Moğolistan Gezi Notları -1

106

Daha ilkokul sıralarında Hunlar, Göktürkler, Oğuzlar, Selçuklular ve Osmanlıların tarihlerini okuyarak büyüdük. Bilge Kağan’ın nasihatinin yer aldığı Ötüken diyarı ve Orhun Abideleri hayallerimiz de yaşamıştı. Bilge Kağan’ın 1300 yıl önceki nasihati kulaklarımızda çınlar, onu duyar gibi oluruz. Orhun Abideleri ve Ötüken diyarına gitmeyi hep hayal etmişimdir. Ötüken diyarı ve Orhun Abidelerine gitmek, Hunlar, Göktürkler, Uygurların dünyaya hakim olduğu dünyaya gitmek artık hayal değil. Yol uzak olsa da artık Ötüken diyarına gidebiliyoruz. Ünlü Göktürk devletinin kurucusu Bilge Kağan asırlar öncesinden bugünleri görmüş gibi. Bugün Türkiye Cumhuriyeti olarak Bilge Kağan’ın nasihatine ne kadar muhtacız.

Bilge Kağan’ın nasihatini, Orhun Abidelerine kazıdığı Moğolistan’ın Orhun vadisi ve Ötüken diyarında görmek üzere yıllardan beri beklediğim fırsat nihayet ayağıma geliyor. Türkiye’nin önemli akademisyenlerinden Kırklareli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sefa Saygılı’dan; “Moğolistan’a gidiyoruz, seni de aramızda görmek istiyoruz” davetini aldığımda bir anda aklıma Bilge Kağan’ın Türk Milletine 1300 yıl önce söylediği nasihatler geldi. Bilge Kağan 1300 yıl önce şunları söylüyordu.

“Tahta oturduğumda, şuraya buraya dağılmış olan milletim ölüp biterek, yaya ve çıplak olarak geri geldi. Milletimin adı yok olmasın, töre yok olmasın diye gündüz oturmadım, gece uyumadım. Gözden yaş gelse önleyerek, gönülden çığlık gelse geri çevirerek düşündüm. İyice düşündüm. Milletimi kalkındırayım, besleyeyim diye; kuzeye, güneye ve doğuya oniki büyük sefer yaptım, savaştım. Ondan sonra, Tanrı bağışlasın, talihim ve kısmetim var olduğu için, Ötüken’i il tuttum. Açları doyurdum, çıplakları giydirdim. Yoksul milleti zengin kıldım. Az milleti çoğalttım. Artık kötülük yok. Ve Türk Kağanı mukaddes Ötüken Ormanında oturdukça ülkede sıkıntı olmayacak, töre yaşayacak.
Türk, Oğuz Beyleri, Milletim, işitin!
Üstte mavi gök çökmese, altta yağız yer delinmese senin ilini ve töreni kim bozabilir?

“Ey Türk Titre ve Kendine Dön!”

Evet, Bilge Kağan’ın nasihati bugünler içinde geçerli. Bilge Kağan’ın nasihatine ne kadar çok muhtacız. Türk Devleti’ni yıkıp yok etmek için içte ve dıştaki hainlerin işbirliği yaptığı bir dönemde tarihte ilk kez devletlerine Türk adı veren Orhun ve Ötüken diyarından tüm dünyayı idare etmek üzere yola çıkan bir milletin mensubu olarak Ötüken’e gideceğiz. Planımızı yaptık. Moskova üzerinden Göktürk ve Uygur Türk İmparatorluklarının kurulduğu Moğolistan’a gitmek üzere yola çıkıyoruz.

Moğolistan’da  Orhun Abidelerine Gidiyorum

Yine yollardayız. Türk  Dünyası Coğrafyasında Kültür ve Medeniyet tarihimizi araştırmak  ve belgesel çekmek için çok uzaklara  gidiyoruz.  Şimdiki durağımız Moğolistan. Çok  önemli  Akademisyen ve Profesörlerden oluşan gönül dostları gurubunun davetlisiyiz.

Türk tarihinin manevi tapu senedi olan Moğolistan’da, Orhun abidelerinde araştırma yapıp belgesel çekmek üzere Atatürk havalimanında gönül dostlarıyla buluşuyoruz. Heyette Prof. Dr. Sefa Saygılı, Prof. Dr. İbrahim Balcıoğlu, Prof. Dr. Orhan Gedikli ile birlikte 8 profesör ve diğer arkadaşlarımızla toplam 16 kişiyiz. Moskova üzerinden Orhan Abidesine gidecek olmak gerçekten heyecan verici. 20 yıl önce bunu hayal etmek akla ziyandı. Artık her şey değişti. Rus hava yolları uçağıyla Moskova üzerinden 10 saat sürecek Uçak yolculuğu ile  Moğolistan’ın başkenti Ulanbatur’a gitmek üzere uçağımız saat 13:00’de Atatürk havalimanından havalandı.

