Ordu Mesudiye Gazetesi; önümüzdeki Kasım ayına girerken; 24. Sene-i Devriyesi’ni idrak etmiş olacağız inşallah.
Ordu Mesudiye Gazetesi 23 yıldır aksamadan, gecikmeden çıkıyor, çıkarılıyor.
Bu millî, bir o kadar içtimaî, sosyal ve zor işi Sn. Sefai Uzunyurt ve ekibi zevk ve şevkle devam ettiriyor.
X
Bir genç çıkmış ortaya, böyle ağır bir yükün altına girmiş. Ne kadar sevinsek ve öğünsek azdır. Bir gencin en büyük sermayesi cesarettir. O da Sefai Bey’de fazlasiyle mevcut.
Nitekim, çiçek gibi bir gazete çıkarmakta; nefis, parlak ve kaliteli bir kağıta basıp, dağıtmaktadır.
Gazete çıkarmak çok zor ve külfetli bir uğraş. Değirmenin ne kadar suya ihtiyacı varsa; gazetenin de o kadar paraya gereksinimi vardır. Bir gazetenin paraya muhtaçlığı; onun en elzem, en lüzumlu ihtiyacıdır.
X
Sefai Bey’in binbir güçlükle yayınlamaya çalıştığı Ordu Mesudiye Gazetesi; Biz Mesudiyelilere; göz, kulak ve dil olagelmiş. Köylerimizde, kentlerimizde olup bitenler ve Türkiyemizin ana mes’eleleri hakkında bizleri bilgilendirir olmuştur. Nitekim:
X
Göremediklerimizi görüp gösteriyor.
Duyamadıklarımızı işitip duyuruyor.
Söyleyemediklerimizi söyleyip duruyor.
Bilemediklerimizi bilip bildiriyor.
X
Kısaca demek lâzımsa, olan bitenlerden haberdar olmamız için, Ordu Mesudiye Gazetesi; biz Mesudiyelilere büyük bir ayna oluyor.
Bizlerin aydınlanmasını sağlıyor, karanlıklarda kalmamızı önlüyor.
X
Öyleyse bu denli fedakârlık karşısında, biz okuyuculara da gazetemize destek olmak düşüyor. Desteğimizi abone olup, abone bulmakla somutlaştırmamız gerekiyor. Böylece değerli, fedakâr hemşerimizi de yarı yolda bırakmamış oluruz.
Unutmıyalım ki, bizler nasıl ki, gazetemizin yaşamasına ihtiyaç duyuyorsak; o da bizlerin maddî desteğine; yani abone olmak ve abone bulmak şeklinde tecellî edecek olan desteğe muhtaç.
Çünkü gazete ile okuyucu; tencere-kapak misâlinde görüleceği veçhile; birbirinin mütemmimi ve tamamlayıcısıdır.
İsterseniz, gazetenin önemini birkaç anekdotla belirtmeye çalışalım:
X
Biliyor musunuz? Japonya’da hem sabah, hem de akşam çıkan gazeteler var. Hem sabah neşredilenler, hem de akşam yayınlananlar; Japonlar tarafından alınmakta ve okunmakta.
X
Yahudi dükkânından alış-veriş yapan biri; her gelişinde tezgâhın üstünde bir Yahudi
gazetesi görür vemerakla sorar:
3647
-Siz kendi dilinizde yâni İbranice’de okur-yazar değilsiniz. Okuyamadığınız bu gazeteyi, her gün niçin alıyorsunuz?
Müşterisinin sorusunu hayret ve şaşkınlıkla dinleyen Yahudi:
-Evet der, ben Yahudiyim. Ve kendi dilimde yani İbranice’de okur-yazar değilim. Fakat hergün muntazaman bu gazeteyi alıyorum. Çünkü bu gazete; İstanbul’daki tüm Yahudilerin gözü, kulağı ve sesidir. Bu gazete Yahudileri tutuyor ve savunuyor. Değil sadece Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun; tüm Yahudilerin hak ve hukuklarını müdafaa ediyor. Bu Yahudi gazetesinin yaşaması, neşriyatının devam etmesi lâzım. İşte bunun için, okuyamasam bilehergün alıyorum.
Soran; sorup soracağına bin pişman olur. Tabii biraz da mahçup. Tasdik mânâsında başını sallamak zorunda kalır.
X
Basın’ın ehemmiyetini çok iyi idrâk edip anlayan; büyük muharrir ve yazar Ahmed Midhat Efendi (1844 – 1913); bir ara, “İstanbul’da kendi evinde kurduğu küçük bir matbaada, dizgi, tashih ve dağıtım işlerini ailesi ferdleri ile birlikte” yaparak; basın yoluyla hizmetin ne derece hayatî bir önem taşıdığını; müşahhas ve somut bir şekilde, halka gösterir.
X
Gazete; yurda ve dünyaya açılan pencere
Basiret verir okuyana, baktırmaz boş yere
Gazete deyip de geçme,diyerek alt tarafı bir kâğıt
Basiretsizin nasibine düşer ancak,faydasız ağıt
Sabaha ekler gazete; aydınlık bir sabah daha
Edinirsin ayrıca; fikir dolu bir ışık sâha
Yetmez güneşlerin doğması, her sabah sana
Düşünmeze denir mi acep, bak şu insana?
Gazete; olur insanın elinde,parlak bir meş’ale
Zararlı akımlardan sığınacağı,muhkem bir kale