Müslümanlar Birbirlerine Karşı Merhametlidirler

111

Yüce dinimiz İslam; Müslümanlığı iki kelimede hulasa etmiştir: Halika tazim, mahlûkatına merhamet. Yani Müslüman, yaratana karşı saygılı olmak, yaratıklarına karşı da şefkatli ve merhametli davranmak durumundadır.

Yüce Mevla kâinatta her şeyi insana hizmet için, insanı da kendisine kulluk için yaratmıştır. İnsan hayatına haksız yere el uzatmayı ve yine onun hayatının devamı için yaratılan şeyleri tahrip etmeyi günah saymıştır.

İnsanın dinine, canına, malına, aile şeref ve haysiyetine, ekmeğine, kazanç teknesine el uzatmak, hainlik etmek İslam Dini’nde büyük bir ahlaksızlık, insan haklarına tecavüz, dolayısıyla da büyük bir günah sayılmıştır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadis-i şeriflerinde, Müslümanı ve mü’mini şöyle tarif etmiştir: “Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların güvende olduğu kimsedir. Mü’min de insanların malları ve canları hususunda kendisine güvendiği kişidir.” (Müslim, İman, 14; Buhârî, İman, 3) “Mü’min, geçimi güzel olan kişidir. Geçimsiz kişi de ise, hayır yoktur.” (Ahmed bin Hanbeli, Müsned 400) Çevresindeki insanlara güven vermeyen kimseleri de cennete giremeyecekleri konusunda ikaz etmiş ve “Çevresindeki insanların şerrinden emin olmadığı kişi, cennete giremez” (Müslim, İman, 19) buyurmuştur.

İyi bir Müslüman, herkesin hak ve hukukuna saygılı olmalı, herkese karşı merhametle davranmalı, kimseyi kırıp incitmemeli, kul hakkıyla Allah’ın huzuruna çıkmaktan son derece sakınmalıdır. Dünyada meydana gelen birçok kötülüğün, kavga ve cinayetlerin, huzursuzlukların, kul haklarına saygı göstermemekten meydana geldiğini unutmayalım. 

Toplu halde yaşayan bütün varlıklar birbirlerine yardım etme, birbirlerini gözetme duygusu ile bezenmiş olarak yaratılmışlardır. İslam Dini de bu duyguyu pekiştirmiş, Müslümanların bir bütün halinde yaşamalarını tavsiye etmiştir.           

Müslümanlar, birbirlerine saygı ve sevgiyle bağlı, her birinde şefkat, merhamet, hoşgörü ve diğergamlık duygularının hakim olduğu bir topluluk oluştururlar. Bu toplulukta mü’minin mü’mine bağlılığı, Hz. Peygamber (s.a.v)’in “Müminler, duvarları birbirine sımsıkı bağlı bir bina gibidirler” (Buhari, Edeb, 36; Müslim, Birr, 65) buyurduğu gibi, taşları birbirine kenetli yalçın duvar gibi sağlamdır.      

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de; “İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir” (Maide Suresi, 2) buyurmaktadır. Bu ilahi emir, Müslümanın yalnız kendisi için değil, aynı zamanda diğer insanlar için de faydalı olan şeyleri gerçekleştirme konusunda çalışması gerektiğini, ayrıca günah işlemek ve düşmanlık yapmak suretiyle kendisine ve başkalarına zarar vermekten sakınılması gerektiğini bildirmektedir.

Yüce Rabbimiz mü’minlerin kardeş olduklarını (Hucurat, 10) ve mü’minlerin kardeşlik hukukunun gereği olarak kendi aralarında merhametli olduklarını (Fetih, 29) bildirmiştir.

Bir Müslüman, din kardeşine daima merhametle muamele etmeli, kardeşine kendisi herhangi bir şekilde zarar vermediği gibi, ona bir başkasının zarar vermesine de asla müsaade etmemelidir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.)  de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Müslüman müslümanın kardeşidir. O’na zulmetmez ve (başına gelen musibette) onu yalnız bırakmaz, terk etmez. Bir kimse Müslüman kardeşinin ihtiyacını yerine getirirse, Allah da ona yardım eder. Bir kimse bir müslümanın sıkıntısını giderirse,  Allah da ona yardım eder. Bir kimse bir müslümanın sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet günü sıkıntılarından birini giderir. Bir kimse din kardeşinin ayıbını örterse, Allah da Kıyamet gününde onun ayıbını örter.” (Tecrid-i Sarih, 12/134)    

Din kardeşinin dertlerine, üzüntülerine karşı duyarlı olması,  ihtiyaçlarını karşılamak, sıkıntılarını gidermek için çaba göstermesi Müslüman için en büyük bahtiyarlıktır. Hz. Peygamber (s.a.s.) böyle davranmanın Allah’ın rızasına vesile olan üstün bir meziyet olduğunu bir hadis-i şeriflerinde şöyle haber vermektedir: “Allah, bir kimseye bir iyilik murad ettiği zaman onu insanların ihtiyaçlarının mercii yapar.” (Keşfül Hafa, c.1, s.78, H.189)

Hz. Peygamber (s.a.v.), “Mü’min olmak istiyorsan komşuna iyilik et, Müslüman olmak istiyorsan; kendin için istediğin şeyi diğer insanlar için de iste” (Tirmizi, Zühd, 2; İbni Mace, Zühd, 24) buyurmuştur.                                                             

Müslümanlar, Allah Resulü (s.a.v.)’in; “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de olgun mü’min olamazsınız” (Müslim, İman, 93) “Birbirini sevmede, birbirine acımada ve birbirine şefkat göstermede mü’minler bir vücut gibidir. Vücudun bir uzvu rahatsız olunca diğer uzuvları da ona ortak olur” (Riyazü’s-Salihin, 1/277) sözlerini çok iyi anlamalıdır.   Hiçbir ayrım yapmaksızın bütün din kardeşlerini Allah için sevmeli, onlara karşı anlayışlı, alçakgönüllü, cömert ve merhametli olmalıdır.

Yoksul, kimsesiz biçarelere yardım etmek, düşeni kaldırmak, hastayı ziyaret etmek, açları doyurmak, açıktakileri barındırmak, dul ve yetimlerin elinden tutmak, küçüklere şefkatli, büyüklere saygılı olmak her Müslümanın görevidir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.): “Müslümanların dertleriyle dertlenmeyen, onlardan değildir” (Keşfü’l Hafa, 2617) buyurmuştur.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in uyarılarına dikkat etmeli, tavsiyelerine kulak vermeliyiz. Yüce Rabbimizin bütün mahlûkatına merhamet göstermeli, hiç kimseye ve hiç bir şeye zarar vermemeye çalışmalıyız.  Yakınlarımıza, iş arkadaşlarımıza, komşularımıza ve bütün insanlara güven telkin etmeli ve bunu, bir hayat prensibi haline getirmeliyiz.