Uçağımız Karadeniz, Kırım ve Ukrayna semalarında kuş gibi uçarken Türk tarihinin muhteşem geçmişini hayal ediyorum. Uçağımızın penceresinden bir pamuk tarlası gibi beyaz bulutları seyrederken, Türk tarihinin ihtişamlı geçmişini adeta yaşar gibi oluyorum. Türk tarihinin büyük imparatorluklar kurduğu Ötüken diyarı ve Orhun vadisine Moskova üzerinden üstelik Rusya uçağıyla giderken içimde adeta fırtına kopuyordu. Geçmişte “Komünistler Moskova’ya” diyorduk, şimdi artık “Türk kültür tarihini araştırmak isteyenler Moskova üzerinde Moğolistan’a” diyeceğiz. Dünyanın birçok yerine zarar etse de uçak uçuran Türk hava yolları her nedense kültür ve medeniyet tarihimizin destanlarının yazıldığı Moğolistan’a uçmaması Türk Hava Yolları ve Türkiye devletinin büyük ayıbı olsa gerek. Bu karmaşık duygularla Türk Tarihi’nin  muhteşem geçmişi bir film şeridi gibi gözlerimin önünde canlanıyor.

Dünya Tarihi incelendiğinde Türk milletinin özel bir yere sahip olduğu görülür. Türkler, kurdukları medeniyetlerle insanlığa hizmet etmişler, kendi istekleriyle İslam’ı kabul ettikten sonra ilay-ı kelimetullah için zaferden zafere koşmuşlar. Türk milleti tarih boyunca hep cihanşümul devletler kurdu. Ancak hiçbir zaman sömürgeci bir devlet olmadı. İnsanlık için çalıştı. Bu yüzden gittiği yerlerde hep bir kurtarıcı olarak karşılandı. Hep bir kahraman olarak anıldı. Tarihin akışı, Türk’ü Büyük Okyanus’tan Atlas Okyanusu’na kadar yayıp dağıttı. Bu yayılış ve dağılışta yeni yurtlar edinirken sayısız savaşlar yaptı. Girdiği savaşlarda bir an olsun gözünü kırpmadı. Ölüme bir gül bahçesine girer gibi koştu. Yeryüzünde şehit Türk askerinin kanıyla sulanmamış çok az toprak parçası vardır. Yabancılar Mehmetçiğin başarılarını her zaman hayranlıkla ve şaşkınlıkla izlediler. Bugün yalnız Türk tarihi değil bütün dünya tarihi onun kahramanlığını takdirle yad eder.

8000 Yıllık Türk Tarihinden  Satır Başları…

Türkler, çok eski çağardan beri Orta Asya’daki ana yurdundan türlü yönlere dalga dalga yayıldılar. Büyük devletler kurarak, dünya medeniyetine önderlik ettiler. Türkler, Dünyanın en köklü, en büyük uluslarından biri oldu. Geçmişi M.Ö. 6000 yıllarına uzanıyor. Tarih boyunca farklı coğrafyalarda; Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında hiçbir ulusun ulaşamayacağı 100’ün üzerinde devlet, 16 imparatorluk kurdu. Bin bir güçlükle pençeleşerek ayakta durmayı başardı. Kimi zaman Hunlar, Göktürkler, Uygurlar adıyla dünya tarihinde söz söylediler, kimi zaman da Oğuzlar, Selçuklular, Osmanlılar adıyla tarihlerini zaferlerle taçlandırarak büyük bir gayenin, sevginin, adaletin ve hoşgörünün destanını yazdılar.
Bugün de Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak hep mazlumun yanında yer aldı, barışın ve adaletin temsilcisi oldu. Türkiye devletini yıkıp yok etmek için içte ve dışta çeşitli planlar yapılmakta. Bilge Kağan’ın nasihati çoktan unutuldu. Küçük siyasi hesaplar uğruna bağımsız tek devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalamak ve yok etmek için planlar yapılırken, tarihten ders ve ibret alma yerine hep birbirimizi suçlamaktayız. Keşke Bilge Kağan’ın nasihatine kulak verebilsek. Uçağın penceresinden dışarıyı seyrederken Bilge Kağan’ın o ünlü nasihati dudaklarımdan dökülüyordu. Bilge Kağan ne kadar da güzel söylemiş;

Türk, Oğuz Beyleri, Milletim, işitin!
Üstte mavi çökmese, altta yağız yer delinmese senin ilini ve töreni kim bozabilir?
EY TÜRK TİTRE VE KENDİNE DÖN!”

