Nasıl Bir Anayasa

95

21. yüzyıla girdiğimiz şu günlerde gönül isterdi ki, böyle bir başlık altında tartışma olmasıydı.
Gelişmiş, anayasa ve hukuk meselelerini halletmiş bir devlet olmalıydık. Ne var ki 150 yıldır bu memleket hep anayasa ve hukuk tartışması ile meşgul edilmiş ve bu güne kadar da bir netice alınmamıştır.

1808 Senedi İttifak, 1839 Gülhane Hattı Hümayunu, 1876 Kanuni Esasisi, 1921 ve 1924 Teşkilatı Esasiye Kanunları 1961 Anayasası ve nihayet 1982 Anayasası bu anayasalarda zaman zaman büyük değişiklikler yapılmıştır.

150 sene içerisinde ABD tek anayasa ile yönetilmiştir. Fransa 11 yazılı anayasa eskitmiştir. İngiltere’nin ise hiç yazılı anayasaları yoktur.

Batı demokrasileri şu ve ya bu şekilde anayasa problemlerini halletmiş durumdadırlar. Acaba bizim bu sorunu halledemeyişimizin sebebi nedir? Bize göre temelde bir yanlışlık vardır. Bu yanlışlığı hep birlikte bulmak zorundayız. Anayasalarımız halktan gelen bir hareketle değil yukarıdan gelen bir hareketle oluşturulmuştur.

1961 ve 1982 Anayasaları millet iradesi dışında yapılmış hatta millete rağmen yapılmış anayasadır. Gerçi her iki anayasanın başlangıç kısmında ” milletin çağrısıyla” ihtilal yapıldığı yazılı ise de böyle bir çağrı duymadık. Madem millet çağırmış neden gündüz ışığında değil de gecenin zifiri karanlığında gelmişler.

12 Mart 1971 öncesi Başbakan Demirel 1961 anayasası için “bu anayasa ile devlet yönetilmez” diyordu. 12 Mart ara rejimi Başbakanı Nihat Erim 1961 Anayasası için “LÜKS” deyimi kullanmıştı.

1982 anayasası için dönemin Yargıtay 1. başkanı ” bu anayasa imalat hatalarıyla doludur. Türkiye 21. yüzyıla bu anayasa ile girmemelidir” demiştir.

Anayasa Mahkemesinin eski ve yeni başkanları da 1982 Anayasasını hiç beğenmediler ve toplumda tartışma yaratacak beyanlarla 1982 Anayasasını tenkit ettiler.

Şu halde bu milletin boyuna, bedenine uygun bir elbiseyi yapacak onun ölçülerini iyi bilen bir terziye ihtiyaç vardır. Gerek 1961 anayasası gerekse 1982 anayasası ölçü alınmadan dikilmiş, sonra vatandaşa giydirilmiş iki elbiseye benzetilebilir. Elbisenin bünyeye uyup uymadığına bakılmamış ve bu elbise giydirilirken vatandaşa sorulmuş 1961 anayasası %60’lık 1982 anayasası % 92’si kabul etmiş ancak tartışmasız hatta aleyhte konuşmanın suç teşkil ettiği bir ortamda elbette ki sağlıklı sonuç alınamazdı.

Anayasanın lehinde konuşmak serbest, aleyhinde konuşmak yasak. 1961 anayasası için bol elbise içinde oynamaya başladık, yakıştırması yapılırken, 1982 anayasası için ” Dar elbise içinde kıpırdayamaz olduk” deniyordu.

Öyle ise yeni anayasa hazırlamak için kurulan komisyon ve yetkiler yeni anayasanın hazırlanma şartlarını, yeni anayasanın özelliklerini iyi tespit etmelidirler.

Mesela Cumhurbaşkanlığı, YÖK, RTÜK, özgürlükler, sendikalar, öğrencilerin siyasi partilere girmeleri, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, egemenlik gibi konularda neler düşünülüyor.

1982 anayasası bu güne kadar tam 13 kez değiştirilmiş ve kevgire dönmüştür. Nerede ise Anayasanın tamamına yakın maddeleri değiştirilmiştir.

Şimdi tarihi bir belge açıklıyorum.

