Müesses Nizam, Derin Devlet

109

“Derin devlet, Cumhurbaşkanlığı Sistemine yönlendirerek Tayyip Erdoğan’ı kendisine mahkûm etti.”  “Devlet Bahçeli AKP’yi sınırlandırmak ve Milliyetçileri iktidardan uzak tutmak için müesses nizamın kullandığı bir ajandır.”

“Kemal Kılıçdaroğlu derin güçlerin CHP’yi iktidar alternatifi olmasın diye tuttuğu bir Genel Başkandır.” “Meral Akşener de müesses nizamın kontrolüne girdi.”

Bu cümleler ve benzerlerini hepimiz her gün birilerinden okuyoruz.

“Teröristbaşı Abdullah Öcalan‘ın eski bir MİT mensubu olduğu”, “HDP‘nin PKK’nın halk üzerindeki etkisini kontrol etmek için devlet tarafından kurdurulduğu” gibi yorumları da hatırlayalım.

Doğu Perinçek‘in meşru bir siyasi parti liderinden çok bir istihbarat görevlisi gibi görüldüğünü de biliyoruz.

Yüzde 1 civarında oy alan BBP’nin merhum Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu‘nun yakınları O’nun “müesses nizam” tarafından devlet içindeki belli bir mekanizma işletilerek “şehit edildiğine” inanıyor.

Adnan Kahveci’den, Turgut Özal’ın ölümüne kadar birçok kaza veya tabii ölüm gibi görünen vakanın aslında “derin güçler” tarafından işlenmiş cinayetler olduğu iddia edildi.

Toplumu sarsan siyasi suikastların hiçbirinin arka planını da öğrenemedik. Bunlar da iç veya dış derin güçlerin işi olduğuna dair yaygın kanaati besledi.

Şimdi bütün bunları peşpeşe sıralayınca “ayı izini kurt izine karıştırmamız” için bir zemin oluşacağı kanaatindeyim. Çünkü bunların hepsini aynı kategoride değerlendirmek mantıklı ve gerçekçi olamaz.

Siyasi cinayetler ve istihbarat savaşları kapsamında olanlar ile siyasi partiler ve liderlerinin aldığı kararlar, izlediği politikaları etkileyen faktörleri ayrı değerlendirmemiz gerekir.

*********************************

Derin Devlet

Dünyada bütün köklü ülkelerde ülkenin müesses nizamının (kurulu düzeninin) sorunsuz yürütülmesi için devletin resmen yapamayacağı işleri yapan kurumlar olduğu iddia edilir ve bunlara “derin devlet” denir.

“Devlet yetkisi resmen elinde olmayan kişilerin bu yetkiyi ellerinde bulundurarak çeşitli alanlarda faaliyet yürütmesidir derin devlet.” Veya FETÖ örneğinde olduğu gibi, devlet içinde fakat örgüt hiyerarşisi içinde hareket eden örgüt mensuplarının, devlet gücünü hukuka aykırı olarak kullanmasıdır.

Yapısı, çalışma yöntemi ve kimlerden oluştuğu bilinmediği için derin devlet hakkında farklı kanaatler oluşmuştur: Bir kesim“derin devlet hep zararlı işler yapar” derken, diğer bir kesim “ülkemizi hâlâ ayakta tutan derin devlet(ler) var”inancıyla mutlu olur.

“Devletin resmen yapamayacağı işler” sözünden kastedilen sadece kanunsuz işler değildir. Yasal zeminde kurulu düzenin devamını sağlamak için yapılabilecek çok önemli eylemler de olabilir.

Ancak gücünü yasalardan almadığı için derin devletler toplumsal hayatı felç de etse, tam tersine halk menfaatine de işler de yapsa meşru yapılar değildir.

“ABD’de Başkanlar değişir ama ‘müesses nizamın’ çizdiği politikalardan sapılmaz. Başkanlar kurulu düzenle çatışarak devleti yönetmenin güçlüğünü kavrar ve onlarla uzlaşıp orta yolu bulmaya çalışır” diye bir genel kabul vardır.