Evet, Türkiye’yi yönetenler, etkili ve yetkili olanlar titreyip kendine dönme yerine, basit menfaatler, siyasi ve ekonomik hırslarla ortalığı yıkıp dökmekte. Beni içinde bulunduğum derin düşüncelerden, hostesin uçağımız Moskova havalimanına geçti, lütfen kemerlerinizi bağlayın anonsu ile kendime geliyorum. Uçağımız bulutların arasından bir kartal gibi süzülerek, yeşillikler içerisinde ki bir zamanların Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yani kısaca Komünist Rusya’nın başkenti Moskova üzerinde uçarken Moskova şehrinin ne  kadar planlı olduğunu gördüm. Dev gökdelenlerin yanında, çam ağaçları arasında ırmak, göl ve kanallarla Moskova’nın ne kadar güzel planlandığına şahit oluyorum. Yağmurlu bir havada uçağımız Moskova havalimanına iniş yaparken 2 saat 40 dakikalık Türkiye Moskova uçuşunun da sonuna gelmiş oluyoruz. Türkiye ile Moskova arasında 1 saatlik zaman farkı var. Polis kontrolünden geçip Moskova’dan Moğolistan’ın başkenti Ulanbatur’a gitmek üzere yine ikinci bir uçağa bineceğiz. Bekleme salonunun penceresinden Moskova üzerinde batmakta olan güneş bana farklı duygular yaşatıyor. Yasak olmasına rağmen kameramı çalıştırarak tarihe ve zamana not düşüyorum.

 Moğolistan’ın Başkenti Ulanbatur’u Geziyoruz

Moğolistan her bakımdan enteresan bir ülke. Otelden şehir merkezine doğru giderken, elimdeki araştırma notlarımı karıştırıyorum. Türkiye’nin iki katı büyüklüğündeki Moğolistan coğrafyasında sadece 3 milyon kişi yaşıyor. Özetle elimdeki notlardan derlediğim bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Orta Asya’da ilkel göçebelerin nüfusun %30’unu oluşturduğu, Kuzeyde Rusya, Doğu-Güney ve Batı’da Çin Halk Cumhuriyeti, en Batı’da birkaç mil Kazakistan’a komşu 1.564.116 km2 alanda dünyanın 17. Asya’nın en büyük toprakları. Yüzölçümü itibariyle karşılaştırmada Fransa’nın üç katı, Fransa ve Almanya’nın toplamı kadar olmasına rağmen; Moğollar, Kazaklar, Tuvalar, Türkler, Ruslar ve Çinli’lerden oluşan 3,2 milyon kişi ile nüfus yoğunluğu en düşük topraklardır. Batıda yüksek Altaylar ile, kuzeyde yoğun orman örtüsü, doğuda çorak bozkır ve güneyde Gobi Çölü ile çevrilidir. Ülke topraklarının büyük bölümü bozkırdır. Denize çıkışı olmayan nehirler ve vadileri ile çok sayıda tuz gölü bulunur. En yüksek noktası ise en batıda 4374 m. ile ölçülür. Coğrafi olarak üç parçaya bölünmüştür. Bunlar; Moğolistan Halk Cumhuriyeti, Çin’e bağlı iç Moğolistan ve Rusya’ya bağlı olan Buryat Özerk Bölgesi’dir.
Moğolistan günümüzde “Bağımsız Parlamenter Demokrasi” ile yönetilmektedir.

Moğolistan’da gezdiğimiz 5 gün boyunca bu coğrafyanın özelliklerini bire bir yaşayacağız. İnsanlarla konuşup, Moğol çadırlarında konaklayıp yemekler yiyeceğiz. Kendimizi bazen dağlara, bazen yeşil ovalara atarak, buz gibi çağlayarak akan ırmaklara ayaklarımızı sokarak, Moğolistan coğrafyasını hissedeceğiz.
Aracımız şehir merkezine doğru ilerlerken, trafik keşmekeşliğinin burada yaşandığını görüyoruz. Trafik tam bir rezalet. Rus yapımı en eski araçtan, son model jeeplare birçok araç Ulanbatur yollarında arzı endam ediyor. Ruslardan kalma eski binaların yanında yeni plaza ve gökdelenler Ulanbatur’u süslerken, Ulanbutur şehrinin etrafı Moğolların Ger dediği Yörük çadırları sanki bir çadır kent haline gelmiş. Çadırlar ve evlerin etrafı tahta çitlerle koruma altına alınmış. Ulanbutur’un genel manzarasını seyrederken şehir meydanına geliyorum.

