Obezite ile Savaş

139

Biraz önce ciddi bir televizyon kanalının ciddi bir proğramında genel cerrahi uzmanı bir profesör doktor hocamızı dinledim. Dedi ki: “Bizim obezite ile mücadele yöntemlerinden biri olan, mideye cerrahi müdahale, kesin bir çözüm değildir. Kesin çözüm için hastamızın daha önceki olumsuz yaşam şeklini olumlu yaşam şekline değiştirmesi gerekmektedir”.

Hepimizin çok iyi bildiği gibi obezite başlı başına bir hastalıktır. Vücut kitle indeksi 30’un çok üzerine çıkanlar için tehlike çanları çalmaya başlamaktadır. Obezlik öyle bir kısır döngü haline geliyor ki, onlarda çok yemek kötü bir alışkanlık haline geliyor. Yeme eylemini bir türlü sınırlandıramıyorlar. Yemezlerse sanki açlıktan öleceklerini zannediyorlar.

Hâlbuki Efendimizin tavsiyesine göre midemizi üçe bölmemiz gerekiyor. Üçte biri su, üçte biri gıda ve diğer kısmı da hava ile doldurulması gerekiyor.

Yaratıcımız midemizi ve bağırsaklarımızı öyle mucizevî bir şekilde yaratmış ki, midesi tamamen alınan bir hastanın kalın bağırsağı mide vazifesini görebiliyor. Yeme ve beslenme disiplinine hala dikkat edilmez ise, kalın bağırsağın zoraki esnemesi mideden daha büyük bir hale gelerek, rahatsızlığı katlandırabiliyor.

İnsanlarımız, Yaratıcımızın süper sistem yarattığı, yerine göre ve ihtiyaca göre esnetilmesine izin verdiği mide ve bağırsaklarımızı; “fütursuzca yiyerek”, “atın ölümü arpadan olsun” diyerek, “rakı içen ölüyor da su içen ölmüyor mu” diyerek, “nasıl olsa günün birinde ölmeyecek miyiz” diyerek, katlediyor maalesef.

Artık günümüzde “can boğazdan gelmiyor”, ne yazık ki, can çok yemekten gidiyor. Hayatımız için olmazsa olmaz değerde olan envai çeşit yiyeceklerin olması, bunların çoğunun katkı maddeli olması, ulaşılmasının çok kolay olması, şekerin girmediği hemen hemen hiçbir gıdanın kalmaması, ekonomik seviyemizin yükselmesi, haraket etme eyleminin neredeyse sıfıra düşmesi vb. gibi sebeplerden dolayı, obezliğin yüzü kahkahadan geçilmiyor.

Uzmanımız bir de şunu söyledi. Biz midenin yarısını veya üçte birini alarak yapmamız gereken müdahaleyi yapıyoruz. Ancak, hastamız iyileşir iyileşmez yine alkol almaya başlarsa, sigaraya devam ederse, mideyi veya bağırsakları zoraki esnetmek için zorlamaya devam ederse, hareketsiz bir yaşam şekline devam ederse, bizden günah gitti.

Hiç kimse anasından obez doğmaz. Eğer metabolistik bir sendrom veya genetik bir sorun yoksa, obezliğin sebebi gün gibi aşikardır. Çok yemek, abur cubura yüklenmek, hareketsiz bir yaşam, sorun üretici ve stresle yoğrulmuş bir yaşam, dengesiz ve ölçüsüz beslenme, alkol, sigara, israfçı bir yaklaşım, negatif düşünme, ben kilom ile barışığım vurdumduymazlığı vb. kaliteli yaşam hırsızları obezitenin başlıca sebepleridir.

En basit şekli ile, yediğinin vücutta enerjiye dönüşen kısmı dışındaki fazlalığı yakamayanlar (hareketsizler), gram gram obezitenin yollarını kat edeceklerdir. Önemsenmeyen gram artışları, çok yemeği tetiklerken, dinamizmi de küstüreceklerdir.

Ne yazık ki, negatif içerikli eylemler birbirleri ile kol kola girip halay çekmeyi çok seviyorlar. En büyük arzuları da halaydaki kalabalığı süratle artırmak. Tamam halayı ben de çok seviyorum, üstelik hızlı hareket ettirdiği için sportmen ve fit de olmamıza yardımcı oluyor. Ama halayın üyelerine çok dikkat edelim. Halayımızın üyeleri; hareketsizlik, çok yeme, düzensiz beslenme, şekerli-unlu-yağlı gıdaları tüketme, sigara-alkol, negatif düşünce gibi hırsızlar yerine; düzenli ve kaliteli spor-yüzme-yürüme, az-öz ve dengeli yeme, kaliteli gıdalarla ölçülü beslenme, değişimli-dönüşümlü ve dengeli beslenme, mideyi üçe bölerek yaşama, üretme, paylaşma, başarma, destek verme olmalıdır.  Kaliteli yaşamın altınlarını yediden yetmişe hayatımıza düstur edinmeliyiz.

Her fırsatta paylaştığım bir sözüm var: “Kaybolan eşeği kaliteli bulma yöntemlerinden ziyade, eşeği kaybetmeme yöntem ve metotları üzerine kafa patlatmalıyız”. “Sağlığımızı, kalitemizi, güvenliğimizi hiçbir zaman başkalarının ustalığına, insafına ve inisiyatifine terk etmemeliyiz”.

Obezliğin zararlarını çok iyi idrak ederek, zamanında her türlü tedbiri alarak, ter dökerek, emek vererek, ciddiye alarak mücadele etmek, önlem almak, eşeği kaybetmeme mücadelesidir. Ancak “ben göbeğimle barışığım”, “evin balkonlusu, adamın da göbeklisi güzeldir” züğürt tesellisiyle avunanların vay haline.

Obezite ile savaşta mide küçültme operasyonu, zoraki kaybolan eşeği bulma yöntemidir. Eşeği buldunuz ama o süreç içerisinde eşek yabanileşmiş, cerrah sizin elinize yuları teslim etti. Daha ahıra götüremeden hoplayıp zıplayıp sizi sürüyerek elinizden yularını kurtarıp kaçabilir. Kaçarken sizi sürüyüp yaralayabilir de… Üstelik eşeği bulmak her zaman çözüm demek de değildir. Eşek ağır yaralı, ölmüş, huyu değişmiş, yanında bir sürü yabani eşekle dönmüş de olabilir.

En iyisi eşeğimize!!! Zamanında iyi davranalım, gerektiği gibi besleyelim. Eğitimini verelim. Ona değer verelim, kızdırmayalım, öfkelendirmeyelim, kaçırtmayalım. Kendimize güzelce hizmet etmesini sağlayalım. Onu da enayi yerine koyup, dövüp, söğüp elimizden kaçırtmayalım.

Selam, sevgi ve dualarımla. Allah’a (cc) emanet olunuz.