Ne İçin Okumalıyız?

41

Merhum amcam: “Herkes okula giderse, sarı öküzü kim güdecek?” derdi.

Şüphesiz öküzün de, davarın da peşinden gideceklere ihtiyaç var. Lâkin ihtiyacımızı göreceklerin okumuş insanlardan teşekkül etmesi daha iyi değil mi?

Çünkü okumak; bâzı meslekler hor görüldüğünden dolayı değil; her meslek ve san’at erbabının okumuş insanlardan meydana gelmesi içindir.

Eskiden beri  “Oğlum okusun paşa olsun!”  zihniyetinde aşırı gidilmiş, üreticilik ruhu  -farkında olmadan-  körletilmiştir.

Elbette çocuklarımızın idareci olması, takdire şayan ama ticarete, sanayie, ziraata,  zanaata da aynı şevkle yönlendirmeliydik.

Nitekim bu gevşeklik ve lâkaytlığımız, Osmanlı Devleti’nin  çöküşünde, sayısız sebeplerden önemli birini teşkil etmiştir. Bizler sadece yöneticiliğe tâlip olurken  -ki elbette olmalıydık-  fakat aynı zamanda ticarete, san’ata ve ziraate daha fazla eğilmeyi de ihmal etmemeliydik.

Ne yazık ki bu hususları özellikle Osmanlının son zamanlarında ve şimdi yeterince önemsemedik, önemsemiyoruz. Bu zaafımızdan ise dış düşmanlar fazlasıyla yararlanmasını dün bildiler, bugün de biliyorlar.

Acı bir gerçektir ki, okullarda toprak sevgisi, üreticilik ruhu, ticarete teşvik, tekniğe rağbet ve özendirme gereği kadar yapılmamakta.

Okumanın gayesi, sanki devletten bir masa kapmaktan ibaretmiş gibi, öğrenciler yanlış bir düşünce ve anlayışın etkisi altındadır.

Ben şimdiye kadar, hiçbir öğrencinin: “Ziraat Fakültesi’ni bitirip, bildiklerimi köyümde tatbik edeceğim. Teknik Üniversite’den mezun olup, yeni buluşların peşinde koşacağım. İktisadî Bilimler’de okuyup, daha iyi ticaret yapmanın yollarını arıyacağım” gibi dşünceler taşıyanına  -istisnalar dışında-  pek rastlamadım.

Elbette herkes okumalı. Ama bu ille de bir masa başına geçmek amacıyla olmamalı. İyi bir ticaret ehli, verimli bir çiftçi, başarılı bir sanayici olmak için de okumalı.

Hattâ memurluğa, idealist olanlar hariç  -sınırlı bir gelir sağladığı için-  sırf maaş için, yâni geçim maksadıyla, asla talip olmamalı. Serbest alanlara yönelmenin hesabını yapmalı.

Kısaca okumak sadece devlet kapısına kapılanmak için değil, aksine her sâhada okumuş aydın bir vatandaş olarak hayatta, üretici bir rol almak gayesiyle olmalı.

 

Önceki İçerikKıssadan Hisse
Sonraki İçerikÖn Almayı Başaramayan Millet: Türkler!
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.