“Muhalefette 5, Hükümette 15”

166

Gel vatandaş gel; meslek pazarına gel! Bu doktorlar var ya bu doktorlar; özel – tüzel, paraya para demiyorlar. Bu eczacılar var ya bu eczacılar; kutu kutu malı götürüyorlar. Bu memurlar var ya bu memurlar; boşta gezenin baş açık tayfası. Hele bu öğretmenler var ya bu öğretmenler; lap lap çene, şap şap ense / salla başı, al maaşı.

Sahne 2: Öğretmenim canım benim.. Bana bir harf öğretenin.. Oku, öğren ve bunda devamlılık göster.. Onlar geleceğimizi yoğuranlar.. Onlar eli öpülesi kahramanlar.. Onlar Akşemseddin, Şeyh Edebali, Molla Güranî; bunlar Necmettin Hoca‘nın dersten tüyen talebeleri..

Sahne 3: Elimi sallasam 50 bin lira, kıçımı sallasam program olur tüm kanallara.. Mankenimsi kırıtıklara mı itirazınız stand üptirikçi sırıtıklara mı itirazınız? Yoh mi, onların gelir vergisi gelmir mi, işçinin – memurun peşin vergisi daha çoh mi? Sol ayağım dolar süründürür, sağ ayağım avro sündürür. Haftalık futbol gevişi ne öküz öldürür, ne ortaklık böldürür; ha babam milyon milyon güldürür.

Sahne 4: Bir kişiye tam 9, Dokuz kişiye 1 pul şiiri; olmayan 9 pulu götüren kişi, 1 pulu kalan sazan balığı gibi bişi. Gemiciliklerde talim var, sandıklar dolusu bir acayip yârim var. Bu koltuğu tutmuş, bu ihaleleri parsellemiş, bu ve bu komisyon yemiş, öteki de ‘bende istikrardan yanayım‘ demiş.

Sahne 5: Afrika atasözü; Beyaz adam geldiğinde bizim elimizde toprak vardı, onların elinde İncil. Şimdi bizim elimizde kitap var, onların elinde toprak. Atasözünün Türkçe özü: Şevki Hoca bana sahabeyi anlat; içinde dernek, gazete, televizyon, parti ve vakıf İşletmeleri olsun. Bana kitabı anlat Hayrettin Hocam; ortasında çifte eşler, 4 çeker jipler, 5 yıldızlı tatil için İslamî oteller, açık büfeler ve günah dökümü için senelik umreler olsun.

Gel vatandaş gel; Hutame‘ye gel! Anlat sinenin yangınlarında yaşasın Hâviye. Gayya gayya yürüsün insan eti kokan bulvarlarda nâr’un-hâmiye. Zebaniye gel vatandaş, zebaniye..

NOT: Bu yazı Ankaralı Turgut‘a sosyal içerikli senaryo olarak hazırlanmıştır. Yayınlanan yazılar bazılarını bağlar, bazılarını bağlamaz. Kendi düşen ağlamaz.