“Öğretmen, korkulan kişi değil sevilen ve sayılan insan olmalıdır. Unutulmamalıdır ki korku kaçırır, sevgi yaklaştırır. Kaçan öğrenci değil, yaklaşan öğrenci öğrenir. Öğretmen sevilen kişi olduğu kadar öğrencilerine öğrenmeyi de sevdirmelidir. Öğretmen sevgisi, öğrenci sevgisi ve öğrenme sevgisi başarının dinamizmidir.” Fahri Kayadibi
Eğitim, sevgiyi merkezine alırsa, küreselleşen dünyanın; “barış, huzur, güven, dayanışma, kardeşlik” içerisinde bir dünya halini alabilmesine katkıda bulunur.
İnsan; “bilinç, sevgi, inanç, güven, düşünce, algı ve anlamadan” yoksun olursa kendisini insan olarak idrak edemez. Sosyal çevre ve ekolojik denge olmaksızın da tüm boyutlarıyla gelişmiş bir insan olamaz.
Okuldaki sevgi ortamı çocuğu okula bağlayan ve başarısını güdüleyen en büyük etkendir. Okulunu seven çocuk, severek öğrenir. Okul sevgisiyle öğrenme sevgisi paralellik gösterir.
Okul ortamından nefret eden çocuk öğrenmekten de nefret eder. Başarısız olur. Sınıfta derse ilgi göstermez. Ödevlerini yapmaz veya isteksiz yapar. Sınıf arkadaşlarıyla geçimsizdir. Okul ve öğretmen disiplinini kabul etmek istemez.
Dağınık ve tertipsizdir. Ders esnasında kalem yontma veya kemirme, çeşitli eşyalarla oynama, arkadaşlarıyla konuşma veya onları rahatsız etmeyle zamanını öldürür. Dikkatini toplayarak kendisini dersine veremez. Huysuz ve tedirgindir. Devamsızlığı fazla yapar.
Bazen okuldan kaçar. Ailesi okula gitmesi için zorladığında eve de gelmek istemez. Sevgi, çocuğu okula bağlar, sevgisizlik ise okuldan kaçırır. Öğretmenin öğrencisine karşı gösterdiği sevgi ve ilgi öğrenciyi kendisine bağlar. Öğrenciyi öğrenmede alıcı durumda tutar.
Öğretmen öğrencisini sevdiğini davranışlarıyla göstermelidir. Onlara karşı soğuk ve somurtkan olmamalıdır. İsimlerini öğrenmeli ve onlara isimleriyle hitap etmelidir. Soru sorduklarında terslemeden ve güler yüzle cevaplamalıdır.
Öğrencisini iyi tanımalıdır. Tanımazsa gereğince faydalı olamaz. Çocuğa sevgi göstermek esas olmakla birlikte, bazı bilginler öğretmenin mutedil bir yapıda olmasını tavsiye ederek şöyle demişlerdir: “Çünkü öğretmen çok yumuşak olursa, otorite kurup disiplin sağlayamaz. Buna karşı çok sert olursa, çocuklar korkar, soru soramaz, dersten soğur, neticede eğitim ve öğretimden nefret ederler.”
Her zaman sert ve asık suratlı olmak nefrete, mesafesiz yaklaşımlar da laubaliliğe sebep olur. Sevgi, şefkat ve sempatinin öğrencide disiplin sağlamada başarı oranının %94 olduğu tespit edilmiştir.
Öğretmen öğrencilerini kendi çocuğu yerine koymalıdır. Onlara baba sevgisi ve şefkati göstermelidir. Okul idarecilerinin ve öğretmenlerin özellikle öğretim yılı başında öğrencilere sert, hırçın, öfkeli ve somurtkan davranması, öğrenciyi okuldan soğutarak başarısız bir duruma itebilir.
Sevgi, şefkat ve sempati ile karşılanan öğrenciler ise kendilerini okullarından bir parçaymış gibi hissederler. Okul yöneticilerini ve öğretmenlerini severler. Eğitim yılı boyunca severek öğrenirler. Başarıya doymazlar.
Her çocuğun kendini duygusal ve sosyal açıdan güvenli hissedebileceği, korkularını ve güvensizliğini yenebileceği, öğretmeninin ve arkadaşlarının ona gülmeyeceği bir ortama ihtiyacı vardır. Ancak bu ortamda korkularını ve güvensizliğini yenmeye ve okulda başarılı olmaya başlayabilirler.
Öğretmen öğrencisini sevgiyle motive etmelidir. Çocuğun başarısızlıklarından çok, başarılı yönlerini ön plana çıkarmalı ve her olumlu başarısını överek veya ödüllendirerek onu onara etmelidir. Sevgi ortamındaki bu davranış öğrenciyi daha başarılı yapar.
