Muaviye’nin Devesi veya Davranış Kontrolü-2

105

Bir önceki yazımızda Muaviye ve Küfe’li bir vatandaşa arasında geçen kıssadan yola çıkarak insanların nasıl davranışlarının kontrol edildiğini ve bunun Türk toplumu üzerindeki yansımalarını açıklamıştık. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim.

Tutum; bireyin kendine yada çevresindeki her hangi bir nesne, toplumsal konu yada olaya karşı deneyim bilgi, duygu, motivasyonuna dayanarak, örgütlediği zihinsel, duygusal ve davranışsal bir tepki, ön eğilimdir. ‘Tutum, belirli objelere karşı, geçirdiği çeşitli deneyimler sonucu düzenli bir tavır alışları, davranış biçimleridir.’ Tutumları oluştururken inançlar, değerler ve normlar çok etkilidir. En genel anlamda ise tutumu ‘bireye atfedilen, onun bir psikolojik obje ile ilgili düşünce duygu ve davranışlarını düzenli bir biçimde oluşturan eğilimlerdir’.

Tutumlar niçin önemlidir? Bireylerin davranışlarını yönlendiren gizli bir güç oldukları kabul edilmektedir. Tutumların incelenmesi aslında insanların davranışlarının arkasındaki nedenleri, davranış kalıplarını, davranış oluşturma mekanizmasını da açığa çıkaracaktır. Tutumların işleyiş şekli açıklandığında ise davranışların önceden tahmin olanağı ortaya çıkacaktır. Diğer yandan tutum, değişim süreçleri ortaya çıkarıldığında ise bireylerin davranışları, tutumlarının etkilenmesi yolu ile denetim altına alınabilecektir. Günümüz Türkiye’sini düşündüğümüzde toplumların belirli kesimlerini yönetme durumunda olanlar için konunun önemi açıktır.

Tutumları oluşturan faktörler bilişsel, duyuşsal ve  davranışsal  boyuttur.  Bilişsel boyut; belirli nesne ve konu hakkında sahip olunan fikirleri ve inançları içerir. Topluma verilen bilgi yansız ve doğru olması gerekmez. Hatta verilen bilgi, belli bir amaca yönelik olduğu için kesin yargı ve tarafgirlik içerir. Kişi, belirli bir kaynaktan  tutuma konu olan olgu konusunda bilgiler alır. Bilgilerini kendi bilişsel yapısı doğrultusunda diğer bilgileri ile birleştirir ve bir inanç sistemine sahip olur. Alınan bilgiler, toplumda var olan temel değerlere paralel olarak belirli bir kesimi veya politik gurupları kendisine düşman olarak konumlandırır. Bu inanç sistemi doğruda, yanlışta olabilir. Lakin artık kişi veya topluma aittir.Bir cümle ile örnek verirsek; sözde barış sürecini verebiliriz.

Duyuşsal boyut ise bir nesne veya kişiye karşı sahip olunan duyguları içerir. Tutumu oluşturan duyuşsal faktörler ile kişinin, tutuma konu olan heyecanları anlatılır. Bilişsel boyuttaki bilgiler, oluşturulan inanç sisteminin düşman olarak konumlandırılan kesime karşı, bilgi bombardımanı ile sürekli düşmanlık canlı tutulur. Hatta bu düşman kesim maymuncuk gibi sizin bir çok hatalarınızın, yanlışlarınızın sebebini örtmek için kullanılacaktır. Tutuma konu olan kişi veya konu hoşa gidebilir veya gitmeyebilir, sevilir veya sevilmez, hiç önemli değildir. Bir maymuncuk cümle ‘Analar ağlamasın.’

Davranışsal boyut; nesneye karşı olan davranış eğilimini içerir. Kişinin inanç veya bilgileri sonucunda ortaya çıkan yargısı, onu olumlu veya olumsuz harekete eğilimli hale getirir. Bu son evre, tutumun davranış faktörüdür. Eğer bir birey herhangi bir nesneye karşı olumlu bir tutuma sahip ise o nesnenin gereği doğrultusunda davranmaya hazır hale gelecektir. Genelde iki yönlü bir davranış gurubu oluşturulmaya çalışılır. Düşman olarak görülen guruba dair her şeye karşı kişi olumsuz davranış gösterir. Aklınıza geldiğinde nefret veya kötü hisler uyandıran kelimeler varsa, sizde davranış kontrolüne maruz kaldınız. Davranış boyutu bilgi ve duygularımız sonucunda ortaya çıkan eğilimlerimizdir. Bilgi ve duygularımız neyi emrediyorsa davranışlarımızda o yönde oluşum gösterecektir. Türkiye’nin artık terör meselesi yoktur ve terör bitmiştir algısı artık insanların zihnine yerleşmiştir.

Türkiye de  yıllardır toplumda kamplaşmalar yaratılmaktadır. Özellikle muhafazakar insanların beyninde, ismi geçtiğinde lamba yanar gibi düşmanlık dürtüleri oluşturuldu. Bu düşmanlıkların mutlaka haklı bir sebebi olması gerekmiyordu. Yoktu da zaten. Karşı safta yer alanlar mümkün olduğunca dışlanacak, azarlanacak, hakarete maruz bırakılacaktı. Olması gereken birilerinin düşman olarak konumlanmasıydı. Amaç; yaratılan ötekileri sürekli olarak topluma, medya aracılığı ile hatırlatıp, kendi saflarının nefretini, ötekilere yansıtmasını sağlamaktı. Güncel politik duruma göre sürekli olarak kötüler yaratılmaya devam edildi. Toplum bir süre sonra kendini yöneticilerin zihniyetiyle özdeşleştirip Kızılay’a ait olan ‘Türk Kızılayı’ markalı maden suyundan, Türk kelimesi çıkarılıyordu. Toplum bu amacı seziyor, ülke genelinde Türk’e ait her şey aşağılanıyordu.

Toplumda yaratılan davranış değişimiyle ilgili örnekler. CHP’ye hep olumsuz anlam yüklendi. Daha güncel konularda mevcut ‘Kıbrıs ayağımıza takılıyor, Beşar Esad, Rabia işareti, Dersim tartışması üzerinden Türk Devleti’nin kuruluş yılları, Mısır’daki darbeci iktidar, faiz lobisi, 17 Aralık darbe girişimi, paralel devlet son olarak da Fetullah Gülen’.

Tüm bu davranışları yönlendirme operasyonlardaki başarı veya başarısızlık, medyadaki bilgi akışı sonunda ortaya çıkacak. 17 Aralıktaki operasyondan sonra medyadaki tekel kırıldı. Toplumda, artık farklı kaynaklardan bilgi akışı oluyor. Hükümetin, kafaları karışmış insanları kendi kıvamında tutup tutamayacağı çok yakında belli olacak. Devlete ve bize düşen ise toplumu aydınlatan muhalif medya kanallarını çoğaltmak ve desteklemek olacak.