Musluktan Su Akmıyor!

94

Türkiye’nin gündemine bakınca, akıl sağlığını bozacak türden gelişmeler sebebiyle, hayatın idamesi için yeterli suyun artık yaşam pınarlarımızdan akmadığını görüyoruz.

Buna karşılık insanlarımız; okumuyor, yazmıyor, konuşmuyor ve tepki vermiyor. Nedeni, basit baskıcı bir istibdat rejiminin, sopası elinde halkımızın başında duruyor olmasıdır. Hukukun ve adaletin ismi bile silinmiş durumda… Üretmeyen ekonomimiz; sıcak para sübvansiyonu ve küresel sömürünün desteği ile pamuk ipliğine bağlı olarak nefes alıyor!

PKK’lı İmralı Canisi’nin fotoğrafları Diyarbakır’da panoları süslüyor, BDP ise 30 Mart’tan sonra demokratik özerklik ilan edeceğini söylüyor ve ilginç bir zamanlamayla, şehit kanları ile Kıbrıs’ta sağlanan hakların geri verilmesi için ABD ve Birleşmiş Milletlerin gözetiminde pazarlık masasına oturuluyor…

Bu bize, benim 10 yıldır söylediğim ve Ümit Özdağ‘ın da 13 Şubat 2014 günlü Yeniçağ Gazetesi‘nde yazdığı gibi “Önümüzdeki üç yıl, son 100 yılda Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı sürecinde yaşadığımız ağırlıkta bir sürece benzer süreci yaşayacağız” dediklerini mi yaşayacağız diye düşündürtüyor!

Eğer bu öngörülerimiz doğruysa, o halde ivedi olarak Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı sürecinde ne oldu diye hatırlamalıyız.

Bu dönemi, yani 1699 tarihinden itibaren, sürekli Anadolu merkezli bir geri çekilme içindeki Osmanlı – Türk İmparatorluğu’nun, küçülüşten hiçliğe doğru sürüklenişini ve Misak-ı Milli’yi yaratan koşulları iyi bilmeli ve yeniden gözden geçirmeliyiz.

Sadece Justin McCarthy‘e kulak verecek olursak; kısa süren Balkan Savaşları’nda insan kaybımız 632 bin, toprak kaybımız ise bugünkü Türkiye’nin % 20’sinden fazla boyuttaydı. Ona göre, Birinci Dünya Savaşı’nın çıkartılma nedenlerinden biri Osmanlı – Türk İmparatorluğu’nun yıkılmasının sağlanmasının yanında, Müslüman – Türk nüfusun da katledilerek veya asimilasyon yolu ile yok edilmek istenmesiydi. Nitekim savaş sonucu ortaya çıkan istatistiklere bakılınca, bunun önemli ölçüde gerçekleştiğini ve yok oluştan Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türk Milliyetçilerinin verdiği “İstiklal Mücadelesi” ile kurtunulduğu, önümüzde tarihi bir gerçek olarak durmaktadır.

Türk Milleti’nin, 19. yüzyıl başlarından itibaren fark ettiği ve acil tedbirler alarak sürekli çareler aradığı “devletin ve milletin bekası” meselesi, Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı sonrasında, olmak veya olmamak problemi ile önümüze gelmiştir. Acaba Ümit Özdağ’ın dediği gibi yine bir olmak veya olmamak meselesi ile mi karşı karşıya kalacağız?

Türkiye’de, insanın akıl ve ruhunda derin tesirler bırakan gelişmeleri görünce, Türk Milleti’nin yeniden bir varlık mücadelesi içine gireceğini düşünmeden edemiyoruz. Çünkü dünyanın hiç bir yerinde, sağlıklı işleyen devlet mekanizmalarında ve toplum ilişkilerinde görülmeyen şeyler,ülkemizde görülüyor. Değil Türkiye, ABD dahil hiç bir ülke, bunları kaldıramaz…

Rüşvetin, yolsuzluğun, hırsızlığın bu kadar sıradanlaştığı ve kanıksandığı toplumda, kırılmalar kaçınılmaz olur. Düşünün 12 yıldır ülkeyi yöneten bir başbakan “paralel devlet”ten dert yanıyor ve yol arkadaşlığı yaptığı insanları “örgüt lideri” olarak suçluyor ve “tanıyamamışız” hafifliğine düşüyor. İktidar yandaşı bir işadamının, milletin bilmem neresine koyacağız şerefsizliği ise büyük bir pişkinlikle karşılanıyor. Diğer yandan bölünmenin ve parçalanmanın alt yapısı tamamlanıyor. Bunların hiç biri hayra alamet şeyler değil…

Ve bütün bunlar bize,mecazi anlamda yaşamın pınarı olan her türlü“su” kaynağımızın kurumakta olduğunu gösteriyor. Evinizdeki musluktan bir saat su akmamasına göstereceğiniz tahammülsüzlüğü biliyorum. Bu nedenle ülkemizin yaşam damarlarındaki tükenmişliğe bazılarının gösterdiği anlayışsızlığı kabul edemiyorum.

Yeniden bir “Milli Mücadele” yaşamak gerekiyorsa, elbette her türlü bedeli gözönüne alarak bundan kaçınmayız. Ama akıl, bilgi ve tecrübe buna gerek olmadan sorunları çözeceğimizi gösteriyor. Haydi o zaman 30 Mart’ta, herkes için görevini ve gereğini yapmaya vede Türk Milleti’nin yaşamı için temiz pınarlardan bereketli ve sağlıklı sular akıtmaya…