Yıl 1973 Ferit Melen, Cumhurbaşkanı Sunay’ın görev süresinin uzatılmasını Demirel’e önerir.

Demirel cevabı kendi partisinin arşivinde aynen şöyledir.

Mesele kaide ve ilke meselesidir. Hepimiz bugün varız, yarın yokuz, ama devlet var. Var olmaya devam edecek biz değil devlettir.

Devlete kötü gelenekler kazandıramayız. Bir defa bu yol açıldı mı, oraya oturan kalkmaz.

Türkiye bir Cumhurbaşkanını seçemeyecek mi? İki sene sonra seçemeyecek mi üç sene sonra seçemeyecek mi?

O zamana kadar Cumhurbaşkanı anasından doğup büyüyecek mi? Devlete baş olmaya layık kimse, onu bu gün seçeriz.

Bu parlamentoyu mütemadiyen zorlarsak yıpratırız.

Hem sonra üç sene sen otur, sonra ben geleyim durumunu neyle izah edeceksiniz? Cumhurbaşkanı seçemeyen bir parlamento hayatiyetini tümüyle kaybetmiş değil de nedir? Filancanın zamanını uzattık neden denildiği zaman ne cevap vereceğiz? Hikmet Özdemir’in “Devlet Krizi” adlı kitabından

Tarihten şunu öğreniyoruz ki ekonomik ve siyasi gelişmesini hızlı, dengeli ve sağlıklı biçimde yapamayan toplumlarda siyasi rejim ve demokrasi sık sık kesintiye uğramaktadır.

Anayasayı ilişilmez, dokunulmaz, tartışılmaz bir metin olarak kabul etmek yerine, serbest tartışma sonucu oluşturulan, ölçüleri tam alınmış yeni bir elbise ne bol ne dar bünyeye uygun iyi bir terziye diktirmek gerekmektedir.

Bunun içinde; 

a-geniş bir tartışma ortamı oluşturmak,

b-toplumun hemen hemen tüm kesimlerinin görüş birliğine dayanması bu zor ihtimal ancak önemli ölçüde %60-70 konsensüs sağlanmalıdır.

Yeni Anayasanın muhteva bakımından şu özellikleri taşıması düşünülmelidir.  

-Ayrıntıya inmemeli

-Birinci sınıf bir demokrasinin çerçevesini kurmalı

-Temel hak ve özgürlükleri güvence altına almalı

-Herhangi bir ideolojik tercih içermemeli

-Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkelerinden ve üniter yapısından kesinlikle taviz verilmemelidir.

Yeni bir anayasa mutlaka yapılmalıdır, ancak siyasi tavizlerle konuyu saptırmak ve böylesine önemli bir konunun pazarlık meselesi yapılması ileride yeni sorunlar doğurur.

Anayasada kesinlikle başlangıç bölümü olmamalı ve sadece başlangıç olarak ALLAHIN ADIYLA cümlesi yer almalıdır. 1982 Anayasasında olduğu gibi kenar başlıklar Anayasa metninden sayılır mı? Sayılmaz mı? Gibi komik tartışmalara yer verilmemelidir.

Anayasa metni içerisinde kenar başlıklar varsa ki mecburiyetten olmalıdır. Bunlarda Anayasa metnindendir. Bu konuda tartışmak anayasanın ruhuna aykırıdır.

Esasen bu konuyu anayasada, kanunda düzeltmekten fazla bir şey beklememek lazımdır.

Aslolan bir memlekette iyi niyetli ve kaliteli uygulayıcıların olmasıdır.

Çünkü kötü bir kanun iyi ellerde daha az zararlı uygulanabilirken, iyi bir kanun kötü niyetli ellerde büyük haksızlıklara alet edilebilir.

Bugün Türkiye bir hukuk, hak ve adalet devleti haline gelme gayreti içindedir. Zenginliğin, barışın ve sosyal adaletin hüküm sürdüğü bir Türkiye yaratma isteği yine her zaman ki kadar soylu ve her zaman ki kadar geniş biçimde paylaşılan bir istektir. Ama böyle bir Türkiye eski temeller üzerinde yükselemez.