Müslüman  Bakış  Tarzı

137

   Herkes elhamdülillah müslüman. Fakat dört başı müslüman olmak, istenilse de kolay değil.

     Hatasız, eksik ve nâkıs bir müslüman olmamak için,

     Şüphesiz devamlı bir gayret ve çaba içinde olmak gerek.

     Fakat insan, her hareket ve sözünde

     Müslümana yakışmayacak durumlara düşmekten; -istese de- uzak kalamaz!

     Elbette akîde ve inanca aykırı olarak sarf edilen söz ve yapılan davranışlar;

     İnkâr, inançsızlık ve hâşâ dinsiz oluştan kaynaklanmıyor.

     Kasıtsız ve şuursuz oluş; yani gafletten, kulun da onaylaması mümkün olmayan,

     Gayri ihtiyarî düşüncelerden ileri gelmekte.

     Bu hâller; kimseyi ne dinden, ne imandan ne de İslâmdan çıkarır. Yani çıkarmaz.

     Sadece dinin, açık emirlerine karşı suç ve günah işlemiş olur!

     Allah affeder veya etmez O’nun bileceği bir husus.

     Allah; münkir ve inkârcı olmayan kullarını, suç ve günah işledikleri zaman;

     Hemen cezalandırmaz. Bir ömür boyu, pişman olmaları, tövbe etmeleri için zaman tanır.

     Eğer ânında cezalandırsaydı, dünyada kimse kalmazdı!

     Binaenaleyh, bu gibi kimseleri: “Bu ne biçim müslüman?”,

   “Ben böyle bir kimseyi müslüman saymam!”, “O müslüman olamaz!” gibi ifadelerle

     Hemen silip atmak; çok yanlış, üstelik mânevî vebali büyük.

     Çünkü iman bir kalp işi. İmanın olup olmadığını ise, ancak Allah bilir.

     Bu tarz fikir yürütüşler; akîde ve inançların taklidî olup, tahkikî olmayışdan,

     Körü körüne bir inanç sahibi olmaktan ve inancı

     İlmî bir temele oturtmayış gibi sebeplerden ötürüdür.

     Bu menfî bakış tarzı ve keyfî hüküm veriş;

     Bir bakıma, bu gibileri kâfir olarak görmek (!) ve bilmekdir (!)  ki,

     Hiç yoktan insan, kendini büyük bir tehlikeye atmış olur!

     Zira kâfir diye nitelediği kimse, kâfir değilse, kendisi kâfir olur! Ebedî hayatı kaybeder!

     Kaldı ki, insan hüsnü zanna memur. Menfî ve olumsuz düşünmemekle görevli.   

     Toplumda namaz kılmayan, oruç tutmayan, daha bunlar gibi,

     Allah’ın birçok emir, nehiy ve yasaklarını yerine getirmeyen niceler var!

     Bunlar Allah’ı inkâr etmedikçe, Allah’a şirk / ortak koşmadıkça,

     Elbette mü’mindir, müslimdir; fakat günahkârdırlar.

     Bir an evvel Allah’a yönelerek af ve mağfiretine sığınmaları gerekir.

     Dediğimiz gibi, Allah affeder veya etmez O’nun bileceği bir iş.

     Ama şu husus unutulmamalı ki, zerre kadar imanı olan;

     Er geç ebediyyen kurtuluştadır.

     Zaten zerre kadar imanı olmamak, gerçekten çok zor.

 x

     Evet, imandan düşmek, İslâmdan çıkmak,

     Değil öyle, o kadar kolay.

     Mü’min ve müslim vasfından sıyrılmak,

     Değil öyle, hemen olacak şey.

 x

     Zaten kul, cennete bir kişi girecek deseler;

     O kişi ben olabilirim diye ümit etmekle,

     Cehenneme bir kişi atılacaksa, o kişi ben olmayayım diye,

     Ciddî bir gayret ve çaba göstermekle, mükellef ve yükümlü.

     Çünkü yeis / ümitsizlik; her türlü kemâl, olgunluk

     Ve gelişmenin önündeki en büyük engel.

Önceki İçerikAtaş!
Sonraki İçerikTürkiye ve Bulgaristan’da Hukuk ve Refah İlişkisi
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.