Büyük peygamberlerden olan Hz. İbrahim, devrinin siyasi otoritesi olan Nemrûd’un baskı ve zulümlerine rağmen inandığı kutsal değerlerden asla taviz vermemiştir. Bu durum, onun ateşe atılmasına sebep olmuştur. Neticede Allah, Hz. İbrahim’i atılmış olduğu bu ateşten kurtarmış ve kendine en yakın olanlardan kılmıştır.” (Doç. Dr. Enver BAYRAM Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Tefsir Ana Bilim Dalı)
Nemrut, Hz. İbrahim’i kendisi için tehdit olarak gördü. Çünkü Hz. İbrahim Nemrut’un kurduğu sistemi sorguluyordu. Nemrut gücünü göstermek, başkalarını da korkutup, susturmak ve caydırmak için büyük bir ateş hazırlattı ve Hz. İbrahim’i o ateşe attırdı.
Bu kıssadan ilhamla “zalimin zulmüne yardımcı olanlar Nemrut’un ateşine odun taşıyanlara” benzetilir.
Bu kıssada bir de Nemrut’un ateşini söndürmeye çalışan karınca vardır. “Bu devasa ateşi taşıyabildiğin bir damlacık suyla mı söndüreceksin?” diyenlere karıncanın cevabı binlerce yıl ötelerden günümüze kadar gelmiştir:
“Bir damla su ile o ateşin sönmeyeceğini ben de biliyorum. Ama en azından safımız belli olsun istiyorum.”
Tarih boyunca görülmüştür ki, böyle durumlarda toplum üç kesime ayrılır:
Bir tarafta “Nemrut’un ateşine odun taşıyanlar” yani güçlü ama zalim ve kötü olanların kötülüklerine destek olanlar…
Diğer tarafta karınca gibi çabası sonuç almaya yetse de yetmese de zulme ve kötülüklere karşı duruş gösterenler…
Bu iki kesimden daha büyük olan kitle, yani yapılan kötülükleri görmezden gelen, sessiz kalan korkak ve bencil insanlar…
*******************************
Vatan Ve Hürriyet Şairi Namık Kemal’in Tavrı
Namık Kemal için Büyük Atatürk “duygularımın babasıdır” dermiş. Namık Kemal hayatı boyunca vatan ve millet aşkını kor gibi içinde yaşatmakla kalmamış; “vatan, milliyet, hürriyet, eşitlik, birey olma, halk egemenliği, hukukun üstünlüğü, parlamenter sistem gibi kavramları Türk insanının hayatına sokan ilk aydın olmuştur.” O vatan kavramımızın babasıdır.
Namık Kemal Nemrut’un ateşine odun taşıyanlardan olmadığı gibi zulüm ve kötülükler karşısında susanlardan ve korkanlardan da olmadı.
Hürriyet Kasidesinde bu özelliğini çekinmeden haykırdı:
“Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir, Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten…”
(Dünyada zalimin yardımcıları, aşağılık kimselerdir; insafsız avcıya hizmetten zevk alan ancak köpektir.)
Bu duruşu ve fikirleri sebebiyle mahkemelerde yargılanan, bazen de yargılanmadan padişah fermanlarıyla sürgüne gönderilen Namık Kemal acaba şöyle düşünmüş müdür?
“Yazdıklarım ve söylediklerim yüzünden çektiğim çilelere değdi mi?”
Bir insan olarak zaman zaman bu duygulara kapılmış mıdır bilemem. Ancak O’nun 93 Harbi’nden sonra Rumeli topraklarının işgal edilmesi üzerine yazdığı vatan mersiyesinde söylediği;
“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini; Yok mudur kurtaracak baht-ı kara mâderini?” mısralarını, Mustafa Kemal Atatürk “Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini; Bulunur kurtaracak baht-ı kara mâderini” diye değiştirerek haykırmıştı. (Mâder ana/ anne demektir. Vatan anneye benzetilmiştir.)
