Müteferrik / Çeşitleme

104

               Türkiye Cumhuriyeti’nin tek bir başkenti var Ankara

               Aksini savunanlar, iyice düşünsünler, kara kara

 

               Kürdü, Lazı, Boşnakı, Çerkezi, Arnavudu ve Gürcüsüyle,

               Tüm Türkler bir Ordu, tarihten aldıkları, birlik öncüsüyle

 

               AB’ye giden yol gidecekse eğer, Ankara’dan geçer

               Dostunu düşmanını, sırasında bu millet, iyi seçer

 

               “Arus-ı saltanat, şerik kabul etmez!” bakın tarihe

               Tersini söyleyen, yansın için için, kara talihe

 

                Diyorlar  “Sözde Ermeni Soykırımı”nı, edin kabul

                Çünkü, hepsi soykırım suçlusu; olmayanı gel de bul

 

                AB derken: “Başka kriterimiz, başka koşulumuz yok!”

                Böyle açıklamalara ne zaman denecek, karnımız tok?

 

                Fransa ve İsviçre’de demokrasiler, nasıl da alkışlanır.

                Soykırım yoktur diyen baba yiğidin ise, alnı karışlanır.

 

                Yerinde hayır demesini bilirse eğer Türkiye,

                İnanın el-pençe divan durulur, aman yapma diye.

 

                Güneyimizde, ihanetin adımları atılıyor sinsice!

                Yüzümüze gülen hainler, diş biliyor habire, gündüz gece

 

                Başta büyük müttefik (!) Kore’den eski dost ABD(e)

                İki yüzlü davranıyor, yüzü kızarmaz biçimde

 

                Büyük Ortadoğu Projesi için, elden gelen yapılıyor

                Bunca mel’anet işlenip dururken, sanki Şeytana tapılıyor!

 

                Takke düştü kel göründü, AB’nin içi, çıktı yüzeye

                İki yüzlü Avrupa, aşikar oldu artık Türkiye’ye

 

                Yedi bin yıl önceki beyni, ortaya çıkardı arkeolojik kazı

                Günümüz insan beyninden, farksız çıktı, buluntu insan beyni enkazı

 

                 Darwin’in tezleri çürüdü böylece, birer birer

                 Sanıyı, zannı bir kenara attı, ilim denen er

 

                 Fatih’in bedduası var, kılıç hakkı toprak satılmasın diye

                 Satmak ne kelime, sanki ediliyor, birer ikişer hediye!

 

               Ermeni soykırımını kabulü, Rum’u tanıma baskısı

               Bu dayatmaların asıl, tek kaynağı, sadece Türk fobisi

 

               Ermeni konusu, Kürt sorunu, Kıbrıs sendromu

               Hepsinin temelinde var, Türk’ten nefret tohumu

 

               Mim Kemal Öke diyor ki, bilin dostlar: “Türkiye ötekidir!”

               Ağzıyla kuş tutsa, yine de edilecek nefretin tekidir!

 

               Türkiye’nin öyle gücü var ki, baştakiler bundan çok gafil

               Telafer’de, Kızılay’dan bile korktular, görmüşçesine fil

 

               Türkün yardımı erişince Türk’e, aldı ABD’yi bir telaş

               Görününce Ay-Yıldızlı bayrak, dost yüzler oldu memnun be kardaş.

 

               Türkiye’ye, insan hakları dersi verirken hala!

               Telafer’de geçilirken ırza, nerde bu Avrupa?

 

               AB’ye verile verile, daim taviz üstüne taviz,

               Geç kalan dik duruş, alınmıyor ciddiye, olsa da caiz

 

                AB’ye bu derece hahiş-ger olanın reddi, tabii bir kanun

                Elbette, başka değil, maskarası olur bu gidişle, ancak onun

 

                 ABD, Türkiye ve Irak politikasında iki yüzlü!

                 Tavşana kaç, Tazıya tut şeklinde takınmış, maskeli yüzü

 

                  Attığı bunca kazıklar, yetmiyormuş gibi Türkiye’ye

                  ABD, hala beklenti peşinde, utanmazlık içinde!

 

                  ABD’nin, ısındırmak için, devletlere uzattığı havuç

                  Kocaman bir topuza dönüşüyor, alamayınca tam bir sonuç

 

                  Okyanus ötesinden kalkıp, ta denizler aşıp gelen ABD(e)

                  Türkiye, komşularıyla ilişki kurmasın diyor, ne hikmetse

 

                  Ödleri kopuyor, ya ittihada giderse Alem-i İslam

                  Titriyor, ya olursa Türkiye, Alem-i İslam’a Şeyh-İslam

 

                  Fakat, hiçbir zaman korkunun ecele faydası yok

                  Kader yazdıysa, olacak bu, olsa da engeli çok

 

                  ABD hedefinde, şimdi İran ve Suriye var, fakat;

                  Başarı için, Türkiye’nin desteği isteniyor heyhat!

 

                  Türkiye, ah bir bilse, bilmediği, büyük potansiyel gücünü

                  Dünya titreyecek, diyerek; ya almak isterse Türkler öcünü

 

                  Ama buna, vermiyorlar fırsatı, ederek onu meşgul

                  Ey Allah’ın has kulu, harekete geç artık, usul usul

 

                  Türkiye, öyle cevahir bir ülke ki, yapamıyor Batı

                  Ne onunla bir arada, ne de onsuz buluyor rahatı

 

                  Türkiye, öyle büyük, yakut kütle ki, ne takılır yakaya

                  Ne de bir çırpıda vazgeçilip, atılır kolayca kenara

 

                  Her devlet, adım atarken diyor, kendi kendine: “Türkiye ne der?”

                  Sözde devlet adamları ediyor Türkiye’yi, boş yere heder!

 

                  Ne hikmetse, Türkiye’ye veriliyor hep, söz üstüne söz!

                  Ama ondan isteniyor, vermesi gerekli görülen öz

 

                  Şimdi, yeni bir moda, birden bire, aldı başını yürüdü!

                  Soruluyor artık “Doğru mu?” yoksa “Ulusal çıkar mı?” günü?

 

                  Elbette “Ulusal çıkar” katılmalı bazen hesaba

                  “Doğru” verecekse zarar; susup çekilmeli kenara

 

                  Elbette her zemin ve zamanda her söylediğimiz olmalı hak

                  Ama, her hakkı söylemeye de, hakkımız olmadığı muhakkak.

 

 

Önceki İçerikDua -4
Sonraki İçerikYurtdışına İlk Çıkış Heyecanı
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.