Bilindiği gibi Gazi Meclisimizde bir kısım siyasi seçilmişlerin desteğiyle İmralı’daki müebbet hapse mahkûm Öcalan’ın yeni açılım sürecinde ön planda olduğu malum. Artık devlet büyüklerimiz O’na “teröristbaşı, cani, çocuk katili” değil, “örgütün kurucu önderi” diyor.
Açıkça Türk milletine ve devletine tuzak kurulmuştur. Kamuoyunda yaratılan karmaşa ile milletin düşüncesi engellenip, geçim derdine düşürülen vatandaşın tepkisi yok edilmeye çalışılmaktadır. Siyaseti seçilenlerin asaleti veya rezaleti üzerinden bir sınıfa dönüştüren anlayışla, demokrasiye olan inançlar örselenmiştir.
*
TBMM çatısı altında bulunup ‘’KÜRT SORUNU’’ ifadesini kullananların yanında, basın ve televizyon ekranlarında da durmadan ‘’Kürt sorunu’’ vardır şeklinde salya dökenlerin tamamı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığını içine sindiremeyen milliyetsiz ve şahsiyetsiz kişilerdir. En hafif şekliyle bu gibilere söylenecek söz ‘’Hadi be oradan müstevli artığı yüzsüz kepaze’’ şeklinde olmalıdır.
*
Kürt diye adlandırılan vatandaşlarımız; tarih boyunca Türklerle iç içe, birlikte oldular, aynı kültür dilini kullandılar; tasada sevinçte birlikte oldular; birlikte imparatorluklar kurdular.
Cumhuriyet döneminde, hiçbir kanuni müeyyide ve engelle karşılaşmadan Cumhurbaşkanı- Başbakan- Bakan- Milletvekili- TBMM’de Başkan veya Başkan Vekili- Hariciyeci- General- Paşa- Prof- Rektör- İş adamı- İhracat ve ithalatçı olabilmelerinin yanında, vatanın her bölgesinden istedikleri arazileri sınırsız şekilde satın alabildiklerine ve de devletin kendilerine benimle aynı nüfus kâğıdını verdiğine göre,
‘’Kürt sorunu’’ndan bahsetmek ne büyük bir yüzsüzlük, ne büyük bir ihanet ve de ne azgın bir SEVR özlemidir!
*
Bu gün Güneydoğu’da devam eden ABD, İsrail ve Ermeni kaynaklı terör olaylarını ve HDP’lilerin şamatalarını olmayan bir Kürt sorununun neticesiymiş gibi görüp, yeni bir Anayasa yaparak bunu durdurabileceklerini zanneden zavallıların şu gerçeği bilmeleri gerekir ki;
Yapacağınız yeni Anayasa PKK’nın zaferi olacaktır!
Kürt sorununu çözmek için yapacak olduğunuz yeni Anayasa ile BÜYÜK İSRÂİL ve BÜYÜK ERMENİSTAN’A giden yolun kaldırım taşlarını döşemiş olacaksınız ve yarın ki kuşaklarca nefretle ve de büyük bir lânetle anılacaksınız!
*
PKK, küçücük bir kıl kurdundan ibaret olup, ABD- İSRÂİL- ERMENİ kuklasıdır. PKK’nın arkasında olan asıl düşman, Türkleri 1000 yıldır Anadolu’dan silip çıkartmak isteyen Batılı devletlerdir ki olmayan bir hayali Kürt sorununu akıllarınızca çözmek için yapacağınız yeni Anayasa, olsa olsa SEVR’İN güncellenmiş şekli olur. Sizler ise bu câni örgütün sözcülüğünü yapmış olursunuz!
PKK’nı arkasındaki sinsi düşmanı müttefik kabul ederek, onların desteği ve verecek oldukları istihbarı bilgilerle PKK’yı yok edeceğini söyleyenlerin kendileri de bir ABD projesidir.
*
Yazar NECDET TOPÇUOĞLU’nun KÜRTLERİN KURUCU MECLİSE MEKTUBU başlıklı yazısının ana vurgusu;
Atatürk ve Kurucu Meclis, Kürtlere rağmen bir devlet kurmamıştır. Başta İngiltere olmak üzere, diğer Avrupa ülkeleri Kürtler üzerinden, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına engel olmaya çalışmışlar, birçok Kürt isyanlarının çıkmasını teşrik etmişlerdir. Sonuç olarak sağ duyulu Kürt önderleri, ayrılmayı değil, Türklerle birlikte yaşamayı tercih etmişlerdir. Kurucu Meclise yazdıkları mektubu okuyalım.