Demek ki Namık Kemal’in emekleri, çektiği çileleri boşa gitmemişti. Vatan şairi yüzyıllar içinde nadir yetişen bir asker ve devlet adamına ilham kaynağı olarak tarihi görevini yapmıştı.
*******************************
Nemrut’un Ateşine Taşınan Yeni Odunlar
Türk Milleti belki de 2. Dünya Savaşından sonra en riskli dönemini yaşıyor. İçeride “Terörsüz Türkiye” projesiyle sözde “iç barışı sağlamak” propagandası yapılıyor.
Oysaki iktidarın amacı iç barışı sağlamak değil. “Suriye Kürdistanı” projesinin hayata geçmesi için ABD’den gelen telkinlerin gereğini yapıyorlar.
Hedef iç barış olsaydı, teröristbaşı Öcalan ve DEM yöneticilerine gösterdikleri şefkat ve muhabbeti muhaliflere de gösterirlerdi. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ekibi, bazı ilçe belediye başkanları, yasal eylemlere katılan gençler gibi diğer kesimlere de gösterirlerdi. Kamu vicdanına kabul ettiremedikleri ve iddianameye bile dökemedikleri suçlamalarla hapishaneleri doldurmazlardı.
İBB Başkanı ve arkadaşları için DEM ile seçim ittifakı yaptığı gerekçesiyle ağır cezalar istenirken, iktidar ortakları DEM milletvekilleriyle al takke ver külah birlikteler. Hatta bunları teröristbaşı ve PKK arasında ulak olarak kullanıyorlar.
****
Güya silah bırakacağı söylenen teröristler “PKK adıyla yaptıkları faaliyeti sonlandıracaklarını” ilan ettikler. Fakat Suriye’deki 100 bin kişilik iyi donatılmış ordusu bulunan uzantısının (PYD/YPG) silah bırakma niyetinin olmadığı görüldü.
PKK bildirisinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş senedi olan Lozan Antlaşması yerine İstanbul dahil Anadolu’nun işgali ve esaretin sebebi olan Sevr şartları talep edildi.
Arkasından Diyarbakır Barosu’ndan iki avukat, Kürt diasporası adına Lozan Antlaşması’nın iptali için Danıştay’da dava açtı. Aynı konuda bir başvuru yurt dışından da yapıldı ve Birleşmiş Milletler tarafından işleme alındı.
PKK bildirisinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin “soykırımcı ve tehcir yapan” bir devlet olduğunu iddia ettiler. Maksatları ileride Ermeni talepleri gibi Toprak ve Tazminat talep edebilecekleri hukuki bir zemin yaratmak.
Anayasamızda vatandaşlık tanımının değiştirilmesi ve çift dilli bir Türkiye talep ettiler. Böylece Milli devlet yapımızı federasyona dönüştürmek isteyen ve bir aşama sonrası ülkemizi bölünmeye götürecek siyasi taleplerde bulundular.
Türk devletinin temeline dinamit koyan bildiriden sonra, MHP lideri Devlet Bahçeli “PKK’nın kurucu önderi Abdullah Öcalan’a teşekkür ediyorum” dedi.
R.T. Erdoğan ve AKP yetkilileri sık sık “Türk, Kürt, Arap ittifakından” bahsetmeye başladılar. “Malazgirt ve Çaldıran Türk, Kürt, Arap’ın ortak zaferidir” dediler. Anlaşılan kafalarındaki federasyon üç kuruculu olacak. Milyonlarca Arap sığınmacıya kucak açılmasının tesadüf olmadığı ortaya çıktı.
Nemrut’un (ABD/ İsrail ve PKK’yı kastediyorum) ateşine ilave edilen odunları ve odun koyanları dikkatle izlemek gerekiyor.
Biz, karınca gibi, sonucu değiştiremeyeceğimizi bilsek bile tarafımızı ilan etmekten çekinmeyeceğiz.
“Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin. / Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten… (Esbab- cefa: Eziyetlerin sebepleri, Azimet: Kararlılıkla mücadele)