Öğretmen mi Siyaset Kölesi mi?

77

Bugün 24 Kasım.  Bugün, ülkemizin hemen her ilinde, ilçesinde, belde ve köyünde “Öğretmenler Günü”  kutlanacak.

Siyasetçiler, öğretmenlik mesleğinin önemi ve kutsallığı üzerine nutuklar çekecekler.

Kimi, Hazreti Ali’nin ” Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” sözünü kullanacak! Ama, öğretmeni “siyasal iktidarın emir kulu” olarak gördüğünü saklayacak!

Eğitim, bir insan ve bir toplum için “yaşamsal önemi olan” bir hizmettir.

İnsanı, beceri sahibi, “üretken bir insan” yapan eğitimdir.

Eğitimin temel işlevi de budur.

Ama kimi siyaset tüccarı için, “bilinçli, nitelikli işgücü ve üretken” hale gelen bir insan tehlikedir! Çünkü, böyle bir insan “ÖZGÜR İNSAN” dır!

Kendisi ve ülkesi ile ilgili her konuda bilgili, merak eden, araştıran, olumsuzluklar karşısında suskun kalmayan bir yurttaş;  toplumu güdülecek bir sürü, kendisini de o sürünün çobanı sanan ilkel siyasetçi için baş belasıdır!

Eğitim bir “siyasal tercih”  işidir!

Ya, “üretken ve bilinçli insanı yetiştiren” bir eğitim sistemini seçersiniz ya da insanı “bilgi hamalı ve bilgisini yaşam pratiğinde kullanamayan, niteliksiz bir varlık” haline getirecek güdük bir sitemdir tercihiniz!

Her iki halde de yararlanılacak baş aktör öğretmendir!

Bir ülkede öğretmenler, mesleki açıdan kendilerini geliştirebilme olanağı bulabiliyorsa; hizmetleri karşılığı aldıkları maaşla insanca ve güven içinde yaşayabiliyor, “yarın ne olacak?” kaygısı duymuyorlarsa; siyasal iktidarın baskısı altında ezilmiyorlarsa; toplum içinde “saygın” bir yere sahiplerse; işlerini severek yapıyorlarsa, o ülke gerçekten “uygar bir ülkedir.”

Bunun aksi koşulların yaşandığı bir ülke ise, kirli siyasetin tahakkümü altında “geri bir ülkedir!”

Bugün ülkemiz eğitim sistemi ve öğretmenlerimizin içinde bulundukları koşullar ne yazık ki, “uygar bir ülke” olduğumuz inancını vermiyor!

Öğretmenlerimiz, siyasal baskılar altında tutuluyor. Öğretmenlerimiz, “yaşam güvencesi” içinde değiller; çünkü, pek çok öğretmen “kadrosuz” çalışıyor. Öğretmenlerimizin aldıkları ücretler, “insanca bir yaşam” olanağı vermiyor! Bu yüzden, araştırma ve kendini geliştirme olanak ve heyecanından yoksundur öğretmenlerimiz.

Ezberci, öğrenciyi “bilgi hamalı” yapan ama ciddi bir meslek sahibi yapamayan; çocuklarımızı “yeteneklerine göre mesleki eğitime yönlendiremeyen” güdük bir eğitim sisteminin parçası olmak, onurlu öğretmenlerimizi manen yıkıyor.

Öğretmenlerimizin yüzde 50.3’ü öğretmen olduğu için pişman! (*)

Hizmet içi eğitim “yok” hükmünde!

Siyasi ve ekonomik baskılar altında öğretmenim!

Geçim sıkıntısı yüzünden, pek çoğu, “koyup kendisini geliştirecek ya da dinlenecek” yerde, ek işler yapıyor!

Eğitim, yasal hükümlere ve  siyaset egemenlerinin “veliden para alınmayacak” palavralarına rağmen, ilköğretimde bile velilerin katkılarına kalmış! Velilere el açan öğretmenimin gururu kırılıyor!

Sonra, yeterli bilgi, beceri ve üretkenlikten yoksun “imalat hatası” çocuklar bir gün büyüyor, kimi de siyasetçi oluyor!

Onlar da güdük eğitim düzeninin sürdürülmesinden hatta daha da geriletilmesinden yana tavır koyuyorlar! (**)

Bir kez daha yıkılıyor öğretmenim!

Ve, senede bir kez 24 Kasım’da hep birlikte aynı yalanı söylüyoruz; “Öğretmenim, canım benim! Öğretmenler günün kutlu olsun!”

 

 

(*)Türk Eğitim Sen araştırması.

(**) Son Milli Eğitim Şurası.