Muhatap

13

     Şu kâinatın / evrenin sâhibi, mutasarrıfı / idarecisi,

     Elbette bilerek yapıyor.

     Hikmetle / bir gaye ve amaç gözeterek tasarruf ediyor.

     Her tarafı görerek tedvîr / idare ediyor.

     Herşeyi bilerek, görerek terbiye ediyor / yaratıp yetiştiriyor.

     Herşeyde görülen hikmet, gaye ve faydaları,

     İrade ederek yaratıyor.

     Madem yapan bilir,

     Elbette bilen konuşur.

     Madem konuşacak,

     Elbette şuur / bilinç ve fikir sahibi olup,

     Konuşmasını bilenlerle konuşacak.

     Madem fikir sahibi ile konuşacak,

     Elbette şuur sahipleri içinde en kabiliyetli,

     Şuuru en geniş olan insan nev’iyle konuşacak.

     Madem insan nev’i ile konuşacak,

     Elbette insanlar içinde muhatap kabul edilebilecek,

     En mükemmel / en kâmil ve olgun insanlarla konuşacak.

     Mâdem en mükemmel, istidat ve kabiliyeti en yüksek,

     Ahlâkı yüce, insanlığa rehber olacak olanlar ile konuşacaktır.

     Elbette dost ve düşmanın ittifakıyla,

     En yüksek istidatta ve en yüce ahlâkta,

     İnsanlığın beşte biri ona tâbi olmuş / uymuş,

     Dünyanın yarısı onun manevî hâkimiyeti altına girmiş.

     İstikbal onun getirdiği nûrun ışığıyla,

     Bin üç yüz sene ışıklanmış.

     İnsanların nûranî kısmı olan inananları;

     Günde beş defa, devamlı olarak,

     Onunla bağlılıklarını yenileyerek;

     Ona rahmet ve saâdet duaları eden,

     Onu medih ve ona muhabbet etmiş olan,

     Hz. Muhammed ile konuşacak.

     Nitekim konuşmuş, onu resûl / elçi seçmiş.

     Diğer insanlara rehber yapmıştır.

                         Firdevsî Cennet

     Herkesin bütün saâdetleri, merhamet edici bir Rabbe olan teslimiyete bağlıdır.

     Aksi takdirde pek çok rablere muhtaç olur. Çünkü insan;

     Kabiliyetlerinin çok kapsamlı oluşu bakımından herşeye ihtiyaç hisseder.

     Herşeye karşı alâka duyar.

     Üstelik, herşeye karşı, gerek hissederek gerekse hissetmeyerek;

     Üzüntüleri, elem ve acıları vardır. Bu durum ise,

     Tam bir Cehennemî vaziyet ve hâldir.

     Fakat Rab zannedilen sebeplerin; aslında Allah’ın kudretine;

     Hikmet ve imtihan gereği birer perde olduğunu anlayıp,

     Bir tek Rabbe teslimiyet;

     Firdevsî / Cennet saâdeti gibi bir vaziyet ve hâldir.

Önceki İçerikNefis
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.