Ekonomide bütün göstergelerin birden
bozulduğu ağır bir kriz içindeyiz. Döviz kurları, piyasa faizleri ve
enflasyon çok yüksek. Aylık enflasyon rakamları bile çift haneli hale geldi.
“Her kriz aynı şiddette devam etmez, bir
müddet sonra göstergeler başka bir mertebede stabil hale gelir ve sistem bir
dengeye kavuşur” diye teselli bulmaya çalışıyoruz.
Fakat bu yeni dengeler oluşuncaya kadar bazı
kesimler zenginleşirken, bazı kesimler de fakirleşiyor. Mesela bankalar
kârlarını katlarken, orta ve alt gelir grubundaki vatandaşlarımız “açlık”
tehlikesi altına girdi.
Şimdilik döviz kısmî bir dengeye kavuşmuş
gibi görünüyor. Yine de Eylül ayından bugüne yani 5 ay içinde Türk
Lirası Dolar ve Euro’ya göre yüzde 65-70 bir değer kaybı içinde.
Fakat ekonomi yönetiminin resmi
tahminlerinin tutmaması ve sürekli revizyon edilmesi bu yönetime güveni
iyice azalttı.
****
Bir Ay Sonrasını Göremeyen Ekonomi Kadrosu
T.C. Merkez Bankası 2021 yılında enflasyon tahminini 4 defa
revize etti. Dünyada aynı yıl içinde enflasyon tahminini 4 defa yenileyen başka
bir Merkez Bankası bilmiyoruz.
MB yılbaşında yüzde 9,4 olacağını
söylediği yıllık enflasyonu son olarak 28 Ekim 2021’de güncelledi. Daha
yılın bitmesine 2 ay kala yaptığı bu tahmin yüzde 18,4 idi. Oysa TÜİK
rakamlarına göre bile enflasyon yüzde 36,1 oldu.
İki ay sonrası için öngörüsü yüzde yüz sapan
bir Merkez Bankasına kim inanır?
Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Göksel Aşan da Aralık ayının son
haftasında “Ocak ayında eksi enflasyon bekliyorum” demişti. Şimdi Ocak
ayı verileri ortaya çıktı. Eksi beklenen aylık enflasyon çift haneli çıktı.
Başkanı yeni değişen TÜİK aylık
enflasyonu 11,1 ve yıllık enflasyonu (TÜFE) ise 48,7 ve yıllık ÜFE’yi
(Üretici Fiyat Endeksi) yüzde 93,5 olarak açıkladı. ÜFE ile TÜFE
arasındaki yüzde 45 mertebesindeki fark enflasyon rakamına şüpheyi artırdı.
Hepimiz biliyoruz ki bu rakamlar kâğıt
üzerinde düşürebildikleri en düşük seviye.
Çünkü bağımsız ekonomistlerden oluşan ENA Grup’a
göre aylık enflasyon yüzde 15,5 ve yıllık enflasyon ise
yüzde 114,9 oldu.
Enflasyonlardan enflasyon beğenin. Piyasaya
bakın, giderlerinize bakın ve hangisinin doğru olduğuna siz karar verin.
****
Kendisini Ekonomist Sanıyor
AKP Genel Başkanı R. Tayyip Erdoğan
kendisinin “ekonomist” olduğunu söylemeyi seviyor. Dahası “biz
ekonominin kitabını yazdık” gibi bir iddianın da sahibi. Erdoğan bu ekonomi
kadrosunu atayan ve onlara izlenen politikayı dikte eden kişi.
Ekonomi Profesörü Hurşit Güneş “Erdoğan
kendisini ekonomist sanıyor, ama O ekonomist değil” diyor. Güneş bu hükmünü
“kimsenin görmediği diploma” tartışması üzerinden vermiyor.