Ankara’da Büyük Millet Meclis-i Riyaset-i Celilesine
Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok evvel anlamışlardır. Türk Birliği’nden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin mukadderatı Türk’ün mukadderatı ile tevemdir (ikizdir).
Biz Kürtler Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinden başka halaskâr beklemediğimiz gibi Düvel-i İtilafiye’den (Avrupalı Devletler) merhamet dilenmeye tenezzül etmiyoruz. Misak-ı Millî dâhilinde sulh akdedilmesini teminen bütün varlığımızla hükümetimize müzaheret edeceğimizi (Yardımcı olacağımızı), Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti dâhilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ile, muvaffakiyetler temenni ve takdim-i tâzimat eyleriz.
İzoli Aşireti Reisi :Hacı Fiya Sebati
Deyükan Aşireti Reisi :Hüseyin
Cürdi Aşireti Reisi :Mehmet
Bariçkan Aşireti Reisi :Halil
Bükler Aşireti Reisi :Hüseyin
Aluçlu Aşireti Reisi : Mehmet
Zeyve Aşireti Reisi :Halil
Ülema-yı Ekrattan : Hafız Mehmet
Ülema-yı Ekrattan :Bekir Sıtkı
Ülema-yı Ekrattan :Rüşdü
Eşraf-ı Ekrattan :Hüseyin
Eşraf-ı Ekrattan :Zebuhlu Halil
Eşraf-ı Ekrattan :İzdelili Fehim
Eşraftan :Bulutlu İbrahim
Eşraftan : Sadık
*
Yukarıdaki alıntılardan da açıkça görüleceği gibi, devletimiz (Türkiye Cumhuriyeti) yeniden kurulurken ne Meclisde bulunan Kürt milletvekilleri ne de Anadolunun çeşitli şehir ve bölgelerinde yaşayan ve Kürtçe konuşan insanların bir itirazları olmadığı gibi tam aksine Avrupalı devletlerin Türkiye’deki Kürtler hakkında söylediklerine de şiddetle karşı çıkmışlardır..
Bu da açıkça göstermektedir ki, Mustafa Kemal’in önderliğinde kazanılan zaferler ve buna dayalı olarak devletimizin yeniden kurulması sürecinde “Türkiye” ismine de “Türk” ismine de kimsenin itirazı olmamıştır. Zira Türkçe konuşmayan insanlar da çok iyi bilmektedirler ki, Türkiye Devleti (daha sonra Türkiye Cumhuriyeti) Misak-ı Millî sınırları içinde devleti ve milletiyle bölünmez (Bölünemez) bir bütündür.
Milleti meydana getiren unsurların içinde farklı dil ve lehçeler konuşan insanlar da, farklı dini inanç ve düşünceleri olan insanlar da bir birlerinden asla ayrılamazlar. Çünkü onların kaderleri bir ve beraberdir. Bakınız 1924 Anayasasının 88. maddesinde de ‘Türkiye’de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “Türk” denir ‘ hükmüne yer verilmiştir.
Lozan antlaşması ve onun eklentisi olan Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusudur. Yüz yıl sonra Lozan antlaşmasını yok sayarak, Türkiye Cumhuriyeti’ni Sevr öncesine götürmek mümkün değildir. Kürtler gelinen son aşamada bir harita tercihi yapmak zorundadırlar. Kurulması planlanan sözde Kürdistan’ın parçası mı olacaklar, yoksa Türkiye ile birliktemi yaşayacaklar. Bu tercihi yapmak zorundadırlar. Bu hususta Türkiye Lozan da tanımlanan yerde durmaktadır. Tercih Kürtlerindir. Ya kendi tarihlerine bağlı kalırlar, yada dünya yıkılır yeniden kurulur, Türkiye kurulan o dünyada da yerini en güçlü şekilde alır. Türkiye’yi yönetenler de bunu iyi bilsinler.
*
TÜRK MİLLETİ!
Hiçbir siyâsi lidere ve partisine güvenip bel bağlama!
Sadece kendine güven çünkü sen kendine yetersin!
Aklını başına, imanını gönlüne kuşanıp, genlerindeki o cevheri harekete geçirdiğin an CİHAN SENİNDİR.
Atatürk’ün, Amasya Tamiminde söylediği gibi “Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır”
Gerçekleştirdiği ilke ve inkılâplarıyla ülkenin kurucusu Başbuğ M Kemal ATATÜRK ebedi istirahatgâhı Anıtkabir’den ülkesini yönetmeye devam eden bir liderdir. Kendisine bütün gücünle sahip çık


