Müslüman Roman

97

Anglikan Kilisesine cevap yazanlar kalmadı.

Ya tam teslim olduk.

Ya sorular anlamsızdı.

Vücudu şehir gören bir medeniyet algısından şehirleri bedenden ibaret göre bir savruluşa gidiyoruz

Bir sonraki Papa Amerika’nın Kuzeyinden olacak gibi.

Ya Halife?

Cemalettin Afgani’ye Ernest Renan’ın sorduğu soru demek ki geçerli!

Sabah akşam inancımızla kavgalı bir halimiz var.

Mısır’ı kaptırdık belli…

Ya Suriye!

Soğuklar geliyor, yağmurla çisil çisil.

Ve Muhsin Başkan hâlâ üşüyor karlar altında.

Dağlar eridi, onun üstündeki karlar erimedi.

Sisli havaları kendine cibinlik yapmak da var, uyumak öylesine!

Ancak uyanışın daha güzele olacaktır, ihtimal.

Demokrasideki temsil konusu dini temsil ile karıştırılmamalı.

Hayata filmin koptuğu yerden başlarız. Başlangıçta son, sonda başlangıç olur…

Aslında filmin kopması da senaryonun parçasıdır.

Medya ile medyum arasında bir ilişki var, ama çözemedim

“Umurumda değil zaman!” deyince, yaşıyorsunuz demektir.

Örgü iyidir; örgüt kötüdür.

Örgütsel dökümanlar asıl tehlikedir.

Her Türk asker doğar; bir kısmı vergi mükellefi olur!

AK’lanınca Suriye, geleceğe daha umutla bakacaktır.

AK’şam yine AK’şam yine AK’şam

Gelin Can’lar bir olalım.

Birliğin farkına varalım…

Türkiye ile Galatasaray arasında kuvvetli bir bağ var..

Ya başa güreşiyor ya da tepetaklak.

Bizim yaptığımız her maç Yedi Düvele karşıdır; aşağısı kurtarmaz.

Kimimiz ak çadırda, kimiziz kızıl, kimimiz kara.

Ancak Gök Otağdır hepimize.

Soy soylamak boy boylamak lazım…

Katılarak güldüğünüz demokrasiye katılımcı demokrasi denir.

Bir gruptan diğerine katılmak işine katılımcılık olur…

Demokrasi kime katılır?

Demokrasi buharlaşırsa aldığımız nefese kadar katılır, iyi olur.

Demokrasimiz Güneş Otel’de konakladı beri, Otel demokrasisi olarak devam ediyor.

Taksim edilişimiz de ondan.

Yeni kutlama günleri ihdas etmeliyiz.

İlk McDonalds açıldığı zamanı da milli günlere ilave etmek lazım…

Şimdi çocuklara “yalan söyleme” diye öğretiriz de sonra roman okur, filmleri izler, dizilerde sıra sıra diziliriz.

Yalan ve gerçek ne ki?

Mitoloji yazanları anlamak mümkün, ama roman yazanlar neden yazar, okuyanlar neden okurlar?

Siyaset tarih olur, tarih hafıza olur, hafıza geçmişi karartır, kimlik olur.

Aslında edebiyat dediğimiz, Sokrat’ın dediği gibi yalandan ibaretse, Sokrat’ın dediği gibi yazar şairleri sürgün etmek mi lazım?

Roman ile Müslüman Roman arasında nasıl bir fark olabilir, mesela!