Öfke, Bencil Mutluluk ve Hüzün

186

Dostum, bilim adamı Prof. Dr. Nesib Nesibli yanındaki kitabı işaret etti ve “Pek güzel!” dedi. Şuşa doğumlu hemşerisi Ağaoğlu Ahmet Bey’in Üç Medeniyet kitabıydı gösterdiği.

Nesibli Hoca kolay kolay pek güzel demez. Tavsiyesi de tenkidi de ciddiye alınır. Yine onun yardımıyla kitabı edindim ve okudum. 

Önce öfke duydum. Ben ki Türkçü diye, entelektüel diye kafa gezdiriyorum ve bir asır önce yazılmış bu eserden haberim yok! Öfke kendimeydi. Eser Malta sürgünü sırasında yazılmış. Hani İngilizlerin İstanbul’u işgal ettikten sonra, boyunduruklarına isyan etmesi muhtemel milliyetperverleri toplayıp götürüp yargıladıkları Malta.

Malta’ya geliş ve orda yaşananlar bir başka kitabında, Mütareke ve Sürgün Hatıraları’nda. İki kitabı da 2010’da Doğu Kitabevi yayımlamış. 
Bizim eğitimimizde popüler kültürümüzde fikir ve sanat adamlarının isimlerini bilmemiz yeter. Birkaç eserini saymamız fevkaladendir. Öğreniriz: İbni Sina, Farabi… Ee? Ne yapmış İbni Sina, Farabi? Büyük adam işte. Yabancılar da takdir etmiş. Böyle gider. 

İşte bu tenkitlerimden ben de masun değilim, hiç değilim. Ağaoğlu Ahmet! Tabi Hamdullah  Suphi, Gaspıralı… Büyük adamlar. Peki ne demişler? Büyük işte. 
Bundan dolayı öfkem kendime. 

Şimdi küçük bencil sevincime ve sonra hüznüme geçelim. 

Köşemde arda arda yazdığım iki yazıda, ahlakı; bilhassa Orta Doğu- Bizans ahlakıyla Batının ahlakını ele almıştım. 

Kendımden Intıhal

O mu Ahlak, Bu mu Ahlak başlığı altında şöyle demişim: “Benim derdim, bütün bunlara karşı halkımızın tepkisizliği. Batı’nın ahlaksızlığın dibi kabul ettiği şeylerde bizim anketlerde çıt çıkmıyor. Bunu nasıl açıklayacağız? Üstelik halkımızın ‘muhafazakâr’lığına dair iddialar var. Demek ki Batı’nın ve Doğu’nun muhafaza etmeğe çalıştıkları aynı değerler değil. Onların ahlâkı başka, bizimki başka.” 

Ahlak Gerekli mi? başlıklısında da, rahmetli Erol Güngör Hoca’nın bir kitabından Protestan misyonerlerinin Ortodoks Hristiyanları tenkidini vermiştim. Protestanlara göre şu yanlış düşünceleri Ortodokslar bizden alıyordu:

“1) Güzel ahlak, kurtululuş için pek de önemli bir husus değildir. Az biraz kopya, birazcık usulüne uygun hırsızlık, yalan… 
“2) Merasimleri, ibadetleri yeterince yerine getirirseniz bu yeterlidir.” 
Ve yazıyı şöyle bitirmiştim:
“Ama Batı’da pek az rastlanan yalan, rüşvet, yolsuzluk bu taraflarda yaygındır. Daha vahimi, olağan karşılanır. Ahlaksızlık sayılmaz. Ayıplanmaz. 
“Bizde her gün okuduklarımızın onda biri Batı’da yaşansa yer yerinden oynar. Basın bundan başka bir şey yazmaz, söylemez, göstermez olur.”

… Ve Ağaoğlu

Bu 2020 yılında bir Türk’ün yazdıkları. Şimdi 1919’da bir başka Türk’ün, Ağaoğlu Ahmet Bey’in cümlelerine bakınız: 
“(Batıda) Artık Hz. Meryem’in resmine bir mum adayarak hırsızlığa gidenler bulunmaz…”

“Unutmamalıyız ki, bugün çağdaş cemiyetlerin hiçbirinde -evet, kat’i olarak hiçbirinde- bir Sait Molla’nın, bir Damat Ferit Paşa’nın, bir Ali Kemal’ in, bir Mustafa Sabri’nin yaşaması ihtimali kalmamıştır.”

“Fiilen bizde ahlak telakkisi kuşaktan yukarı çıkmıyor. Çünkü yalnız bu alana ait kaideler ve bu da kadınlara mahsus olmak üzere…”

“Fakat bunların dışında diğer bütün ahlak kaideleri müeyyideden yoksundur. Gerçi bizde de başka çağdaş cemiyetlerde olduğu gibi yalan, çekiştirme, riya, dalkavukluk, yaltaklanma, hile, dolandırıcılık, hırsızlık, vefasızlık, sadakatsizlik, öldürme ve benzeri hareketler kötü sayılıyor. Fakat sadece sayılıyorlar. Gerçekte halk vicdanında bu mefhumların hiç de bir kutsiliği yoktur. Hiç bir müeyyide ile kuvvetlendirilmiyorlar.”

“Kısacası, ahlakın herhangi bir sahasında pek gevsek olduğumuz apaçık bir olaydır. Bu gerçeği, özellikle kaydetmekle, aramızda pek yayılmış olan yanlış bir görüşü düzeltmek isteğindeyiz. Bizde birçokları, ahlakı sırf cinsi münasebete inhisar ettirerek, bizim güya Batı çevrelerinden daha ahlaklı olduğumuzu iddia ediyorlar. Bu fikir katiyen yanlış ve yanlış olduğu kadar da zararlıdır. Çünkü, önce şurasını bilmeliyiz ki, ahlakı yalnız cinsi münasebetlerle sınırlanmış sayanlar, insanı yalnız kuşağına kadar tasavvur edenlerdir. Fakat kuşaktan yukarı bir kalp ve bir de ruh vardır. İşte bu kalp ve ruha ait olan ahlak sahalarının hepsinde biz pek aşağı bir durumdayız.”

Bu noktada bencil bir mutluluk duydum. Bu büyük adam, Türkçülüğün köşe taşlarından Ağaoğlu Ahmet’le o kadar mutabakat hâlindeydim ki. Mutluluğum bundandı. Cehaletimden habersiz olanlar onu okuyup o iki köşe yazısını öyle yazdım zannedebilirlerdi. 

Ve hüzün! Ağaoğlu’nun anlattığı güruh, yüz yıl öncekiydi. Maalesef yine o güruh ortaya çıkmış gibi. Parantez bu muydu yoksa?

Önceki İçerikKorona Salgınını Eğitimde Fırsata Dönüştürmek
Sonraki İçerikOrta (Çağ) Doğu Ülkesi!
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)