Namaz ve İnsan

76

 

    -Allah’a inanıyor,
Peygamberi kabul ediyor, Kur’an’ın Allah kelâmı olduğunu tasdik ediyorsun.

     Namazın imandan
sonra Allah’ın en büyük emri olduğunu biliyorsun.

     Ama namaz
kılmıyorsun neden?

    -Kılanları
görüyorum fakat dürüst değiller!

     Kılanları
görüyorum fakat güvenilir değiller!

     Kılanları
görüyorum fakat İslâma göre yaşamıyorlar!

     Ona göre giyinip
kuşanmıyorlar!

     Ona göre yiyip
içmiyorlar! Ben ise…

    -Eee sen ise;

    -Namaz kılmıyorum
ama dürüstüm.

     Namaz kılmıyorum
ama güvenilir biriyim.

     Namaz kılmıyorum
ama İslâma uymaya çalışıyorum.

     Bunlar dolayısıyla
ben onlardan üstünüm. Namazım da eksik olsun! Ne çıkar bundan?

    -Çok şey.

    -Nasıl?

    -Öğrencinin dersini
çalışmamasından ders veya öğretmeni sorumlu tutmak,

     Hâkimin yanlış
kanaat ve kararından dolayı hukuku suçlu saymak,

     Doktorun
hatasından ötürü tıb ilmini mes’ûl tutup, tıb ilmine karşı çıkmak,

     Müslümanın
cehaletinden dolayı düştüğü gaflet ve tembellik girdabından dolayı İslâmı,
Kur’anı ve Peygamberi itham edip sorumlu tutmak ve bu sebepler vesilesiyle
onlara karşı çıkmak ve bu yüzden namazı kılmamak doğru ve akıl kârı mıdır?

    -Kaldı ki, her
koyun kendi bacağından asılır. Namazını kılan kılmanın, kılmayan kılmamanın
karşılığını görecek.

     Velhasıl, öğrencinin
tembelliğinden ilmi,

     Doktorun
hatasından tıbbı,

     Hâkimin yanlış
kararından hukuku,

     Müslümanın
hatalarından da namazı mı sorumlu tutmalıyız?

     Müslümanların
yanlış ve doğru olmayan anlayış ve hareketlerine bakarak mı hüküm vermeli?

     Bazı kişiler
yanlış anlamış, eksik bilmiş; cehalet, şuursuzluk ve bilinçsizliğinden dolayı
kötü örnek olabilir. Onları kaale almalı mı?

     Oysa, başkasına
itimat etmeyen, nefsiyle teşebbüs etmeli. Yani bizzat kendisi teşebbüs edip,
girişimde bulunmalı. Dinin kaynak kitaplarını okumalı. Alacağını onlardan
almalı. Çünkü türkçemizde meal, tefsir, ilmihal ve islâm tarihi gibi, açık
seçik yazılmış sayısız dinsel kitaplar mevcut olup, üstelik gayet anlaşılır
şekilde kaleme alınmışlardır.      

     Namaz kılmadığını ve bunun kendi seçimi
olduğunu söyleyen birine verilen şu cevap çok düşündürücüdür:

     Sen kendin
istediğin için, namaz kılmıyor değilsin. Allah seni huzuruna lâyık görmediği
için, huzuruna kabul etmiyor diye düşünmelisin. Senin namaz kılmaman, Allahın
istediği bir kul olmadığın için, İlâhî huzura kabul edilmeyişinin bir
göstergesidir. Ne yapıp et, huzura kabul edilmeye bak. Bunun yolu da hemen
namaza başlamak ve bundan asla vazgeçmemekden geçer. Kapıyı çalan biri, birkaç
vuruştan sonra, içeride kimse yok diye hemen kapıdan uzaklaşırsa, içeri
girmekten mahrum kalır. Hâlbuki biraz sabır gösterip beklese idi kapı
açılacaktı. Çünkü “Men sabere zafere.” sabreden muradına erer, isteğine
kavuşur.

 

      Allaha en büyük
niyaz,

      Gerçekleşir ancak
kılmakla namaz.

      İstemez namaz
kendisine böyle naz,

      Yakışmaz insana
bu türlü tarz.    

Önceki İçerikDeğerli Okurlarımızla Gelin Bir Sohbet Edelim…
Sonraki İçerikSeri Katilin Vicdanı
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.