Moğolistan’da Nüfusun Yarısı Ulan Batur’da Yaşıyor
 
Şimdi Kızıl Kahraman anlamına gelen ve tarihi geçmişi fazla olmayan Moğolistan’ın başkenti Ulanbatur’la ilgili bilgiyi sizlerle paylaşalım.
Moğolistan’da nüfusun yarısı başkent Ulanbatur’da yaşar. Ülkede yegane iş finans, kültür, bilim, politika merkezidir. 1639’da URGUU adındaki taşınan manastır şehri, Selenge, Orhun ve Tuul nehirleri boyunca konuşlanmıştır. Daha sonra Pekin -Kyakhta güzergahında karavan güzergahı olmuştur. Şehirde halen 1940-1950 Sovyet tarzı gökdelen mimarisi görülmektedir. Ancak son yıllarda Sovyet tarzı gökdelenler değiştirilerek yerlerine küçük yeni binalar yapılmaktadır. Şehirde büyük bir inşaat faaliyeti göze çarpmakta büyük bina inşaatlarının yol ve alt yapı inşaatlarına hız verildiğini görüyorum.

Ulanbaatar Sukhbaatar Meydanındayız

Başkent Ulanbatur’da ilk durağımız şehir merkezindeki meydan oluyor. Merkezde ünlü Moğol İmparatoru Cengiz Han heykeli yer alıyor.  Komünist Rus döneminden kalma büyük parlamento binası komünizmin güç sembolü olarak, halen insanların hafızasında yer ediyor. Meydanın bir köşesindeki Lenin heykeli Moğollarının halen Lenin’e saygı ve sevgisini ifade ediyor. Bu meydanın 1921 Rus Bolşevik ihtilalindeki adı ‘Daimdin Meydanı’ idi. Meydan her yaştan Moğollar tarafından doldurulmuş durumda. Üniversiteyi yeni bitiren Moğollu gençler hatıra fotoğrafı çektirip, keplerini havaya atıyorlardı. Bizde bu törenlere kameramızla şahitlik yapıyoruz. Moğollu çiftler çocuklarını gezdiriyor. Banklarda yaşlı Moğollar geleneksel elbiseleri ile dikkat çekerken, yakalarındaki madalyonları gururla gösteriyorlar. Meydan tam bir panayır havasında. Canlı hareketliliğe bizde kendimizi kaptırıp, çocuklarla gençlerle, hatıra fotoğrafı çektirip, kameramızla tarihe not düşüyoruz. Çok geniş bir alana sahip olan bu meydan da hükümet sarayı, merkezi postahane, kültür sarayı gibi devlet binaları yer alıyor.
Meydanda Cengiz Han anıtından başka, onun iki önemli generalinin heykeli de vardır.

Ulanbatar Ulusal Tarih Müzesindeyiz

Moğolistan’ın başkenti Ulanbatur’daki şimdiki durağımız müzeler olacak. Bu müzeler, Moğolistan’da tabiatta bulunarak seçilmiş objeleri sergilemek üzere 1924 yılında kurulmuş olan müze, 1956 da şimdiki yerindeki binaya geçene kadar geçen süre içinde jeolojik ve paleontolojik flora ve fauna yelpazesinde büyük bir obje çeşitliliğine ulaşmıştır.
Müze 1991 yılında yasalara göre ve gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, farklı alanlardaki obje cinslerine göre bölümlere ayrıştırılmıştır.
Orta Asya’da Taş devrinden başlayarak Türk ve Moğol hükümdarlıkları ile yakın tarihe ait zengin etnoğrafik eserler bu müzede sergileniyor. Müzede çekim izni alarak belgesel çekimine başlıyoruz. Gerçekten bu müze Moğolistan’ın binlerce yıllık tarihini gözler önüne seriyor. Bu müzede kendinizi Moğolistan’ın tarihi labirentinde yolculuğa çıkıyor gibi hissediyorsunuz.  Tarih Müzesinde Hun İmparatorluğundan Göktürk’lere Moğol İmparatorluğundan Uygur Türk imparatorluğuna bir çok tarihi bilgiler ziyaretçi ile buluşuyor. Göktürk abideleri Bilge Kaan’ın heykeli müzenin en önemli köşesini süslüyor. Moğolistan’daki krallar dönemi, ve diğer yönetimler döneminde eserler müzeyi süslüyor. Müzeyi Moğol rehberin eşliğinde geziyoruz.
Müze, etnoğrafik materyaller, kostümlerle tarih öncesi günlük yaşamı gösteriyor. Ne yazık ki kripto nedeniyle hangi objenin orijinal hangisinin reprodiksiyon olduğunu ayırt etme imkanı yoktur.
Bu müzede yer alan bazı eserler 2001-2002 yıllarında Pensilvania Üniversitesi ile işbirliği yapmıştır. 2005 yılında önemli objeleri Almanya’da sergilenmiştir.