Öğretmen, korkulan kişi değil sevilen ve sayılan insan olmalıdır. Çünkü korku kaçırır, sevgi yaklaştırır. Kaçan öğrenci değil, yaklaşan öğrenci öğrenir. Öğretmen sevilen kişi olduğu kadar, öğrenmeyi de sevdirmelidir. Öğretmen, öğrenci ve öğrenme sevgisi başarının dinamizmidir.
Sevgi olmayan yerde nefret, sıkıntı ve başarısızlık vardır. Sevginin bulunduğu yerde de neşe, mutluluk, huzur, başarı ve verimlilik vardır. Kişinin yetişmesinde, gelişmesinde ve başarısında sevgi önemlidir. Bunun için sevgi ailede, okulda ve yaşanılan her ortamda devamlı olmalıdır.
Sevgi insanları birbirine yaklaştıran, yardımlaştıran ve bütünleştiren bir iksirdir. Toplum yapısının harcıdır. Kâinatın mayası sevgi, saygı ve muhabbettir. Ailesinden sevgi gıdasını yeterince alan çocuk okulda da sevgiyle desteklenirse her ortamda başarılı olur.
Çocuğun, ailede ve okulda sevildiğini hissetmesi için:
-Ailede ve okulda çocuk kendisine önem verildiğini ve sevildiğini hissetmelidir.
-Çocuğun gösterdiği çabaya saygı duyulmalı, başarıları övülmeli ve ödüllendirilmelidir.
-Çocuktan yetenekleri doğrultusunda ve gücü nispetinde başarı beklenmelidir.
-Çocuğun ihtiyaçları karşılanmalı, kişiliğine saygı duyulmalı ve ona devamlı sevgi ile yaklaşılmalıdır.
-Aşırı baskı, sevgisizlik, aile kavgaları, ilgisizlik ve cezalandırmalar çocuğu evden kaçırarak sokağa ve kötü ortamlara itebileceğinden bunlardan kaçınmak gereklidir.
– Okulda çocuklar için bir sevgi ortamı oluşturmalıdır. Okul idarecileri ve öğretmenler korkulan kişiler değil sevilen ve sayılan kişiler olmaya özen göstermelidirler. Öğrencilere sevgi ile yaklaşmalı ve yeterli rehberlik yapmalıdırlar.
-Okul-aile ve öğrenci üçlüsü arasında bir sevgi zinciri oluşturularak her türlü sorun bu sevgi çerçevesinde çözümlenmelidir.
– Ailede ve okulda çocuğun çalışması paralelinde dinlenme ve oyun ihtiyaçları da göz önünde bulundurulmalıdır.
– Çocuk asla dövülmemeli, sevilmelidir.
– Sevgi, çocuğu şımartmamalı ve sorumluklarını ihmal ettirmemelidir. Gösterilen sevgi bir disiplin ölçüsü çerçevesinde olmalıdır. Evde, okulda ve çevrede sorumlulukları yerine getirmelidir.
– Çocuğa asla dayak atılmamalıdır. Dayak çocuğu pısırıklaştırır ve teşebbüs kabiliyetini köreltir. Dayak yerine hoşgörü ve sevgi göstererek rehberlik yapmalıdır.
– Çocuklar arasında sevgi paylaşımında ölçülü olmalıdır. Bazılarını diğerlerinden fazla sevdiğini açıkça belirtmek kıskançlık ve çekişmelere yol açabilir.
– Çocuk, sevmek ve sevilmek ister. Ana-babalar ve öğretmenler çocuklara kendilerini sevdirerek ve onları severek eğitmelidirler. Bu ortamda öğrenmek zevk haline gelir.
Sevgi ve saygının açmayacağı kapı yoktur. Sertlik, öfke ve hırçınlıkla bir yere varılamaz. Çocuklara sevgi, saygı ve muhabbet kapılarımızı açarak onları bu ortamda eğitmeliyiz. O zaman başarılı ve verimli olduklarını görebiliriz.
Sevgi ile dikilip geliştirilen bitkilerin bile diğerlerinden daha farklı bir gelişim gösterdiklerini kolayca fark edebiliriz.
Bu yüzden okullar birbirine karşı ilgisiz insanların oluşturduğu, birtakım disiplin ve kuralların uygulandığı soğuk ve ruhsuz yerler olmaktan çıkarılarak, öğretmenler, öğrenciler, yöneticiler ve diğer çalışanlar, ilgili, duyarlı, açık fikirli, sorumluluk düzeyi yüksek kişilerin oluşturduğu, büyük bir aile/ örgüt iklimine kavuşturulmalıdır.
Sevgiyle kalın