Nuri Bey’in Ayva Tatlısı (Evlilik Üzerine Bir Felsefe Denemesi)

100

AYVA

Anadolu Coğrafyası’nın güzel meyvelerinden birisidir ayva. Hep, elma, armut ve kayısı gibi meyvelerle birlikte anılır. Aynı toprakları ve iklimleri benimsemeleri mi, onları kümeleştiriyor bilemeyiz. Ama sözlü ve yazılı kültürümüzde bu meyvelere mal edilen kimi güzel, kimi de olumsuz atasözü ve deyimlerimiz vardır. Bu deyim ve atasözlerimizi sıklıkla yazılarımızda ve konuşmalarımızda kullanırız. Neredeyse yazılı ve sözlü kültürümüzün en renkli ve tatlı atasözleri, deyimleri ve kelime gruplarıdır bunlar. Mesela; “elmayı top top yapalım, kızlara bahşiş atalım.”, diyen hareketli türkülerimiz, “armut dalda kız kundakta” veya “ayva çiçek açmış yaz mı gelecek, arkasından da yoksa yar mı gelecek…” veya “armudun iyisini ayılar yer” gibi, armut esprisi ve “ayvayı yemek” gibi her nedense hoşumuza gitmeyen deyimlerimiz de vardır.

Sevmediğimiz birinin işinin ters gitmiş olmasını veya büyükçe bir kayba uğramasını “ayvayı yedi” tabiri ile ifade ederiz. Hatta o tür kişilerin ölümüne bile “ayvayı yeme” deyimini kullanırız. Neredeyse; “ayvayı yemek”, “nalları dikmek” deyimlerini yer değiştirerek kullandığımız olur.

Hiç şüphesiz “ayvayı yemek” deyiminin asıl kullanıldığı alan ve eylem; evlenme halleri içindedir. Kimin nasıl ne zaman söylediği belli olmayacak şekilde ve esprili bir biçimde damada “sen ayvayı yedin aslanım” deniliverir. Belki de damadın en yakın arkadaşı veya akrabası söyler bunu. Damat bu kadar güzellik ve heyecan arasında durur düşünür. “Acaba,  gerçekten öyle bir şey mi olacak diye” endişelenir. Sonra kısa süre içinde her şey unutulur. Ne yazık ki davulla, müzikle coşku ve mutluluklarla başlayan evliliklerin bazıları birinci yıllarında, bazıları üçüncü, bazıları yedinci, hatta on beşinci yıllarında boşanma ve ayrılıklarla biter. Günümüzde bu boşanma oranları çok daha arttığı için haklı olarak, uzun süreli evlilik yıldönümlerine gıpta ederiz.

AYVA ve EVLİLİK

Biraz da bu ayva meselesine takıyoruz. Ayva ile evliliğin ne gibi bağlantısı olabilir? Veya evlenen mi “ayvayı yiyor”, yoksa boşananlar mı “ayvayı yiyor?” Aklımıza takılıyor. Acaba evlenenlere “ayvayı yedin” diyenler; evliliğin ağır sorumlulukları ile birlikte, evlenirken gül gibi bal gibi olan kadınların evliliğin ilerleyen yılları içinde erkeğe çektireceklerini mi kastediyorlardı bilmek zordur tabii ki. Evlenilen bayan eş ile, dallardaki sapsarı, koskoca ayva meyveleri arasında hangi bakımdan, ne gibi bir benzerlik kurulabilirdi? Her hangi yazılı bir kaynakta ve lügatte yer aldı mı, açıklandı mı onu da bilmiyoruz.

Ancak 22 Aralık akşamı, saat: 20,00’de İzmit Öğretmen Evi’nde evliliğinin 47. yıldönümü için tertip ettiği yemekle, yemekten sonra Nuri Bey’in tatlı yerine ikram ettiği Ayva Tatlısını gördükten, yedikten ve çok beğendikten sonra kafalarımızda bir düşünce oluştu. Konuştukça da bir felsefeye dönüştüğünü fark ettik… Ayva ile evlilik arasında muazzam bir bağlantı vardı. Evet, hemen söyleyip, gülüp geçtiğimiz deyim bize belki de bu iki kişilik mutluluk ve kahırlı acılar fabrikası evliliğin sırlarını hatırlatıyordu. Nuri Bey’i dikkatle izlememiz gerekiyordu…

NURİ BEY’İN EVLİLİK YILDÖNÜMÜ ve ”NURİ BEYİN AYVA TATLISI”