“Türkiye’de devleti ayakta tutan bir derin devlet var mı? sorusuna bu işi bilenlerin çoğu “keşke olsaydı ama yok”cevabını veriyor. (“Derin Devlet” kitabı yazarı Ömer Lütfü Mete ve Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’dan bu cümleyi duydum.)

Türkiye’deki eskiden bir derin devlet varsa bile bu mekanizmalar ortadan kaldırılmış ya da yenisi kurulmuş olmalı. Belki de “orta yol bulunmuştur” diye düşünebiliriz.

“Kanun çerçevesindeki” bazı eylemlerin derin devletin yasal zemindeki uzantıları ile gerçekleştirdiği sıkça iddia edilmektedir.

Ülkeyi hiç olmaz bir zamanda seçime götürmek, toplumsal bir talep olmadan mevcut sistemde köklü değişiklik yapmak, terör politikasında esaslı değişimler, toplum kesimleri arasında nefret oluşturacak eylemler gibi.

Ama bütün bunları bir derin devletin/ kurulu düzenin yaptığını söylemek ne kadar doğru olur?

Bunların seçimle gelmiş siyasilerin normal tercihleri olması daha mantıklı değil mi?

Elbette siyasileri etkileyen bir takım güçler olduğunu ve bu güçlerin birbiriyle çoğu zaman uyuşmadığını ve çatıştığını düşünüyorum. Bunlardan bazılarının belli konularda sonucu daha belirleyici olabildiğini de görüyorum.

*********************************

Halk İradesi Hikâye mi?

Bütün demokrasilerde seçimle iktidara gelen kişi veya parti her aklına geleni yapamaz. Yani kanuna uysa ve yetki alanı içinde olsa bile, her istediğini uygulamaya koyamaz.

Çünkü iktidarı sınırlayan toplumsal tepkileri dikkate alması ve iktidar gücünü paylaşan baskı gruplarını da ikna etmesi gerekir.

İktidar gücünü paylaşan gruplar deyince aklımıza ilk olarak eskiden askeriye, yargı ve medya gelirdi. Bunlara büyük sermaye, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, cemaat ve tarikat gibi inanç örgütleri vd ilave edilmeli.

Ayrıca büyük devletler, uluslararası kurumlar ve şirketlerin etkisini de dikkate almak zorundayız.

Tabii ki devlet tecrübesinin devamlılığını sağlayan bürokrasi de çok önemli.

Cumhurbaşkanı Turgut Özal‘ın Irak’ın ABD ile birlikte işgali arzusu, Genelkurmay Başkanının istifaya varan tepkisi yüzünden gerçekleşmedi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bütün baskılarına rağmen Merkez Bankası’na faizleri istediği seviyeye indirtemedi.

Bunlar bilgi, tecrübe ve devlet aklının olumlu sonuçları olarak tezahür etti.

***

Bana göre müesses nizam bütün bu etkilerin dengelenmesiyle ortaya çıkan düzenin adıdır.

Herkes “müesses düzen” derken neyi kastettiğini açıkça ortaya koymalıdır. Demokrasilerde olağan iktidar paydaşları olan grupları mı kastediyoruz yoksa gücünü yasalardan almayan derin bir y Dünyada bütün köklü ülkelerde ülkenin müesses nizamının (kurulu düzeninin) sorunsuz yürütülmesi için devletin resmen yapamayacağı işleri yapan kurumlar olduğu iddia edilir ve bunlara “derin devlet” denir.

“Devlet yetkisi resmen elinde olmayan kişilerin bu yetkiyi ellerinde bulundurarak çeşitli alanlarda faaliyet yürütmesidir derin devlet.” Veya FETÖ örneğinde olduğu gibi, devlet içinde fakat örgüt hiyerarşisi içinde hareket eden örgüt mensuplarının, devlet gücünü hukuka aykırı olarak kullanmasıdır.

apıyı mı?

Ben içeriği ortaya konulmayan müphem güçlerle ilgili hiçbir iddiayı ciddiye almıyorum. Somut veriler üzerinden analiz yapmayı tercih ediyorum.

 

 

 

 

Önceki İçerik30 Ağustos, Bağımsızlığımızın İlk Günüdür
Sonraki İçerikVermek İstemeseydi…
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.