(1926-2024)
Orhan Türkdoğan’ın Ardından!
(1926-2024)
Prof. Dr. Orhan Türkdoğan, 01 Şubat 2024 tarihinde kaybettiğimiz çok değerli bir bilim adamımızdı. Türk sosyolojisine dair verdiği sayısız eserler vardı.
Rahmetli Prof. Dr. Turan Yazgan hocanın kurduğu “Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı”nın “TARİH” adlı dergisi, Kasım-Aralık 2016 sayılarında, Türkdoğan hocanın “Osmanlı Kimliği veya Türk Toplumunun Etnisite Serencamı” isimli bir makalesini yayınladı. Sizlerle bu makaleden bahisle Türkdoğan hocayı şahsen uğurlamak isterim… Tabii hocanın yazdıklarını daima gözümüzün önünde tutmak şartıyla!
Kanaatimce bu makale, Türkler açısından bilinmesi ve gerçekleri içerdiğinden, mutlaka okunması gerekmektedir. Okuyalım ki; bugün yaşadıklarımıza bir anlam verebilelim. Ben de kendimce bir kampanya yürüterek, bu makalenin okunup anlaşılmasına yayınlandığı günden beri bir gayret gösterdim.
Orhan Türkdoğan makalesine; “Türk toplum yapısı şu an bir kaosun içindedir. Bu oluşumun temel konfigürasyonu, oldu-bitti tarzındaki bir sürecin yansıması değildir. Kökleri sosyolojik anlamda derin analiz ve yorumların gerekeceği bir ortamın içindedir.” diye başlamaktadır.
Hoca kısaca bilimsel verilere dayanarak, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Osmanlı-Türk İmparatorluğu ve nihayetinde Türkiye Cumhuriyetinin; Türk olmayanlarca yönetildiğini, neden, niçin ve nasıllara cevaplar vererek anlatıyor.
Örneğin, Osmanlı döneminde “cariyelik sistemi, saraya devşirme akışını hızlandırmış, ordu ve yönetici sınıf giderek, Osmanlı toplum yapısında Türk olmayan unsurların eline geçmiştir. Böylece, yönetici tabaka – ki, bir toplumun kültür yaratıcı kuşağını oluşturur – tümü ile Osmanlı’nın “avdeti” dediği dönme gurubunun eline geçmiş oluyor, reaya veya halk tabakası ise, gelenekli Türk kültürünü yaşatan kaynağın odak noktasını belirliyordu.” Yani toplumsal yükü taşımak, asker olup ölmek, devleti yaşatmak hep Türk’ün üzerine biniyor, sefayı sürmekte bugün olduğu gibi dönme veya kriptoların eline düşüyordu.
Bu makalede beni düşündüren hususlardan biri de, Kanuni Sultan Süleyman’ın dokuz sadrazamından sekizinin Türk olmayışı ile Tanzimat’ın yenilikçi padişahı İkinci Mahmut’un annesinin meşhur Napolyon Bonapart’ın eşinin amcakızı Fransız kökenli “Amiee” oluşudur. Osmanlı hayranıyız ya! Bunları da atlamamak gerekir.
Bu makalede çok şey anlatılıyor tabii ki… Onun için tamamını okumanızı isterim.
Türkdoğan Hoca; İstiklal Harbi ve Mustafa Kemal Atatürk içinde şöyle bir paragraf açarak; “ Osmanlı’nın yapısal dokusunu oluşturan ve yüz yıllarca kucağında yetiştirdiği, hoş gördüğü hatta o kadar ki, bu azınlık tabakası için öz halkını bile ötekileştirildiği bir tarihsel süreç içinde olayların birden tersine dönüşü ve Sevr gibi anlaşmalarla topraklarımızın bölüşülmesi karşısında, doğal olarak antikor gurubun direnç göstermesi ve ayaklanması bir kök paradigmadır. MUSTAFA KEMAL BİR MUCİZE DEĞİLDİR. SEVR YANDAŞI BİR YABANCI HAYRANI DA DEĞİLDİR. TAMAMEN RASİST KÖKENLİ, ENGÖRÜ DOĞUMLU VE TARİHSEL SÜREÇ İÇİNDE, İLK KEZ BELKİ DE SON KEZ TÜRKLÜK VARLIK ALANINI FETİŞE DÖNÜŞTÜREN BİR REHBERDİR.” demektedir.
Hoca nihayetinde “Son yıllarda, Türk toplum yapısında ortaya çıkan ve giderek derin sosyal gerginlik ve yarılmalara yol açan olayların temelinde, bu tarihsel dokunun aktörlerini (dönmeleri, avdetileri, kriptoları ve tüm yabancı unsurları) bulmamak mümkün değildir” diye bizleri uyarmaktadır.
Bir vakit TBMM’de oluşturulan “Anayasa Uzlaşma Komisyonu”nun on iki üyesinden onu Türk değildi. Heyhat! Türkler için Anayasa yapacaksın ama Türk olmayacaksın, nasıl bir şeydir bu? Eğer yuların Türkler tarafından Büyük Selçuklu’dan bu yana Türk olmayanlara kaptırıldığını bilirseniz, bunun gayet sıradan bir şey olduğunu da bilirsiniz! Günümüzdeki anayasa hazırlıklarının nerelere varacağını gelin siz hesap edin!
Onun için bir Türk olarak Atsız Hoca’ya rahmet okumadan geçmek istemiyorum. Tabii ki, Atsız Hocanın yanında Türk’ün gözünü açan adını burada saymakla bitiremeyeceğim ama Atatürk’le taçlanan tüm önderlere rahmet okuyorum. Bana göre Orhan Türkdoğan’da bunlardan biridir.
Şimdi bize bir başkanlık elbisesi giydirenlerin soyunu sopuna dikkatlice bakın. Eştikçe çok şaşkına düşeceğinizden zerrece şüphem yok. Bunlar Türklük zayıflayınca her türlü densizliği yapma cüretini kendinde görürler. Etrafa bakın, mevki ve makamı ne olursa olsun eğer bir Türk’ün asla yapmayacağı şeyleri yapanları görürseniz bilin ki, o bizi yüzyıllardır sarıp sarmalayan mikropların günümüzde yaşayan temsilcisidir.
Gönül ister ki, Prof. Dr. Orhan Türkdoğan’ın bu makalesini ve diğer yazdıklarını alıp okuyun; ben sadece bir kısmından bahsediyorum ama o bile gözlerimizi açmamıza yetiyor.
Sosyoloji deyip geçmeyin, çok önemli bir bilim dalıdır ve biz Türkler bunun önemini halen kavrayamamış ve sosyolojiyi ıskalamış bir topluluğuz. Türkdoğan hoca bizler adına ömrü boyunca bu eksikliğimizi gidermeye çalışmıştır.
Cenazesinin binlerce insanla kaldırılmayışı hele hizmet ettiği cenahın mümtaz(!) simalarının orada bulunmayışı olsa olsa bizim ayıbımızdır!
Uğurlar olsun Hocam…menzilin mübarek, makamın cennettir inşallah. Allah rahmet eylesin.
Türk seni unutmayacak!