Nogales Bey’den Evo Morales’e

86

Merhamet medeniyetinin, adalet ve hoşgörü cemiyetinin yeryüzündeki temsilcisi Türkler yani “iyi adamlar” Dünya denilen film stüdyosunun 4650 yıllık sinemaskopunda zaman zaman “kötü adamlar” yani Batılılar/Haçlılar/Avrupalılar karşısında düştüğü güç durumundan Dünyanın diğer kalbî coğrafyalarındaki iyi adamların desteğiyle çıkmasını bilmiştir. Bunlardan biri de Nogales Bey‘dir.

Asıl adı Rafael Nogales Mendez olan bu Venezüella’lı asil insan aynı zamanda kahraman tabiatlı bir subaydı. Osmanlı’nın varlık-yokluk savaşına girdiği hengâmede Sofya‘da görüştüğü tarihçi Savof Paşa‘nın “Fransızlar ve İngilizler Lâtin Amerika haklarının düşmanlarıdır. Asya ve Afrika’nın yoksul insanlarını da eziyorlar. Sana Türk Ordusunda savaşmak yakışır, onlar senin kardeşlerindir” demesi üzerine derhal İstanbul‘a geldi. Peşinden de kahramanlık takvimi..

Kafkas Cephesi‘nde Rus kuvvetlerini mi durdutmadı? Ermeni birliğini mi bozguna uğratmadı? Irak ve Filistin Cephelerinde mi bulunmadı? Gazze Müdafaası‘nda mı rol oynamadı? Dahası yaşadıklarını anlattığı ‘Hilâlin Altında 4 Yıl‘ adlı kitabında Ermeni çetelerininsivil savunmasız Türkleri gördükleri her yerde hunharca katlettiklerini” mi yazmadı?

Kudüs’lü bir Müslüman ona şöyle demişti; “Sen bir Müslüman gibi hareket ediyorsun. Bu senin köklerinden, damarlarındaki kandan geliyor. Endülüs’ten geliyor.” O, neredeyse bütün Güney ve Orta Amerika ülkelerinde hala canlılığını koruyan bu yüksek İslâm kültürünün varisi ve gönül borcunu ödemek adına tıpkı “Selâhaddin’in Ordusunda Arslan Yürekli Rişar’a karşı savaşan” bir Hıristiyan‘dı. Hilâlin altında savaşmayı öyle benimsemişti ki; Türk askerinin en büyük derdi açlıktı. Eğer karnı doyurulsaydı bu savaşı asla kaybetmezdi”  derdi ve “Bir gün İslâm Âlemi uyanacak ve bütün emperyalist güçleri topraklarından sürecek!” diye ekleyerek o günü beklerdi.

Fakat gün buradan değil oradan doğuyor. 5 asırdır iliğine kadar sömürülen topraklar melez ve yerli unsurlarla tarihsel rövanşı bir bir alıyor. Bolivya‘nın çiftçilikten ve sendikacılıktan gelen sempatik Devlet Başkanı Evo Morales de bu yeni kahramanlar dizisinden.

O bir Aymara Kızılderilisi.. O bir anti-Amerikancı ve anti-özelleştirmeci.. İlk işi ABD ile imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması’nı iptal etmek ve petrol – doğalgaz kaynaklarını kamulaştırmak olan kişi.. Çokuluslu şirketlerin kârını % 82’den % 18’e çekme ve vergilerini iki katına yükseltme devrimini gerçekleştiren lider.. Üstüne üstlük “Şartlarımıza uymayanlar 6 ay içinde topraklarımızı terk etsin. Bu daha başlangıç, sırada maden, orman ve atalarımıza ait tüm doğal kaynaklar var” diye posta koyan yiğit insan.. Topraksız köylülere toprak ağalarının elinden aldığı verimli toprakları dağıtan Atatürkvari devrimci..

Göreve gelir gelmez evvela kendi maaşının yarısını almayan, akabinde Hükümetteki diğer Bakanların maaşlarının yarısının eğitim alanına bağışlandığını duyuran, küçük bir evde oturan, törenlerde kendisine “first lady” olarak bakkallık yapan ablasını eşlik ettiren, seçim tarihinin bir türlü belirlenmemesi üzerine – Devlet Başkanları tarihinde ilk – açlık grevi yapan, FİFA’nın “2.500 metrede futbol oynanmaz” kararını karşı And Dağları‘nın doruklarında futbol oynayarak protesto eden, Çocuklara Saygı Günü‘nde Başkent La Paz‘da bir çocuğun ayakkabısını boyayan mütevazı, sıradan duran fakat sıra dışı bir adam.

Aynı zamanda “Amerika ülkelerinin bağımsızlığı çok küçük bir azınlıkça gaspedilmiştir. İstisnasız tüm ilk anayasalar kadınları, yerlileri, siyahları ve genelde de yoksulları dışlamıştır” diyen ve “Batı’nın kültürüne yani ölümün kültürüne karşı yerli kültürünü yani yaşamın kültürünü biz inşa edeceğiz” diye ekleyen bir aydın. Terör bahanesiyle Irak ve Afganistan‘ı işgal eden Amerika’yı “Devlet terörizmi“yle, Başkanını da “Bildiğim tek terörist Bush’tur” sözüyle yeren bir cesur yürektir.

Benim anlamadığım bizim kalbimizde şu Amerika korkusunun ne işi var? Atatürk‘ten bu yana “Sahte Kabadayı” Kemal Sunallardan ve tombik döner / elma kurdu Polat Alemdarlardan başka kahramanımız niye yok? Şanlı tarih, kahraman ecdat romanlarda mı yoksa dizilerde mi çok satıyor?

Güney Amerika‘daki bu Anadolu havası ve bu topraklardaki Amerikan havası bana Müslüm şarkıları tesiri yapıyor. Ne diyeyim; “Adını sen koy!