Müteferrika ve Dolandırıcılar

115

Eskiden,  gazetelerin en çok okunan köşelerinden biride müteferrika başlıklı bölümü idi. Genelde öğleden sonra çıkan, rahat okunabilmesi için normalden iri puntolarla basılan gazetelerin en ilginç ve renkli haberleri bu sütunlarda yer alırdı.

Müteferrika, emniyet görevlilerince gözetim altına alınan zanlıların, polis merkezlerindeki toplandıkları yere verilen isimdi. Buradan suçlarıyla ilgili bölümlere gönderilirlerdi.

Suçların büyük bir bölümü dolandırıcılıkla ilgili olurdu. Bu suçlar bazen insanların iyi niyetinden, saflıklarından ve gafletinden bazen de fazla uyanık geçinenlerin aşırı kazanç hırsından kaynaklanan çok sayıdaki sahtekarlıklardan meydana gelirdi.

Dolandırıcılık çok çeşitli ve ilginç yöntemlerle yapılırdı. Günümüzdeki vurdulu kırdılı, cana kast eden soygunculuklardan oldukça farklıydı. Artık pek rastlamadığımız, hemen hemen gündeme hiç gelmeyen kandırmacalı söğüşlemelerin isimleri şöyleydi: Kaldırımcılık, muslukçuluk, tırnakçılık, definecilik, şıkşıkçılık, üçkağıtçılık, pislikçilik, tantanacılık, zarfçılık, tavcılık, dızdızcılık vesaire idi. Ayrıca cadde üzerinde icra edilen, insanların acıma duygularını istismar eden sahtekarlıklar da vardı.

Genç kuşak okurlarımızın merakını gidermek için yukarıda sıraladığımız dolandırıcılık başlıkları hakkında kısa kısa bilgiler sunalım

Kaldırımcılık: Genellikle açık, bazen de kapalı alanlardaki kaldırımlarda pazarlanan eşyaları aşırmak.

Muslukçuluk: Abdest almakta olan kişilerin sırtlarındaki ceketlerini önce çarparak düşürüp, sonra düzeltme bahanesiyle veya askıya asılmış olan başkasının ceketinin üzerine kendi ceketini asarak yapılan para çalma işi.

Üç Kağıtçılık: Diğer ismi “bul karayı al parayı”dır. Biri resimli diğer ikisi rakamlı üç adet iskambil kağıdıyla oynanır. Hüner resimli iskambili bulmaktır. Oynatanın ayakçıları hep kazanır. İzleyenler de kazanırız zannederek oynarlar ve kaybederler.

Pislikçilik: Ağzında çiğnediği leblebinin posasını, gözüne kestirdiği kişinin omzunun arkasına püskürterek, kuş pislemiş gibi gösterip, temizlemek bahanesiyle, kişinin parasını çalma imkanı yaratır.

Zarfçılık: Kaldırıma bırakılan bir zarfın bir ucundan para gözükür. Yoldan geçen kişi para buldum zannederek zarfı alır. Pusuda bekleyenler adamı çevirir, zarfın içerisinde daha fazla para vardı diye adamın üstünü arar ve bu arada parasını çalarlar.

Şıkşıkçılık: Üç adet kamışla oynanır. Dolandırıcı, elindeki kamışları saklar içinden biri şık şık öter. Öten kamışı bulmak kolaydır, hemen anlaşılır. İş ciddiye bindimi oynayan hep kaybeder. Çünkü hiçbir kamış ötmez, öten kamış adamın ceketinin yeninde saklıdır. Bu dördüncü kamıştır.

Tantanacılık: Yolunuzun üstünde bir garibin dövüldüğünü görürsünüz. Dayak yiyenin de,  kendini dövenlere karşılık verdiğini ve kendini savunduğunu gözleyip, onları ayırmaya çabalarsınız. Olan olmuştur. Bütün paranızı almışlardır.

Tırnakçılık: Para bozdurmak amacıyla  veya döviz cinsi parayı değerinin altında bir karşılıkla bozdurmak  isteyen bir kişi gibi kasaya yaklaşan dolandırıcının, el çabukluğu ile kasadaki parayı çalmak hüneridir.

Definecilik: Eski hissi veren evrakları ve krokileri göstererek, oradaki bazı işaretlerin bir hazinenin yerini gösterdiği palavrasıyla işe ortak etmek. Bu bahaneyle, ihtiyaç duyulan araç ve gereçler için para sızdırmak, kandırmak.

Dızdızcılık: Birkaç dolandırıcının bir araya gelerek basit makinelere beyaz kağıt sürerek diğer taraftan kağıt para çıkarmak suretiyle saf vatandaşları kandırarak paralarını alma işidir.

Bütün bu dolandırıcılık işlerinin piri ve en şöhretli kişisi ise adına kitaplar yazılan, filmler çevrilen, araştırmalar yapılan, tövbekar meşhur dolandırıcı Sülün Osman’dı.

Sülün Osman kendine özgü yöntemlerle kamu mallarını yani köprüleri, tramvayları, meydan saatlerini satar veya kiralardı.  Bazen de kendince icat ettiği para kazanma yöntemlerine soyunurdu.  Örneğin büyük parkların girişine paspas koyup ayak silme parası toplamak da O’nun buluşudur.

Sülün Osman, sanık olarak çıkarıldığı mahkemede hakime “Sayın yargıcım, bu memlekette Galata Köprüsü’nü, Dolmabahçe Saat Kulesi’ni, satabileceğim ahmaklar olduğu sürece mesleğe devam ederim” dediği gibi, “Beni enayi yerine koymaya kalkan uyanıkları da çok dolandırdım” demiştir.

Sülün Osman yaşamış olduğu  (1923- 1984) yıllarda, pek çok kişi tarafından dönemin “sosyal mühendis”i olarak tanımlanmıştır. Tövbekar olduktan sonra “Alınteri İle Yaşamak” konulu ve bu felsefeye uygun konuşmalar yapmış, konferanslar da vermiştir.

Rahmetli Sülün Osman, dolandırıcılık aleminin en renkli buluşlarına imza atmış kişi olarak günümüzde de şöhretini devam ettirmektedir.

Tövbekar dolandırıcı Sülün Osman halen anılmakta ve bazı bilimsel çalışmalara konu olmaktadır. Ayrıca işlerini gerçekleştirirken ortaya koyduğu mizah yüklü buluş ve uygulamalarla, halkın büyük sempatisini kazanmıştır.