Doğa Tarihi ve Dinazorlar Müzesindeyiz

Yabancıların uluslararası düzeyde tanzim edildiğini görebileceği, yerkürenin yeri, oluşumu, gelişimi, biyolojik ve karakteristik özelliklerini sergileyen jeolojik tarih ana başlığındaki Museum of Natural History 1992 yılında hizmete açılmıştı.
Dinazorlar ve Doğa tarihi müzesi Moğolistan’ın en büyük müzesidir.2700 m2 alanda 40 salonda 12000 obje sergilenmektedir.1,5-2 saatte gezilebilen müzeyi biz biraz hızlı geziyoruz. Bu müzede de belgesel çekim izni alıp, dinazorlar ve büyük hayvan kalıntılarının görüntüsünü çekiyoruz. Dinazor kalıntıları arasında dehşete düşüyorum.
500 milyon yıl öncesinden 800 fosil kalıntısı ve dinazor müzeyi süslüyor; 10,000-15,000 yıl öncesinden fosil, amfibi, bitki kalıntıları, Paleontolojik bitki ve hayvan ile insan kaynakları sergilenen müze turistlerin ilgi odağı. Dünyanın en vahşi dinazor isketelerini sadece bu müzede görülebilmek mümkün. Bu dinazorların bir çoğu Moğolistan’daki Gobi çölünden bulunmuş. Dinazorlar bölümünde çekim yapmak yasak olmasına rağmen, biz kameramızı gizlice çalıştırıp, iskeletleri bile insanı ürküten dinazorların belgesel görüntülerini çekmeyi başarıyoruz.

Türk Moğol Dostluk Parkındayız

Başkent Ulanbatur meydanının hemen yanı başında Türkiye’nin katkısı ile yapılmış TİKA Türk Moğol dostluk parkını geziyoruz. Parktaki Türk bayrağı motifi göz ve gönlümüzü okşuyor. Yeşillikler içerisindeki parktan Moğollar rahatlıkla gezip, dinlenebiliyorlar. Dostuk parkının bir köşesindeki Lenin heykeli Moğolların Linen’e saygı ve sevgisinide sembolize ediyor.

Moğolistan’da dövizle alış veriş yapmak mümkün değil, sadece Amerikan doları ve euora geçerli bir döviz bürosuna giderek, döviz satın alıyoruz. Bir ABD doları 1370 moğol tengisi 1 Euro ise 1850 Moğol tengisine eş değerde. Dövizlerimizi de aldıktan sonra dinlenmek üzere kaldığımız Kempisky Khan Palece otele göre dönüyoruz.

Ulanbator’dan Tonyukuk Anıtına Gidiyoruz 

Tarihimizde Orhun abideleri olarak geçen, Göktürk kitabelerinin en önemlileri Bilge Kaan, Kültigin ve Tonyukuk anıtları. Bilge Kaan ve Kültigin anıtı Ulanbatur şehrine 400 km uzakta, Göktürk imparatorluğunun başkenti Karakurum şehri yakınlarındaki Orhun bölgesindedir, ancak Tonyukuk anıtı ise Ulanbatur şehrine 50 km mesafededir. Biz önce Tonyukuk anıtını ziyaret için Ulanbatur’dan yola çıkıyoruz. Tuz ırmağını geçerek, Bozkırlar içerisinden Tonyukuk anıtına giderken, Göktürk imparatorluğu tarihi gözümüzde canlanıyor. Göktürk imparatorluğunda ilk kez Türk adının devlet adı olarak kullandığı imparatorluk. Göktürk alfabesi ise tarihimizde ilk yazıların yer aldığı alfabedir.

Göktürk imparatorluğu ile  ilgili elimizdeki bilgi notlarını incelerken, Tuz ırmağını geçip, yemyeşil ovalar ve her biri birer Göktürk abidesi gibi duran dağları seyrederek Ulanbatur yakınlarındaki Tonyukuk anıtına giderken, Göktürk imparatorluğunun ihtişamlı geçmişi gözlerimizin önünden bir filim şeridi gibi geçiyordu.

 

Devam edecek..