Müspet hareket;
Kendi meslek ve yolunun sevgisiyle hareket etmektir.
Değil çekişme ve sürtüşme, belki başkalarını düşünmeye bile,
Müspet hareket izin vermez.
Aldanmış veya aldatılmış kimselerle de,
Uğraşmamak, münakaşa etmemek ve tartışmamak gerek.
Bir tasallut ve sarkıntılıkla karşılaşıldığı takdirde,
Bunu vesile yapıp vakit kaybetmemek, ilişmemek lâzım.
Çünkü “İt ürür, kervan yürür.” hükmünce,
Bu durumlarda mümkün mertebe barışcıl bir tavır takınmalı.
Karşılık vermek zorunda kalınırsa,
Savunma ve korunma vaziyeti alarak;
O hâli geçiştirmeye çalışmalı.
Çünkü asıl olan müspet hareket etmek;
Huzur ve âsâyişin bozulmasına fırsat vermemektir.
“Vela teziru vaziretün vizre uhra.”
“Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez.” (En’am: 164)
Bir câni yüzünden onun kardeşi, hanedanı, çoluk-çocuğu mesul olamaz.
İşte bunun için, hayatta bütün kuvvetimizle âsâyişi korumaya çalışmalı.
Evet, bu kuvveti içe karşı değil, ancak dış tecavüze karşı kullanmalı.
Âyet’in düsturuyla görevimiz; yurt içinde âsâyişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir.
Evet, daima müspet hareket etmeli. Çünkü yurt içinde hareket menfîce olmaz.
Dâhildeki mânevî cihat, mânevî tahrip ve yıkımlara karşı çalışmaktır ki,
Bunun için de maddî değil, mânevî hizmetler lâzım.
Birkaç adamın hatâsıyla, yüzlerce adamın zarar görmesine sebep olmamalı.
Kat’î zaruret olmadan bunlarla uğraşmamalı.
Çünkü “Cevabü’l-ahmaki’s-sükût.” /
“Ahmaka cevap, onu cevapsız bırkmaktır.”
Fakat şunu da unutmamalı ki,
Canavar bir hayvana karşı kendini zayıf göstermek,
Onu hücuma cesaretlendirdiği gibi,
Canavar vicdanı taşıyanlara karşı dahi dalkavuklukla zaaf göstermek,
Onları tecavüze sevk eder.
Öyleyse dostlar uyanık davranmalı.
Ta dostların lâkaytlıklarından ve gafletlerinden,
Menfîlere taraftar olanlar istifade etmesinler.
Bir hanede veya bir gemide birtek mâsum, on câni bulunsa,
Kur’an adâleti; o masûmun hakkına zarar vermemek için,
O haneyi yakmayı ve o gemiyi batırmayı yasakladığı halde,
Dokuz mâsumu birtek câni yüzünden mahvetmek suretiyle,
O haneyi yakmak ve o gemiyi batırmak,
En büyük bir zulüm, bir hıyanet, bir haksızlık olduğundan;
Dahilî âsâyişi bozmak suretiyle,
Yüzde on câni yüzünden doksan mâsumu tehlike ve zararlara sokmak;
İlahî adâlete ve Kur’an gerçeği ile şiddetle men’ edildiği için,
Biz bütün kuvvetimizle,
Kur’an’dan alacağımız dersle,
Âsâyişi muhafazaya kendimizi dînen mecbur bilmeliyiz.