Ayva tatlısı Nuri Bey’in favorisi, en beğendiği ve bolca yediği, gittiği geldiği oturduğu yerlerde aradığı, istediği bir tatlıydı. Bir iki yıllık kısa dostluğumuz süresince sohbetlerinden bunu anlamıştım. Biraz da hani bu meşhur tatlı ne zaman ortaya çıkacak diye de merak etmeye başlamıştım. Yediğimiz tatlı meyve tatlısı, ayva tatlısı idi. Harika bir tadı ve de görünüşü vardı. Kırmızı mor ve pembe karışımı bir ebruli renk vardı. Belliydi renklendirilmişti. Üstünde beyaz bir krema ve çevresinde cevizler. Nuri bey’in evliliğini kutlarken ayva tatlısının ikramını bu güne denk getirmesini de kutluyorduk. Aşçıyı da kutladık…

Böylece ayva tatlısının adı Nuri Bey’in adı ile yan yana gelmiş oldu… Sonra yemektekiler tarafından bir marka gibi ilk defa “NURİ BEYİN AYVA TATLISI” diye söylenmeye başlandı… Artık bildiğimiz ayva tatlısı Nuri Bey’in adını da almıştı. Çünkü “ayvayı yemek” deyimi ne kadar bir zorluğu, olumsuzluğu kastediyorsa, o gün, o yemekte ikram edilen ayva tatlısı da Nuri Bey’in adı ile o kadar anlamlı bir şekilde bütünleşmişti bile… Akıllardan, damaklardan çıkmaz oldu. NURİ BEYİN AYVA TATLISI…

NURİ BEY ve 47 YILLIK EVLİLİK USTASI

Evet! Nuri Bey kim? Neden ayva tatlısı? Niye ayvayı yemek yerine, o günkü yemekte ayva tatlısı yemek icap etmiş?… Kısaca anlatalım.

Bendeniz ortalama bir memurum. İç Anadolu vilayetlerinin birinden 2009 yılında Kocaeli’ye atandım. İli tanımak istiyorum. İnsanlarını tanımak istiyorum. Önüme gelene, sağımdakilere, solumdakilere selam veriyorum ve “merhaba” diyorum. Buyur ediyorum. Davet edilen yerlere gidiyorum. Yeter ki ili, insanlarını daha iyi tanıyabileyim. Günlerden bir gün, kısa boylu, zayıf ve esmerce ve orta yaşlı bir beyefendi, diğer meslektaşlarımı ziyaret ederken bana da uğramış. Oturdu çay ikram ettim. Sohbet edip, tanıştık. İzmit eski belediye başkanlarından birinin genel sekreterliğini yapmış, Tüpraş’ta çalışmış. Emekli olmuş, şimdi de bazı belediye başkanları ile idarecilere idari danışmanlık yapıyormuş. Ve Ramazanlarda, özel günlerde arkadaşlarını toplar, yemekler düzenlermiş…

“Bürokratlık alışkanlığı işte” diyordu soran olursa. – “Genel Sekreterliğimden beri bu adet geliyor bende, önceleri başkan adına yapıyordum. Emekli olduktan sonra ise kendi adıma yapmak zorunda kaldım.” İnsanımız, hele de bürokratlarımız bir birlerini tanısınlar, dostluklar, diyaloglar gelişsin, istiyorum diye de açıklama getiriyordu. İlimizdeki bürokrat, işadamı, eğitimci, öğretim üyesi, ulaşabildiği doktor, adliyeci, hatırını sayan herkesi davet ettiğini söylüyordu… Adı Nuri AVCI’ydı. 75 yaşındaydı. Emekliydi ve 47 yıllık evliydi… İzmit, Karamürsel ve Yalovalıydı. Ben bu bölgedenim diye espri yaparken, dedelerinin Trakyalı Evlad-ı Fatihan’dan olduğunu da anıp iftihar ediyordu. Nuri Avcı benim için, duayen bir bürokrat emeklisi, çelebi bir insan ve bir de kırk yedi yıllık evliliğin mimarıydı.

Hanımefendisi pek yanında gözükmez Nuri Bey her yerde gözükürdü… Neredeyse ara ara bir yıldır yemeklere beni de çağırıyor, bazen bu yemeklerde üç kişilik, beş kişilik veya on kişilik gibi.. küçük gruplar oluyordu. İşte bu yemeklerde her türlü sohbet oluyordu ama bir isim ve konu sıkça tekrar ediliyordu. “Ayva Tatlısı”… Nuri Bey “Ayva Tatlısı”nı çok seviyordu. Her yapılanı da beğenmiyor ve dostlarından da tatlı olarak sadece “Ayva Tatlısı” istiyordu… Nuri Bey’in bu huyunu bilen dostları, bazen ayva tatlısı bulamayacaklarsa davetten kaçınıyorlardı… Ne idi bu ayva tatlısı? Neden Nuri Bey’in en çok sevdiği tatlıydı? Ben de tatlıyı severdim. Kadayıfı, künefeyi, baklavayı ve tulumbayı vs. bilirdim. Hatta kabak tatlısı, Antakya Kabak tatlısı, bir çok başka tatlıları da görüp, yemiştim. Ama Nuri Bey Ayva tatlısını bir başka anlatıyor ve o’na bir başka önem veriyordu.

