Allahu Teâlâ, insanı dünyaya imtihan için göndermiş, kimlerin daha güzel işler yapacağını denemek için de hayatı ve ölümü yaratmıştır. (Mülk, 67/2) İnsanın bu dünyadaki hayatı ise sınırlıdır. Bu sınırlı hayatın ötesinde ebedî bir hayat vardır. Dünyadaki süresini dolduran bütün insanlar ölümü tadarak hesap vermek üzere Allah’ın huzuruna varacaktır. İşte ölüm, dünya hayatından ebedî âleme geçiş kapısıdır.
Ölüm insanlara sorumluluklarını hatırlatır, imtihan şuurunu canlı tutarak onları kötülüklerden sakınıp iyi işler yapmaya teşvik eder. Ölüm, insanlar için iyi, kötü her türlü ameli işleme alanı olan dünya hayatında yaptıklarının veya yapmadıklarının hesabını vereceği ahiret hayatına geçiştir. Ölüm ebediyet âlemine doğru yolcuğun ilk adımıdır ki, bu dönüşü olmayan bir yolculuktur.
İlâhi takdir gereği yer üzerinde bulunan bütün canlılar vakti zamanı geldiğinde ölümü tadacaktır. Ölümsüz olan ancak Allahu Teâlâ’dır. (Rahmân, 55/26-27) Yüce Rabbimiz, hiç kimseye sınırsız bir hayat/ömür vermemiştir. Kur’an-ı Kerim’de, “Biz senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar? Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz” (Enbiyâ, 21/35) buyrularak tüm canlıların ölümlü olduğu bildirilmiştir.
Dünya hayatı geçicidir. Büyüklerimiz, dünya için “iki kapılı bir han” benzetmesi yapmışlar, bununla her gelenin gideceğini, her konanın göçeceğini anlatmak istemişlerdir. Gerçekten her insan er veya geç ölüm gerçeği ile karşılaşacaktır. Bundan ne kaçış ne de kurtuluş mümkün değildir. Kur’an’da bu gerçeğe şöyle işaret edilmektedir: “De ki: “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’a döndürüleceksiniz de, o size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.” (Cuma, 62/8) Her gün cami önlerindeki musallalara yatırılan, daha sonra omuzlar üzerinde kabristanlara taşınan cenazeler de bu gerçeğin apaçık ispatıdır.
Hz. Peygamber (s.a.s.), “Ölümü en çok hatırlayıp ölümden sonrası için en iyi hazırlık yapanlar zeki adamlardır” (İbn Mâce, Zühd, 31) buyurarak, ölüm gerçeğine göre hayatını düzenleyenlerin akıllı insanlar olduklarını belirtmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ayrıca, “Zevkleri bıçak gibi kesen ölümü çok hatırlayın” (Tirmizî, Zühd, 4) buyurarak, ölümü hep hatırımızda tutmamızı ve kendimize çeki düzen vermemizi tavsiye etmiştir.
Ölüm, insan için sadece dünya hayatının sonudur, yoksa tamamen bir yokluk değildir. Zira insan, öldükten sonra tekrar diriltilecek (Yâsîn, 36/79) ve bu dünyadaki hayatından hesaba çekilecektir.
Öldükten sonra dirileceğine ve bu dünyada yapıp ettiklerinin sonuçlarıyla muhakkak yüz yüze geleceğine inanan kimse bu dünyadaki hal ve hareketlerine dikkat eder, kendisine verilen ömür sermayesini en güzel şekilde değerlendirerek kazançlı çıkar. Öldükten sonra dirileceğine ve hesaba çekileceğine inanmayan insan ise; her türlü kötülüğü işler, iyi ve yararlı işler yapmaktan uzak durur. Böyle kimseler dünyada sahip olduğu bir takım imkanlara rağmen gerçek huzuru bulamaz, ahirette ise ebediyen hüsrana uğrayanlardan olurlar. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, öldükten sonra dirilmeyi inkar edenlerin ilâhî azaba uğrayacakları bildirilmektedir. (Sebe, 34/8)
Müslüman ölüm gerçeğini hatırından hiç çıkarmamalıdır. “Yaşım biraz daha ilerlesin namaza, oruca başlarım, zekâtımı verir, hacca giderim, hayır yapar, iyilikte bulunurum; nasıl olsa ileride günahlarıma tövbe ederim” gibi düşüncelerle kendini avutmamalıdır. Zira ölüm insana herşeyden daha yakındır. Fakat ne zaman ve nerede geleceği bilinmez. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in ifadesiyle ölüm insanı ansızın yakalar. (Tirmizî, Zühd, 3) Öyle ki, insan ne sürekli ertelediği iyi ve güzel işleri yapmaya, ne tövbe etmeye hatta vasiyetini yapmaya bile vakit bulamayabilir. Bunun için ölüm gerçeği insanı daha dikkatli ve tedbirli olmaya sevk etmelidir. İnsan ölmekten değil, ölüme hazırlıksız yakalanmaktan korkmalıdır.
Öyleyse; Kur’an’ın, “Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır…” (Nisâ, 4/78) uyarısını hiçbir zaman hatırımızdan çıkarmamalıyız. Yüce Allah’a vereceğimiz hesabı düşünerek, O’nun emirlerine uymak, yasaklarından da sakınmak suretiyle ölümden sonrası için hazırlık yapmalıyız.