülkelerine benzemektedir? Kuvvetler ayrılığı olan bir demokrasi var mıdır? Seçimler önceden belirlenmiş kurallara göre ve yarışan herkese eşit şartlarda yapılmakta, milli iradenin tam tecellisi için gereken demokratik şartlar sağlanmakta mıdır?
Özellikle CB Sistemine girdikten sonra yargı ne kadar bağımsız ve tarafsız? Demokratik kurumların işleyişi nasıl etkilenmiştir? TBMM’nin etkinliği yok denecek mertebeye düştü mü? Batı’da bağımsız olan kurumlar Türkiye’de tek adamın iradesine bağımlı mı?”
Sadece son bir haftada olanlara baktıkça bu soruların cevabı çok daha açık ortaya çıktı. Bu cevaplar demokratik hukuk devleti olma iddiasındaki bir ülke için hiç de olumlu değil.
*********************************
İmamoğlu’na Yargı Sopası
Gelecek Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP’nin en güçlü adayı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu idi. 18 Mart’ta, İmamoğlu’nun 30 sene önce aldığı üniversite diplomasını iptal eden bir idari karar alındı. Bu karar bir İdare Mahkemesi kararı ile yürütmesi durdurulmadıkça veya kaldırılmadıkça, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu CUMHURBAŞKANI ADAYI olamayacak.
Ayrıca Ekrem İmamoğlu hakkında, O’nu SİYASİ YASAKLI hale getirebilecek peş peşe davalar ve soruşturmalar açılıyor.
İmamoğlu’na açılan davalar serisi Ocak 2023’te açılan “AHMAK DAVASI” denilen, “YSK üyelerine hakaretten” açılan dava ile başladı. Bu dava İstinaf Mahkemesinde bekletiliyor.
İmamoğlu’nu siyasi yasaklı hale getirebilecek diğer davalar şunlar:
11 Ocak 2023’te Beylikdüzü Belediye Başkanlığı dönemine bir ihalede İhaleye Fesat Karıştırmak iddiasıyla açılan dava yerel mahkemede devam ediyor.
14 Kasım 2024’te Usulsüz Harcama soruşturması açıldı. “Görevi kötüye kullanma” suçu ile itham ediliyor.
20 Ocak 2025 Başsavcı Akın Gürlek’e yönelik sözleri nedeniyle başlatılan soruşturmada “Tehdit, terörle mücadelede görev almış kişiyi hedef gösterme” ile suçlanıyor.
27 Ocak 2025’te, bir bilirkişiye yönelik sözleri sebebiyle, “Yargı görevini yapanı etkilemeye teşebbüs” iddiasıyla soruşturma açıldı.
22 Şubat 2025’te başlatılan “sahte diploma” soruşturmasında “Resmî belgede sahtecilikle” suçlanıyor.
Bu davalardan birinden bile ceza alırsa, Ekrem İmamoğlu “MUHTAR BİLE OLAMAYACAK.”
*********************************
Gerçekten Turpun Büyüğü Heybede İmiş
Bu soruşturma ve davaların hedefinin “İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmasını engellemek” olarak değerlendiriliyordu.
Fakat bu hafta gördük ki hedef daha büyükmüş. Gerçekten “turpun büyüğü heybede” imiş.
Önce 18 Mart 2025’te İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu İmamoğlu ve 28 kişinin İşletme Fakültesinden mezun olarak aldıkları diplomalarını iptal etti. Bu idari karar Mahkeme tarafından kaldırılmazsa, Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayı olamayacak. Ancak Belediye Başkanlığı için üniversite diploması gerekmediğinden Belediye Başkanlığına devam edebilecekti.
Hemen ertesi gün, 19 Mart 2025’te, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile aralarında İBB tepe yöneticileri, Şişli ve Beylikdüzü belediye başkanlarının da olduğu 106 kişi sabaha karşı başlatılan operasyonla gözaltına alındı.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasına gerekçe gösterilen “yolsuzluk, terör” gibi suçlamalar çok ağır suçlar. Savcılık açıklamasında, Türkiye’nin en büyük belediyesinin başkanı ve muhtemel Cumhurbaşkanı adayı “suç örgütü lideri” olarak nitelendiriliyor.
Çok olağanüstü bir faktör gidişatı değiştirmezse, İmamoğlu’nun tutuklanacağı, uzun bir yargılama sürecini tutuklu olarak hapiste geçireceği ve İBB’ye ve bazı ilçe belediyelerine KAYYIM atanacağı tahminleri yapılıyor. Olursa, çok yanlış şeyler bunlar.
Bunlar demokratik hukuk devleti olan ülkelerde rastlanan olaylardan değil. Türkiye’de benzer bir olay R. T. Erdoğan’ın, İBB Başkanı olduğu dönemde, Siirt’te okuduğu bir şiir sebebiyle 4 ay 10 gün hapse konulup, siyasi yasaklı hale getirilmesiydi. O günün mazlumu Erdoğan’ın iktidarında daha ağır zulümlerin yaşanmasını açıklamak zor.
Bundan başka (demokrasinin kesintiye uğradığı darbe dönemleri ve FETÖ’cü yargı ve bürokratların yaptığı operasyonlar hariç) benzer bir olay bugüne kadar yaşanmadı.
Bu sebeple muhalefet kanadı, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın tutuklanmasıyla başlayan ve Ekrem İmamoğlu ile devam eden, yargı operasyonlarını “SİVİL DARBE” veya “SİYASİ DARBE” olarak tanımlıyor. Bazıları da “FETÖ dönemi uygulamalarına” benzetiyor.
*********************************
Ekonomi ve İç Barış
Bu gelişmelerden benim anladığım şey iktidarın “ekonomiyi düzeltme” diye bir hedefi artık yok. Çünkü bu olaylardan sonra ülkeye yabancı para ve yatırım daha az gelecek, gelen kısım da daha yüksek faizle gelebilecek.
Vatandaşlarının diploması, tapusu, özgürlüğü konusunda hukuki bir güvence görmediği bir ülkede huzur olmaz, ekonomik ilişkiler gelişmez; nitelikli insan gücü ve yerel sermaye yurtdışına kaçar.
İktidar bir yandan terör örgütü lideri aracılığıyla, teröristlerle ve onların meclisteki uzantılarıyla birlikte “İÇ BARIŞI SAĞLAMAK” veya “İÇ CEPHEYİ GÜÇLENDİRMEK” projesi yürütüyor. Diğer taraftan muhalif rakiplerini terör örgütü ile ilişki ve iltisakla suçlamak yaman bir çelişki. DEM Partili Ahmet Türk’ü belediye başkanlığından alıp, yeni süreçte O’na rol ve değer vermekten de büyük çelişki.
Son hafta operasyonlarıyla “ülke içi barışı sağlamak” hedefi inandırıcılığını kaybetti.
Erdoğan eğer ekonomiyi düzeltebileceğine veya “yeni açılım sürecinin” olumlu sonuçlanacağına inansa muhtemel rakiplerinden korkmazdı. “Karşıma kim çıkarsa çıksın yine seçilirim” diye düşünürdü.
Hukukun siyasallaştığını gösteren uygulamaların ülkeye çok yönlü zararı olacağı kanaatindeyim.
Gittikçe otokratik liderlerin yönettiği ülkelere daha çok benzer hale geliyoruz. Korkarım ki, ORTADOĞULULAŞMANIN ÇOK YAKININDAYIZ.