Ne Yaptıklarını Bilmiyorlar

17

Hazreti İsa çarmıha gerilirken şöyle der: “Baba, onları affet. Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar.” “Barış, demokrasi, hukuk vesair, iyi olan ne varsa” sürecini yürüten bizimkiler de aslında ne yaptıklarını bilmiyor. Yok bir şey yaptıklarını sanıyorlar, mesela ümmetçilik falan yaptıklarını sanıyorlar ama olan ümmetçilik değil. Kesin olarak yaptıkları bir şey var: Anadolu’daki bin yıllık Türk egemenliğine son vermek.

Ne yapıldığını, ne yaptıklarını, bizimkilerden daha iyi bilenler var. Kurucu önder ve onun uzantıları kendi açılarından çok doğru olan şu stratejinin peşindeler: Ayrıntıya takılmayalım. Türk egemenliğini yıktığımız; hatta yıkmaya da gerek yok, paylaştığımızda, işler çok kolaylaşacak, yürüyüşümüz hızlanacak. Ondan sonra tepeden kopan kartopu yuvarlanırken özerklik- konfederasyon- federasyon- bağımsızlık diye çığ olacak ve biz hedefe varacağız.

Anadolu Türk işgali altında

Batı emperyalizmi ise ne yaptığını ta 1920’de biliyordu. Anadolu Ermenistan, Kürdistan, Yunanistan vesaire diye bölünecekti. Gidin Sevr haritasına bakın. Fakat müttefiklerin de sıkıntıları vardı. Çünkü aynı toprakları hem Kürdistan hem Ermenistan yapmak mümkün değildi. Fakat olsundu. Rahmetli Durmuş Hocaoğlu’nun deyimiyle Türkiye onlar için “Doğudaki Endülüs” idi. Tıpkı İber Yarımadası gibi istirdat edilmeliydi (geri alınmalıydı). Bu stratejinin en yeni ifadesi, Yarbay Ralph Peters’in, ABD’de yayımlanan “Armed Forces Journal ~ Silahlı Kuvvetler Dergisi”ndeki makalesidir. Türk kamuoyu Peters’in makalesini okumadı ama çizdiği haritayı BOP haritası diye meşhur etti. Peters, “Türkiye’nin doğusu, ülkenin beşte biri, işgal altındadır.” diyordu. Türklerin işgali altında!

Şimdi o işgali kaldırma yolunda ilk adımı atıyoruz. Önce işgalci ulusun egemenlik hakkını kaldıracağız. Sonraki adımları salak işgalcinin gücünü kullanarak atacağız. Hani Irak’ı işgal edip üçe böldük ya. O işi de Türkiye’nin yardımıyla yapacaktık, fakat Türkiye direndi. Şimdi direnmiyor. Türkiye’ye, “Bak dört Kürdistan kurulacak. Siz de bunların hamisi, kurucu ve koruyucusu olacaksınız. Birlikte büyüyeceksiniz.” deniyor. Bu vaat ve talep de eski. Ben ilk kez 1980’de işitmiştim. O tarihte henüz Irak ulus devletti ama bize vaat yapılıyordu. Karşılığında konfederal genişleme değil, Körfez’e inmemiz ve petrol teklif ediliyordu. Üleşerek tabii. Türkiye ona da direnmişti. Şimdi o direnen noktaların hiçbiri yok.

Yeni kimliğe yeni ülke

Peki sıra nede? Önce ana dilde eğitim. Ana dilde eğitim ilkokuldan başlar ama öğrenci tabiatıyla ortaokulda da lisede de üniversitede de aynı dilde okumak zorundadır. Apo bu talebi ilk dile getirdiğinde eklemişti: Fakir Kürt halkı bunu gerçekleştirecek parayı nerden bulsun? Bu eğitimi Türkiye ödeyecek. Sonra üniversite. Sonra Kürtçe konuşulan bir ülke… Eh o ülke neden bağımsız olmayacak?

Herkes ne yaptığını biliyor. Bizden birileri hariç. Belki onlar da biliyor. Kim bilir!

Bu şartlarda, bu yapıda, Kurucu Önder’in birden barışları, demokrasileri tuttu… Buna mı inanıyorsunuz? Belki o samimi. Bizim barış ve demokrasi dediğimiz ile onun barış ve demokrasi dediği şeyler farklı olabilir. Biliyorsunuz reel sosyalizm, yani Rus emperyal yapısı henüz çökmeden Kurucu Önder “Stalinist” diye tanınıyordu. Stalin demokrat ve barışçı mıydı? Elbette. İnanmazsanız Stalin’e sorun. Ama bu konuda tereddüdünüz var diye sizi Beria’ya öldürtebilirdi. Sizin riskiniz.

Geçen yazımda dedim ya. Barış deyince akla PKK ve DEM, demokrasi deyince de MHP gelir. Hukuk deyince de Ak Parti iktidarı!

Türk diyen ırkçıdır

Dikkatli gözler için ilk ışıklar yanıyor. Meclis kürsüsünden. Talat Paşa katil oldu. Türkler soykırımcı oldu. Sonra “Bizim sularımıza baraj kurup oradan elde ettiğiniz elektriği bize pahalı pahalı satıyorsunuz.” oldu. Bu da bir DEM milletvekilindendi. Bir DEM milletvekili kürsüdeki konuşmasını Kurmançça “Allah belanızı versin!” diye bitirdi. DEM’li başkan vekili “Ben anladım, çünkü bu benim ana dilim. Bela okudu.” diye tercüme de etti. Sağ olsun. Evet bu şartlarda ve bu yapıda. Bu hisler ve düşüncelerle. Barışa gidiyoruz demek ki… İç cepheyi kuvvetlendirmeye.

Yahu aranızda hiç mi siyaset bilimci yok? Hiç mi tarihçi yok? Hiç mi sosyolog, hatta bıraktık sosyoloğu, antropolog yok? Görmüyor musunuz düştüğümüz uçurumu? Yuvarlanıyor Türkiye. Bir tek Kuvayı Millîyeciler direniyor ama karşıda ne orak çekiçli bayrak ne de Yunan bayrağı var. Onun için olan biteni hemen görmüyor insanımız. Oyun bozanlık etmeye kalkan birkaç kişiye de “faşist”, “ırkçı” derler olur biter. Formül basit: “Türk” diyen ırkçıdır vesselam.

Evet. Ne yaptığınızı bilmiyorsunuz. Ama ben İsa değilim. Sizin için ne Tanrı’dan af dilerim ne de öbür yanağımı çeviririm.

Önceki İçerikTek Millet Tek Devletten Çok Ortaklı Devlete
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)