CHP’nin Merkez Bankası
rezervinin eritilmesine dair sorusu bir kampanyaya dönüştü. CHP İl
Başkanlıklarının astığı “128 Milyar Dolar Nerede?” afişleri savcılıklarca toplatılıyor. “Afişlerin
fonunda Saray’ın silueti var” diye afişleri asanlar hakkında “Cumhurbaşkanına
Hakaret” suçlaması ile soruşturmalar açılıyor.
İktidarın talimatı ile mi
yoksa “işgüzar” savcıların kendi
yetkilerini kötüye kullanmasından mı kaynaklandı bilemiyoruz. Ama afiş toplatma
ve afiş asanlara soruşturma açma olayları ters tepti. “128 Milyar dolar Nerede?”
sorusunun dalga dalga büyüyerek toplumun her kesiminde tartışılmasına yol açtı.
İktidar açısından çok da
istenen bir sonuç değil bu.
Benim asıl ilgilendiğim konu,
olayın kimin işine yaradığı değil. Muhalefetin sorgulama görevini tam
olarak yapabilmesinin önemini göstermek.
Yazının başlığını Akif
Beki’nin Karar Gazetesindeki köşe yazısından aldım. Beki yazısında, “Nereye
kaybolduğu serbestçe sorulabiliyor olsaydı, o 128 milyar dolar bir yere
kaybolmazdı” tespitini yapmış. İşte meselenin
özü bu.
CB Sisteminin kabulünden sonra
TBMM ve muhalefetin sesinin gittikçe kısılmış olmasının sonuçlarından sadece
biridir bu.
TBMM Millet adına denetleme ve
sorgulama görevini yapabiliyor olsaydı… Yargı bağımsız ve tarafsız olarak yargısal denetim yapabiliyor olsaydı… Sayıştay,
Devlet Denetleme Kurulu gibi kurumlar bağımsız
ve tarafsız olarak görevlerini yapabiliyor olsaydı… 128 Milyar dolar
kaybolmazdı.
T.C. Merkez Bankası eskiden
olduğu gibi açık ve şeffaf ihalelerle döviz alış satışını yapar, muhalefet
anında hatalı işlemlere karşı uyarır, denetleme yapması gereken kurumlar
harekete geçerdi. Bunların olacağını bilen yetkililer de 128 Milyar dolar
rezervi harcarken dikkatli ve temkinli
olurdu.
Sadece 128 Milyar dolar konusunda
değil, devlet bütün harcamalarında israf ve pervasızlık yapılmazdı. Uluslararası
sözleşmelerden çekilme, 3 senede 4 Merkez Bankası değiştirme, dış politikada
savrulmalar gibi konularda da iktidar daha dikkatli ve özenli olmak mecburiyetini hissederdi.
Fakat “güç insanı
bozar, mutlak güç mutlak bozar” kuralı işledi.
Gücün bozduğu ve denetlenemeyen insanların hatalı, dikkatsiz, özensiz iş ve
eylemleri kadar, yolsuzluk ve hırsızlık gibi suçları dahi sorgulanamaz oldu.
Yanlış kurgulanmış sistemin bedelini maalesef tüm toplum ödemekte.
******************************
Muhalefetsiz Bir Türkiye Özlemi
104 Amiral Bildirisi’nden bir darbe
mağduriyeti çıkarma gayretleri boşa çıktı.
İmzacı amirallerden 10’u gözaltına alındı, gözaltı süresi uzatıldı ve sonuçta
yargı “darbe iması” olmadığı kanaatine vararak hepsini serbest bıraktı.
Oysa iktidar bu olayda,
konusunda uzman olan bu kişileri dinlese ve uyarıları için teşekkür etse
Türkiye bu gerilimi yaşamazdı. Hem de emekli amirallerin “burnunu sürtmek” için
kendilerine ve ailelerine yaşatılan mağduriyete sebep olunmazdı. Türk Milleti
de, zaten çoğu “Ergenekon” ve “Balyoz” kumpaslarıyla ordudan tasfiye edilen,
hapislerde süründürülen, vatansever amirallere yeniden “kumpas” yapılıyor
acısını yaşamazdı.
****
“128 Milyar dolar nerede?” sorusunu sormak muhalefetin
görevidir. İktidarın yapması gereken olanca
şeffaflığı ile yapılan döviz işlemlerinin dökümlerini vermek ve tartışmayı
bitirmekten ibaretti. Bu hesabı vermekten kaçınan iktidarın, kendisi hakkında
kötü zanda bulunulmasına yardımcı olduğu açıktır.
İktidarı savunmak için TV’lere
çıkarılan “her konunun uzmanı” kişilerin, “devletin parası kaybolur mu? Hepsi kayıtlarda
kuruş kuruş vardır” tarzı savunmaları komik oluyor. Muhalefet tam da bunu
soruyor işte. “Bu hesapları bize de verin!” diyor. Açıklayın bitsin bu
tartışma.
****
Şimdi de, Ana muhalefet
partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dâhil, 8’i CHP’li 10 milletvekilinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması için TBMM’ne fezlekeler gönderildi.
Böylece TBMM’deki dosya sayısı
da bin 300’e yükseldi. AKP
istediği dosyaları öne alarak oylayıp, işlem yapabiliyor.
Bu işlemin sonucu, HDP
milletvekilleri gibi, Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının milletvekilliklerinin
düşürülmesi ve hatta CHP’nin kapatılması davası açılmasına kadar varır mı?
Yargı kullanılarak siyasetin dizayn edilmesi bu boyuta ulaşır mı?
******************************
Normal Şartlar Altında
Fizik ve Kimya derslerinden
hatırlayacaksınız, Normal Şartlar Altında (NŞA) diye bir kavram vardır. Siyasette de aynı kavramı kullanırsak yani
Normal Şartlar Altında CHP’lilerin milletvekilliklerinin düşürülmesi ve CHP’nin
kapatılmasının tartışılması bile söz konusu olamaz, böyle bir ihtimal yoktur.
Ancak Türkiye son
dönemde NŞA değil.
En akıl dışı şeyler
olabiliyor. Her gün “bu kadarı da olmaz” dediğimiz şeyler yapılıyor.
Aklı eren herkesi
endişelendiren temel konu da bu öngörülemezlik.
Sosyal medyaya bir bakın: “Yarın
acaba ne olacak? İktidar hiç olmaz dediğimiz hangi kararları alacak? Sıradan
bir paylaşımım veya başkasının paylaşımının altındaki “beğen” tuşuna basmam
başıma iş açar mı, devlet moratoryum ilan eder mi, dolar kuru 15 TL olur mu, maaşlarımızı
alabilecek miyiz, mülkiyet hakkımız, bankalardaki mevduatımız güvende mi?” gibi
endişelerin hâkim olduğu bir toplum haline geliyoruz.
Devleti yönetenlere, kurumlara
ve sisteme güven kayboldukça ekonomi daha da bozuluyor, salgın iyice kontrolden çıkıyor, dış baskılar artıyor, endişe yayılıyor, huzur kalmıyor.
Devleti yönetenlere
yalvarıyoruz. Sizden çok şey istemiyoruz. Lütfen devletimize olan güveni
yeniden tesis edin. Öngörülebilir, yarınından
emin olunan bir ülke istiyoruz.