Ordu Mesudiye Gazetesi

107

Ordu Mesudiye Gazetesi; önümüzdeki Kasım ayına girerken; 24. Sene-i Devriyesi’ni idrak etmiş olacağız inşallah.

Ordu Mesudiye Gazetesi 23 yıldır aksamadan, gecikmeden çıkıyor, çıkarılıyor.

Bu millî, bir o kadar içtimaî, sosyal ve zor işi Sn. Sefai Uzunyurt ve ekibi zevk ve şevkle devam ettiriyor.

X

Bir genç çıkmış ortaya, böyle ağır bir yükün altına girmiş. Ne kadar sevinsek ve öğünsek azdır. Bir gencin en büyük sermayesi cesarettir. O da Sefai Bey’de fazlasiyle mevcut.

Nitekim, çiçek gibi bir gazete çıkarmakta; nefis, parlak ve kaliteli bir kağıta basıp, dağıtmaktadır.

Gazete çıkarmak çok zor ve külfetli bir uğraş. Değirmenin ne kadar suya ihtiyacı varsa; gazetenin de o kadar paraya  gereksinimi vardır. Bir gazetenin paraya muhtaçlığı; onun en elzem, en lüzumlu ihtiyacıdır.

X

Sefai Bey’in binbir güçlükle yayınlamaya çalıştığı Ordu Mesudiye Gazetesi; Biz Mesudiyelilere; göz, kulak ve dil olagelmiş. Köylerimizde, kentlerimizde olup bitenler  ve Türkiyemizin ana mes’eleleri hakkında bizleri bilgilendirir olmuştur. Nitekim:

X

Göremediklerimizi görüp gösteriyor.

Duyamadıklarımızı işitip duyuruyor.

Söyleyemediklerimizi söyleyip duruyor.

Bilemediklerimizi bilip bildiriyor.

X

Kısaca demek lâzımsa, olan bitenlerden haberdar olmamız için, Ordu Mesudiye Gazetesi; biz Mesudiyelilere büyük bir ayna oluyor.

Bizlerin aydınlanmasını sağlıyor, karanlıklarda kalmamızı önlüyor.

X

Öyleyse bu denli fedakârlık karşısında, biz okuyuculara da gazetemize destek olmak düşüyor. Desteğimizi abone olup, abone bulmakla somutlaştırmamız gerekiyor. Böylece değerli, fedakâr hemşerimizi de yarı yolda bırakmamış oluruz.

Unutmıyalım ki, bizler nasıl ki, gazetemizin yaşamasına ihtiyaç duyuyorsak; o da bizlerin maddî desteğine; yani abone olmak ve abone bulmak şeklinde tecellî edecek olan desteğe muhtaç.

Çünkü gazete ile okuyucu; tencere-kapak misâlinde görüleceği veçhile; birbirinin mütemmimi ve tamamlayıcısıdır.

İsterseniz, gazetenin önemini birkaç anekdotla belirtmeye çalışalım:

X

Biliyor musunuz? Japonya’da hem sabah, hem de akşam çıkan gazeteler var. Hem sabah neşredilenler, hem de akşam yayınlananlar; Japonlar tarafından alınmakta ve okunmakta.

X

Yahudi dükkânından alış-veriş yapan biri; her gelişinde tezgâhın üstünde bir Yahudi

gazetesi görür vemerakla sorar:

3647

-Siz kendi dilinizde yâni İbranice’de okur-yazar değilsiniz. Okuyamadığınız bu gazeteyi, her gün niçin alıyorsunuz?

Müşterisinin sorusunu hayret ve şaşkınlıkla dinleyen Yahudi:

-Evet der, ben Yahudiyim. Ve kendi dilimde yani İbranice’de okur-yazar değilim. Fakat hergün muntazaman bu gazeteyi alıyorum. Çünkü bu gazete; İstanbul’daki tüm Yahudilerin gözü, kulağı ve sesidir. Bu gazete Yahudileri tutuyor ve savunuyor. Değil sadece Türkiye,  dünyanın neresinde olursa olsun; tüm Yahudilerin hak ve hukuklarını müdafaa ediyor. Bu Yahudi gazetesinin yaşaması, neşriyatının devam etmesi lâzım. İşte bunun için, okuyamasam bilehergün alıyorum.

Soran; sorup soracağına bin pişman olur. Tabii biraz da mahçup. Tasdik mânâsında başını  sallamak zorunda kalır.

X

Basın’ın ehemmiyetini çok iyi idrâk edip anlayan; büyük muharrir ve yazar Ahmed Midhat Efendi (1844 – 1913); bir ara, “İstanbul’da kendi evinde kurduğu küçük bir matbaada, dizgi, tashih ve dağıtım işlerini ailesi ferdleri ile birlikte” yaparak; basın yoluyla hizmetin ne derece hayatî  bir önem taşıdığını; müşahhas ve somut bir şekilde, halka gösterir.

X

Gazete; yurda ve dünyaya açılan pencere

Basiret verir okuyana, baktırmaz boş yere

 

Gazete deyip de geçme,diyerek alt tarafı bir kâğıt

Basiretsizin nasibine düşer ancak,faydasız ağıt

 

Sabaha ekler gazete; aydınlık bir sabah daha

Edinirsin ayrıca; fikir dolu bir ışık sâha

 

Yetmez güneşlerin doğması, her sabah sana

Düşünmeze denir mi acep, bak şu insana?

 

Gazete; olur insanın elinde,parlak bir meş’ale

Zararlı akımlardan sığınacağı,muhkem bir kale

 

Önceki İçerikKaliteli Yaşamda Kişisel Bakımın Yeri ve Önemi
Sonraki İçerik17/25 Aralık Bir Serap İmiş
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.