Acaba bir gün bu ayva tatlısı ile Nuri Bey’in davetlerinde karşılaşabilecek miydim? Zorlu bir merak aklımı sarmadı desem yalan olur. Her davetine katıldım. Bir türlü Nuri Bey’in ayva tatlısı ile karşılaşamadım. Ta ki 22 Aralık akşamı İzmit Öğretmen Evi’ndeki yemeğe kadar. Sofraya tatlı gelince de, aklıma ne ayva, ne de ayva tatlısı gelmemişti… Çünkü bu günkü yemek Nuri Bey’in 47. evlilik yıldönümü yemeği idi. Dostları hazırlıklıydı, O’na çiçekler, buketler, panolar getirmişler takdim ediyorlardı. Ve benim de kısa bir konuşma yapmam istenmişti. Aslında Nuri Bey’i en az tanıyanlardan biriydim.

GÖSTERİŞ ASALETİ BOZARMIŞ

Yemekler yenildi. Konuşmalar yapıldı. Çiçekler de takdim edildi. Sonra da fotoğraf faslı başladı. Ama bu tür gecelerin gedikli programı müzik yoktu, aslında. Ve daha başka cazip etkinlikler de yer almıyordu. Çünkü Nuri Bey bir kutlama ve gece coşkusu yapmıyordu. Böyle bir iddiası da yoktu. Nuri Bey’in hali “gösteriş asaleti bozar” diyordu. Nuri Bey gösterişten kaçıyordu. Sadece gönül dostluğu ve arkadaşlıktı onunkisi… Ancak bu kadarla kalmıyordu. Kalmadı. Herkesin kendi haline daldığı bir esnada ikili üçlü muhabbetlere geçildiğinde Öğretmen Evi’nin garsonları önlerimize Kırmızı gül içinde beyaz göbek gibi Nuri Bey’in Ayva tatlısını servis ediverdiler… Her yarım ayva tatlısının üstünde beyaz bir krema vardı. Onun için kırmızı taç yapraklar ortasında, göbek gibi beyaz kremanın harika bir güzelliği ve manzarası vardı. Herkes Nuri Bey’e bakıyordu. “75 yaşındayım, bu gün 47. evlilik yıldönümüm.” diyen Nuri Bey’in Ayva tatlısı hakkında da bir şeyler söylemesini bekliyorlardı ama… Nuri Bey sadece gülüyor, afiyet olsun diyordu… Gösteriş asaleti bozarmış…

Eşi hanımefendi eski geleneklerin hanımefendisi imiş. Hani şu erkekler yoldan geçerken, uğurlarını kesmeyeyim diye bekleyen Osmanlı Hanımlarındanmış. Barış Manço’nun “40 yıllık babaanne”lerinden.. Erkeğini neşelendirmek için icabında eline ud’unu çalabilecek marifetli erdemli hanımlardan. Hem rahatsızmış, hem de bekar erkekler rahatsız olmasın ve de Nuri Bey daha rahat hareket etsin diye düşünürmüş.

İşin ilginç yanı ayva tatlısı hakkında Nuri Bey gülümsemekten başka bir yorum yapmadı. Nuri Bey’in neden 47. evlilik yıldönümünde Ayva Tatlısı ikramını tercih ettiğini, neden bu tatlıyı çok sevdiğini anlatmak ve yorumlamak bize düştü. Çünkü Nuri Bey felsefe adamı değildi. O pratik adamı idi. Hayat adamı idi. İşin doğrusunu yapardı bu karakterdeki insanlar, yapar geçerdi. O nedenle Ayva Tatlısı ile Uzun -Mutlu Evlilik o’nun hayatında birleşmiş bir sembol olmuştu.

MUTLU EVLİLİK ve AYVA TATLISI FELSEFESİ

Şimdi, Ayva Tatlısı ile mutlu, huzurlu uzun evlilik formülünü gelin birlikte yorumlayalım ve çözelim. Çünkü, bu büyük hayat problemi filozof olsan bile tek kafayla çözebilecek kadar basit ve anlaşılabilir gözükmüyor. En baştan, ayva kaç türlü yenebilir sorusuna cevap arayarak başlayalım.