Muhtemelen iddiasının dayanağı şu temel
kabuller: Bir şahsın iktisat fakültesini bitirmiş olması dahi “ekonomist”
olmak için yeterli olmaz. Ekonomi incelediği konulara ve kapsamlara göre
dallara ve alt dallara ayrılır. Finans,
maliye ve diğer birçok uzmanlık alanları olan çok geniş bir bilim dalıdır.
Uzmanlık alanında birçok kitap yazmış olan
bir ekonomi profesörü bile “ben ekonomiyi iyi bilirim” anlamında böyle
iddialı cümleler kurmaz. Çünkü uzmanı olduğu branşı iyi bilse bile ekonominin
diğer uzmanlık alanlarında kendisinden iyi bilenler olduğunu bilerek tevazu ile
konuşur.
Cumhurbaşkanının ekonomist olması gerekmez. Kurumların başına ekonomi alanında yetişmiş
uzman kişileri getirir, yanına liyakatli ekonomist uzmanları danışman olarak
alır. Bunların ortak aklı ile bir sinerji yaratabilirse ekonomiyi iyi yönetir.
Oysaki, Ekonominin hangi branşında kitap
yazdığını bilmediğimiz AKP Genel Başkanı böyle yapmıyor. Ekonomimizin en kritik
makamlarına, atandıkları kurumlarla alakalı bilgisi ve tecrübesi olmayan, liyakatsiz
ama “söz dinleyen” kişileri atamaya devam ediyor. İşte TÜİK’in başına
atadığı yeni başkanın da istatistik alanında bilgi ve tecrübesi yok.
Böyle bir kadroya piyasalar, halkımız, iç ve
dış yatırımcılar güvenmiyor. Güven
ekonominin dişlilerinin yağıdır. Yağ olmayınca dişliler ya zor döner veya
hepten dönmez olur.
Güven olmayınca dış kaynak gelmiyor, üretim
için yatırım yapılmıyor. Herkes döviz ne zaman yeniden patlayacak korkusunda. Elektrik,
doğalgaz ve diğer temel giderleri nasıl kısabilirim derdiyle, hayatta kalabilme
mücadelesi içinde.
****
Güya Cari Açık Kapanacaktı
İktidar “ekonominin kurtuluşu için tek çare
dış ticaret açığını (dolayısıyla cari açığı) kapatmaktır” diyordu. İktidara
göre, bu yüzden kurların ve enflasyonun yükselmesini göze almalıydık. Çünkü ihracatımız
artacak dış ticaret açığı kapanacaktı. Daha sonra da kurlar ve enflasyon düşecekti.
Olmadı… İhracat arttı ama ithalat daha fazla
arttı. Katlandığımız onca fedakarlığa rağmen dış ticaret açığımız kapanmadı
daha da büyüdü. Türkiye’nin dış
ticaret açığı 2022 Ocak’ta 10,4 milyar dolar oldu. Yani ihracatımız
ithalatımızdan 10,4 Milyar dolar daha az oldu. İlk defa aylık dış ticaret
açığımız 10 Milyar doları geçti. Bir başka ifadeyle ihracatın ithalatı
karşılama oranı yüzde 63 mertebesinde kaldı.
En önemli “ihracatımız” beyin göçü
oldu. En iyi yetişmiş kadrolarımızı karşılıksız olarak dış ülkelere hediye
ediyoruz. Beyin göçü kalıcı ve telafi edilemez zararlar verecek.
Enflasyon korkunç, dolarizasyon çok yüksek, faizler yüksek, cari
açık kapatılamayacak kadar büyük. Kurlar deprem zamanı yaklaşmış fay
hattı gibi. Devlet, çok yüksek tefeci faizleri ile borçlanabiliyor.
Acemi şoför yönetimindeki otobüs hızla
engebeli araziye girdi, uçuruma doğru gidiyor. Ama otobüsün fren sistemi yok. (Tek
adam sisteminde denge ve denetim mekanizmaları yok.) Seçime kadar yani şoför
değişinceye kadar kazasız belasız gidebilmek için dua etmekten başka elimizden
bir şey gelmiyor.