Son zamanlarda ülkemiz gündemi o kadar hızlı ve ilginç gelişmelerle dolu ki insan ister istemez neler oluyor bize demekten kendini alamıyor. Geçtiğimiz senelerde ülkemizde bir argümanı sıklıkla duyardık: “Şeffaf devlet ve siyaset.” Her kesimin benimsediği bu argümanın en son geldiği nokta siyasetteki karşılıklı restleşmelerin son derece şeffaf hale gelmesidir.
Nitekim bugünlerde siyasetteki restleşmelerin en şiddetli halini yaşamaktayız. Gelinen nokta itibarıyla yaşanan restleşmenin galibi kanaatimce ülke geleceğimizin belirlenmesi açısından son derece önemli rol oynayacaktır.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu andan itibaren ülkemizin hem iç politikasında hem dış politikasında yaşadığı sorunlar “şeffaflık” sayesinde son zamanlarda herkesin kendi görüşünü rahatlıkla ifade ettiği bir ortam sağlamış, bu ortam toplumumuzda safların keskin hatlarla belirlenmesine rol açmıştır. Safların keskinleşmesi ise restleşmelerin şiddetini artırmıştır.
Bu restleşmelerin sonucunda bir kazanan ve kaybeden olacaktır. Kanaatimce hangi taraf kazanırsa kazansın ülke içerisinde bir tasfiye söz konusu olacaktır. Ülkemiz için yeni bir dönem başlayacaktır.
Bu dönemde ülke ya eskilerin tabiriyle “istibdad” dönemi yaşayacak, ya da geçmişte yarım kalmış olan “istiklal mahkemeleri” sürecini geçirecektir.
İstibdad dönemi ile ifade etmek istediğim herşeyin tek bir elden yönetilerek bu yönetimi eleştirmenin yasak olduğu bir nevi Ortadoğu devletlerinin yönetim biçimi gibi içeriye karşı dikta ancak dış sermaye ve oyun kuruculara ise son derece açık bir politika içerisine girmiş bir yönetim modelidir.
İstiklal Mahkemeleri süreci ise Kurtuluş Savaşı sırasında ve Cumhuriyetin kuruluş aşamasında yönetime ve rejime muhalif olanların yargılandığı mahkemeler şeklinde özetleyebileceğimiz bir süreçtir. Bu süreci anlamak için tarihimize bakmak yeterlidir.
Değerli okuyucular, bulunduğumuz coğrafyanın gittikçe önem kazandığı, uluslararası dengelerin yeniden oluşturulduğu bir dönemde ülkemizde yaşanan gerginlikler millet olarak geleceğimize dair yapabileceğimiz bir sıçramayı yapmamızı engelleyeceğinden bu süreçte kaybeden yine geleceğimiz olacaktır.
Bu sebeple kendi geleceğimiz için karşılıklı restleşmelerden ziyade millet olarak birlik içerisinde bir kalkınma planı yapmamız, önümüzden geçen trenlere sadece el sallamak yerine binmemize yardımcı olacaktır kanaatindeyim.
İyi Haftalar!…