Birinci usul; genel sıradan, bildiğimiz gibi kasadan mis gibi kokan sarı sarı ayvalardan birini alarak en yakın bir havluya kağıda siler, tüy ve tozlarından arındırır, hemen ağzımıza götürür ısırırız… Buna daha dobracasına “kemirmek” diyelim. Halbuki “kemirmek” hayvan davranışıdır, özellikle de eşek davranışıdır. Demek ki birinci usul “eşek gibi!?”, “kemirerek yeme” usulü oluyormuş değil mi? Tabii sözümüz meclisten dışarı kimseye yakıştıramayız, bunu. Yine de bu yemede bile rahat değilsinizdir. Boğaza durur. “Hıkkık”, tutar. Su diye bağırır, hazırlıksızsanız imdat istersiniz.

İkinci usulü düşünelim. Biraz daha medeni olduk diyelim. Ayvayı elimize aldık, yıkadık, sildik diyelim, aklımıza bıçakla dilimleyip, soyup dilim dilim kesip yemek gelir. Evet bunu yaparız. Beş, altı veya sekiz dilime ayırır, hatta başkalarına da ikram eder yemeye çalışırız. Birkaç lokmadan sonra yine meşhur “hıkkık” tutmaz mı? Bu vücut refleksi sanki ayva için olur. Ben hiç başka meyve ve yemekleri yerken “hıkkık tuttuğunu” hatırlamam. Bu zorlu durumda da ya yemeyi bırakırsınız, ya da başkaları ile de paylaşarak gerçekten ayva yediğinizi ömrü billah hatırlatacak zorluğu yudumlayarak zoru savarsınız.

Gelelim üçüncü tarza işte bu tarzı Nuri Bey’in evlilik yıldönümünde yediğimiz ömrübillah lezzetinden ve zarafetini unutmayacağımız; “Nuri Bey’in Ayva Tatlısından sonra düşündük ve yorumladık. Çünkü bu konuyu da -evlilik -ve ”ayva tatlısının yapılışını” da düşünmemiştik. Şimdi düşünüyoruz. İyi bir usta elinde Nuri Bey’in ayva tatlısı olarak, zorlu bir meyve olan “AYVA” harika bir tatlı olarak önümüze geldi, iştahla ve keyifle yedik. Dikkatimizi çeken burada asla ayva yeme zorluğu yoktu. Tam bir keyif ve zerafete, tada dönüşmüştü… Daldan, bahçeden gelen sarı meyve… Fark usulde, ustada ve niyetteydi. Yani amaçtaydı. Bilgide tecrübedeydi… Nuri Bey bunları anlatmadı. Sadece gülümsedi, hep bu en güzel tatlıyı tercih etti. 47. evlilik yıldönümünde de dostlarına ikram etti. Dersinizi Nuri Amcanızın halinden alın diyordu. Sır Ayva Tatlısında da der gibiydi. İnanın demedi. Gösteriş asaleti bozarmış, fazla konuşmazmış…

MUTLU EVLİLİK SÜRDÜRMENİN YOLU, AİLE HAYATINIZDA AYVA TATLISI YAPIYORMUŞ GİBİ DİKKATLİ ÖZENLİ VE ÖZVERİLİ OLMAKTIR.

Zorlu bir meyve olan sarı ayva, iyi bir ustanın elinde nasıl “Nuri Bey’in Ayva tatlısı” olarak harika bir hale geldi ise; genç bir erkek ve genç bir kadın ile kurulan aile ve evlilik; erkeğin iyi yönetiminde uzun bir huzurla ve mutlulukla gidebilmektedir. Soralım şimdi yeniden Ayva Tatlısı bunun neresinde? Ayva bir meyve. Çok usulde yenebilir. Kemirme, dilimleme, hıkkık, suya koşturma… Yemeği bırakma gibi değişik sonuçlar ve haller… Üstelik kendi ayvanızı yarımlayarak çöpe atmanın, başkalarına vermenin ne zul şeyler olabileceğini de tasavvur etmek de mide bulandırıcıdır. Ayva yemenin diğer usullerinin hiç birinde Nuri Bey’in Ayva Tatlısı’nın verdiği tadı ve keyfi bulamayız.

