Öğretmenler Günü’nün Ardından

69

Yazıma başlarken
tüm öğretmenlerimin “öğretmenler günü” nü yürekten kutluyorum.
Öğretmenlerimizin gön dolayısı ile kavuştuğu imkânları, müjdeleri,
iyileştirmeleri konuşmak ne kadar güzel olurdu aslında.

24 Kasım
Öğretmenler Gün nedeniyle süslü konuşmalar yapıldı, şimdiye kadar hiç
gerçekleşmeyen,  bundan sonra da
gerçekleşmeyeceği hepimizce bilinen müjdeler verildi. Boş umutlar dağıtıldı.
Söylemler ve yemeklerde anlatılan güzel hatıralar yine maziye ısmarlandı. Fakat
öğretmenlerin gönlü yine buruk, yine hüzünlü yine sönük geçti. Çalışma şartları
ağır, bir o kadar da meşakkatli, hala istenilen, arzu edilen  düzeyde değil. 

Oysa memleketin
en ücra köşelerinde ayak izleri, çağlayan sularında O’nların gözyaşı var. Her
emekte, her çiçeğin nadide kokusunda, medeniyetin her hamlesinde, karanlıkların
aydınlanmasında, barışta, sevgide, insanlığın harcında öğretmenin katkısı var.

İhtiyaç
duyulduğunda köşe bucak aranan, günü geldiğinde, yere göğe sığdırılamayan, baş
tacı yapılan öğretmenlerimiz, “mevzuatlar
düzenlenirken, iyileştirmeler söz konusu olunca, “yılın üçte birini ve günün yarısını yatarak geçiren memur”
tanımlamasıyla haksız ve yersiz yakıştırmalarla yıpratılarak literatürden
silinmektedir.

Yıllardır birçok
kereler, “öğretmenin çalışma şartlarını
iyileştirmek için araştırma komisyonları”
kurulmuş, devasa çalışmalar
yapılarak iğneden ipliğe tüm sorunları belirlenmiş, umut veren balonlar
uçurulduktan sonra da tozlu raflara terk edilmiştir.

Geçmişteki iktidarlar,  öğretmenlerin durumlarını iyileştirmeye
yönelik, “bahçeli mi, daire mi, hangi tür
evde oturmak istersiniz”
türünden anketler bile uygulatmış, ümit pompalayan
vaatlerde bulunmuş, sonra da hiçbir şey yapmayarak, hayal kırıklıkları yaşatmışlardır

Anadolu’nun kuş uçmaz
kervan geçmez köylerinde, bedava arsalara ferah bir lojman yapmak çok görülmüş,
öğretmenler yıllarca lojman diye tavanı bile olmayan 65 metrekarelik Amerikan
tipi hücre evlere tıkılmıştır. Oturduğum için yakinen bilmekteyim.

Öğretmenler kimi
zaman da bu köylerde, suyu VC si olmayan tahtadan bozma barakalarda kalmak
zorunda bırakılmışlardır.

Yıllardır
öğretmenler “ilksan” a aidat ödemektedir, fakat emekli olduklarında umdukları
katkıyı görememektedirler. İlksan, kırk yıllık hizmeti olan emekli öğretmene tahminin
çok çok altında, cüzi bir ikramiye vermektedir. Bu hizmetle ordudan veya
fabrikadan işçi olarak ayrılan birisi bu ikramiyenin birkaç katı fazlasını
almaktadır.

Her kurumun
sahillerde dinlenme tesisleri olduğu halde, İlksan’ın sosyal tesisleri nerededir?
Emekli olan öğretmenlerimiz tatili unutmuş, kısıtlı maaşları ile ömürlerini öğretmenevlerinde
geçirmektedir.

Görevde olanlar dâhil,
emekli, hasta, şehit olan öğretmenlerimizden bazıları, yılda bir kez, gün dolayısıyla,
program gereği sembolik olarak hatırlanmakta, diğer zamanlarda ahvali, hatırı,
durumu nedir bilinmemektedir.

Öğretmenken,
ilçeden köyüme dönüyordum. Bindiğim minibüste fazla yolcu var diye, trafik
polisi öğretmen olduğum için beni suçlamış, yapmadığı hakaret kalmamıştı.
Köylülerimin yanında gururumu rencide etmişti.

Emekli olan çoğu
öğretmenimiz geçinemediği için mesleğine yakışmayan işlerde çalışmak zorundadır.

Her türlü
koşullarda devletimizi en ücra köylerde temsil eden, şerefli Bayrağımızı
buralarda dalgalandıran, İstiklal Marşımızı gururla, şevkle minicik
çocuklarımızın yüreklerine taşıyan vefakâr ve fedakâr öğretmenlerimizin de her
birey gibi rahat ve huzurlu ortamlarda çalışmaya ve mutlu olmaya hakkı var
elbette.

Fakat ne yazık
ki herkese mutluluk reçeteleri sunan, insanlığın huzuru için heba olan öğretmenlerimiz,
kendilerini rahatlatacak koşulların özlemi içindedirler.

Artık
“Öğretmenler Günü”, öğretmenlerimize üzüntülerini, kırgınlıklarını
küskünlüklerini hatırlamaktan öteye gitmeli, mutluluklarına katkı sağlayan
güzel imkanlar sunmalıdır.

O’nlar senede sadece
bir gün süslü laflar duymak, “değerli” ve “önemli” olduklarını dinlemekten ziyade,
her zaman ve her ortamda, karşılaştıkları olaylarda ve muhatap alındıklarında, “gerçekten değerli ve önemli olduklarını”
yaşayarak hissetmek istiyorlar.

Bu da ancak,
eğitimlerinden tutun da istihdam, maaş ve sosyal yaşantılarına kadar, tüm
sorunlarının giderilerek, her türlü iyileştirmelerin ve en iyi şekilde
yetiştirilmelerinin sağlanması ile mümkün olacaktır.

Güne adlarını
vermekle değerli ve önemli kılan öğretmenlerimizi, özverili emekleri ve
yüreklerindeki hizmet aşkından ötürü kutluyorum. Emekli olanlara sağlıklı ve
mutlu bir hayat, çalışanlara işlerinde başarılar diliyor, kendime ait şiirimin
iki dörtlüğü ile yazıma son veriyorum.

Sevgiyle kalın…

 

 

ÖĞRETMENİM

Gönlün sevgi dolu, engin,

Öğrencindi, ünlü, zengin,

Pırlantasın, yok ki dengin.

Kırılsan da, düşsen eğer,

Yitirmez ki, elmas değer.

 

Hizmetlerin, hep yüz akın,

Bilmezlerse, şaşma sakın,

Hüzünlenme, vakar takın.

Anlayacak, her kes, bakın;

Doğacak gün, elbet yakın.