Râşit Bey (1868-1952) Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde 1919-1921 yılları arasında Bâb-ı Âli hûkümetlerinde, İaşe-Maliye-Maarif ve Evkâf Nezaretleri gibi dört ayrı bakanlığın başında nazır olarak yani bugünkü tanımıyla bakan olarak görevde bulunmuştur.
Râşit Bey, olağanüstü zeki, fevkalâde bilgili, müthiş bir hafızaya sahip, hârikulâde bir Türklük ve İslam şuuru ile mücehhez (donanımlı) idi.
Bu efsanevi hoca ile tanışmamız 1945 yılında Galatasaray Lisesi’nde oldu. Tarih dersi hocamızdı. İlerlemiş yaşına rağmen dinç ve sağlıklıydı.
Râşit Bey, kısa boylu ve zayıftı ancak vâkur, ciddi ve soylu davranışlarıyla karşısındakini hemen tesiri altına alırdı. Okuldaki yabancı uyruklu hocalar kendisinden çok çekinirler ve saygılı davranmaya özen gösterirlerdi. Ayrıca Fransızca diline olan olağanüstü hakimiyet ve bilgisine şaşırırlardı.
Râşit Bey, Maliye Yüksek Okulu ile Deniz Ticaret Yüksek Okulu’nda da Fransızca ve coğrafya dersleri verirdi. Hocalık dönemi 1924’te başlamış ve 1949 yılında sona ermiştir. 25 yıllık bu dönemde yirmi bin civarında öğrencisi olduğu tahmin edilmektedir. Hoca aynı zaman da akademik çalışmalar için kendisinden randevu alarak gerek ülkemizden gerekse dış ülkelerden gelen çok sayıdaki uzmana da bilgi aktarır ve onlara referans olurdu.
Râşit Bey hakkında pek çok anektod nakledilmiştir. İaşe nazırlığı döneminde İngilizlerin rüşvetini red etmiştir. “- Ben seksen bin altına kadar namusluyum. Daha fazla rüşvet teklifi almadım. Bunun için bu sınırı koyuyorum” sözü O’na aittir. Râşit Hoca’nın bu ifadesine bir hayli yazılı eserde rastlanır.
Çok anlatılan bir diğer anektod da; Fransa sefirinin, Maliye ve İaşe nazırı Râşit Bey’i, 14 Temmuz Fransa Ulusal Bayramı nedeniyle davet ettiği yemekteki olaydır. Râşit Bey gecenin onur konuğudur. Yemekte, yanına Fransız sefirinin eşi madam Bompard oturur.
Madam Bompard, Râşit Bey’in geniş dünya görüşü ve birikiminden etkilenir. Çok ilgi duyduğu modadan bahis eder. Râşit Bey moda hakkında da bilgi sahibidir. Süre ilerledikçe o gece için ikram edilen özel şaraptan fazlaca içen Madam Bompard alkolün verdiği etkiyle moda konusunu iyice koyulaştırır, giderek konuşma uslübu saldırganlaşır ve Türk hanımlarının kapalı giyinmesini eleştirir.
Avrupa’da yaygınlaşan yeni modanın hanım giysilerinde kolları bacakları ve göğüsleri kısmen açık bırakacak şekilde dizayn edildiğini ve buna dekolte denildiğini anlatır. İstanbul’da ise Türk hanımlarının hâlâ bu modadan bî haber olduğunu tenkîd eder.
Raşit Bey konuyu değiştirmek için çaba gösterirse de başarılı olamaz. Aldığı alkol nedeniyle sesi de yükselen Madam Bompard, hanımların açılmasının artık bir uygarlık ölçütü olduğunu söyleyince dayanamaz. Herkesin duyacağı bir sesle;
“-Madam, çıplaklık medeniyet ölçüsü ise sömürgelerinizin bulunduğu Afrika’nın çok gerisinde kaldınız. Orada insanlar anadan doğma dolaşıyorlar” der.
Râşit Bey, bir hayli yüksek görevlerde bulunmuştur. Ancak, Cumhuriyet Hûkümeti’nin çok doğal bir tavrı olan İmparatorluk erkânına soğuk davranmasıyla işsiz ve parasız kalmıştır.
Ankara’da büyük bir güvene sahip olan, bir süre milletvekilliği de yapmış olan Galatasaray Lisesi müdürü Behçet Güçer ile devrin önemli bakanlarından Abdullah Suphi Tanrıöver’in girişimleriyle, Galatasaray Lisesi ile Maliye Yüksek Okulu’na ve Deniz Ticaret Yüksek okullarına hoca olarak atanarak maddi sıkıntısı önlenmiştir.
Raşit Hocanın “Türklere Karşı Haçlı Seferleri” kitabı pek çok kişiye kaynak olmuş ve olmaya da devam etmektedir.