Nuri Bey’in Ayva tatlısının sırrı ne? Her iyi usta veya aşçı bu tatlıyı yapabilir mi? Ustayı çağırdık. Önce tebrik ettik, sonra da sorduk. Evet “yapabilir” dedi usta “yeter ki, maharet ve özveri göstersin” diye ilave ettikten sonra, yapılışını kısaca anlattı usta. Önce ayvayı, adam gibi medenice, erkek gibi yemeyi düşünmeliymişiz. İyi ayva seçip, bir güzel temizleyip yıkamalıymışız. Tozlu, tüylü, yağlı olabilirmiş, bu meyve… Bu aşamada sapsarı, parlak yüzüyle seyredilmesine doyulmazmış. Sonra keskin bir bıçakla incitmeden sadece kabuğunu incecik soymalıymış. Yoksa tatlısını tam içine almazmış. Sonra tam ortadan ikiye ayırmalı ve göbeğini temizlemeliymişsiniz.

Bundan sonra da sıcak suda iyice haşlayıp kaynatıp, pişirip yumuşatacakmışsınız. Aşçı bunları anlatırken elinizdeki mübareğin, ayva mı? kadın mı? olduğunu karıştırıyorsunuz. Kıvamında piştikten sonra diyor. Tatlısını vereceksiniz. Damağınıza göre ayarlayın. Az tatlı orta tatlı her ne ise… Sonra malum boya, boyasız olmaz, göz zevkinize hitap etsin. En nihayet krema, ya da kaymak ve üzerine duruma göre kırkından öncekiler için fındık ezmesi, ceviz öneririz. Kırkından sonrakiler için tarçın ve saire sağlıklı baharatlar olmalı. Malum sağlık başta gelir, bu yaşlarda… Usta daha anlatacaktı ama, biz anlayacağımızı anlamıştık. Nuri Bey’in 47 yıllık evlilik sırrı ile ayva tatlısının bağlantısını. Nuri Bey çok sevdiği ayva tatlısını, hem yemiş hem de evliliğinde ustaca ayva tatlısı yapar gibi uygulamıştı.

Haydi şimdi şifreyi birlikte çözelim. Bir ayvayı; Ayva Tatlısı olarak mı, yemek istersiniz, yoksa; eşek kemirişiyle mi, yemek istersiniz? Yada elma gibi dilimleyerek mi? Her halde hepimiz tatlı olarak yemeyi seçeriz değil mi? Ayva tatlısının yapılışında ne kadar dikkat, titizlik ve sabır istediğini gördük değil mi? İyi bir evlilik hayatı için de erkeğe bunlar lazım, kesinlikle… Sonra eşini iki dönemde de, iki hayatta da isteyecek ve sevecek. İddet dönemi ve iddetten sonraki dönem. Sonra o’nu pişirecek, kıvamlandıracak. Evet o’nu süsleyecek… Kadınınızı mutlulandırırsanız, O’da sizi mutlu eder…

Siz ayva tatlısının, bir yarısını tabağınıza koyup yersiniz, kalan diğer yarısını da eşiniz tabağına koyar yer veya mutluluğun, Ayva Tatlısı yemek olduğunu düşünür eşinizin tabağına da siz koyarsınız. Yani evlilikte eşimiz ve biz  bir elmanın iki yarısı değiliz, aksine meyve farkıyla bir ayvanın iki yarısıyız. Belki de erkek için yenilecek ayva kadın, kadın için yenilecek ayva da evlendiği erkektir. Ama illa ki, bu; “Nuri Bey’in Ayva Tatlısı” ise, yaptırdınız veya yaptınız ise bu mutlaka iki parça oluyor. Hiç boğazınıza durmuyor. Hıkkık tutmuyor. Yarımlayıp atmıyor, başkalarına da dilimleyip ikram etmiyorsunuz. Kardeşim başkalarına ikram edecek başka meyve mi yok. Ayvanıza sahip çıkın. Kıskanın ne olmuş.

“NURİ BEYİN AYVA TATLISINI” EVLİLİK YILDÖNÜMLERİNDE YEYİN

Nuri Bey, hayatı pratik yaşayan bir insan. Hayatı doğru yaşamış ve yaşamakta örnek bir insan. Ufak tefek görünüşünün ötesinde arif bir insan. “Gülen yüzüme bakın, dersinizi alın” diyor, haliyle. İyi ki Nuri Bey’in 47. evlilik yıldönümü yemeğine katılmışım. Hiç ayvayı eşek kemirişi gibi yemeğe niyetim ve arzum yok. Benim ki de Nuri Bey’in Ayva Tatlısından olsun. Bence siz de ayvanızı böyle yeyin. Mutluluklarınız uzun evleriniz de huzur olsun. Nice mutlu yıllara Nuri Bey. Hani ders almakta bir fazilettir.