Modernlik Huzur Vermiyor

11

Adam, sosyal medya hesabındaki paylaşımında şunları yazmış: “Hayat sıkıntısından üç şeyle uzaklaşabilirsiniz: Müzik, kitap ve kediler. Aslında kediler güllere benzer, seviyorsanız tırnakları canınızı acıtmaz.” Yetmemiş, bir de fotoğraf eklemiş bu mesajına. Fotoğrafta, söz konusu kişiyi kedilerle oynaşırken görüyorsunuz. Etraf yeşillik, geniş bir bahçe ve oldukça pahalı ahşap bahçe mobilyaları…

Bu adam, “Yenidoğan Çetesi” yöneticisi. Bu çete, devleti dolandırıyor, hastaları kandırıyor. Elde ettiği paranın miktarı, henüz bilinmiyor.

İkinci bir fotoğraf çıkıyor karşıma. İnancına kastedenlerle mücadele ederken şehit oluyor. Tam bir halk kahramanı. 22 yıl hapiste kalmış. Yatarken değil, savaşırken ölmek istediğini söylüyor. Son saniyelerinde bile Siyonist katillere karşı elinde sopayla karşı koyuyor, onurluca ölüyor.

Dünya medyası bu adama terörist diyor. Adı, Yahya Sinvar.

Çete reisine ismiyle beraber “Bey” diyorlar, sıfatı, “beyefendi” oluyor. Lüks arabalara biniyor, zenginlerden ve bürokratlardan oluşan bir dünyada yaşıyor. O, bir Batılı ve entelektüel. Laik, çağdaş, özgürlükçü, demokrat… Politikacılarla içli dışlı. Çeteyi soruşturan savcıyı tehdit edebilecek kadar cüretkâr.

Çetenin bir de doktor üyesi var. İşi daha çok o yürütüyor. Yasa dışı örgüt üyeliğinden 12 yıl hapis cezası almış, kısa bir süre cezaevinde kalmış, affolunmuş. O da oldukça cüretkâr. 112 Acil’den üçkağıtçılıkla aşırdıkları bebekleri anlaştıkları hastanelere sevk ettiriyor, bebeklerin uzun süre yoğun bakımda kalmalarını takip ediyor. Çeteye, hasta ebeveynlerinden, işbirlikçi özel hastanelerden ve devletten büyük paralar aktarıyor. Bölücü, acımasız doktor medyayı kullanmayı da ihmal etmiyor. Televizyonlarda çocuk ve anne sağlığı programlarında konuk oluyor, uzman olarak görüş bildiriyor.

Çete üyelerinden biri, baltayı taşa vurmasaydı bu doktor da bilinen 10 bebek ölümüne ilaveten yeni bebekleri öldürmeye, yeni canlar yakmaya devam edecekti.

Bebekleri öldüren, bunlar üzerinden vurgun yapan çetenin liderleri ve işbirlikçileri içimizden birileri, bu toprağın insanları. Onlar, beyefendi, toplumda saygın kişiler, para kazanmayı biliyorlar.

Terörist Sinvar, Filistin topraklarında yetişmiş. Bebekleri öldürmemiş ama bebeklerin yaşaması için kendisi ölmüş. Batı ve batılı değerleri hayat tarzı yapanlar ona “terörist” diyor.

Değerler tersyüz, ayaklar baş başlar ayak olmuş, bu hercümerç içinde bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete diye yakınmanın anlamı yok. Ahlaksızlığın yüceltildiği, hırsızların baş tacı edildiği, yüksek insani değerler uğruna kendini feda edenlere enayi veya terörist gözüyle bakıldığı bir dünyada, yaşanan bu tuhaflıklara şaşmamak gerekir.

Siyah, baskın renktir. Bir damla siyah, bütün beyazı etkiler, ona hükmeder; ama beyaz her zaman vardır ve olacaktır. Sosyoloji bilimi, ak-kara çatışması üzerine kurulmuştur. Tarih, iyi-kötü kavgasının hikayesi değil midir? Sadece ülkemizde değil, bütün dünyada değerler, çatışma halindedir. Bu çatışmada sesi fazla çıkan kötüler galiptir, ancak kazanan iyilerdir.

Dünyada hepimiz sürgünüz, sürüngeniz. Bazıları için ölüm, son durak. Dünya sürgününde, hangi çoğunluğun, hangi tarafta olduğu hiç önemli değildir. Çoğunluklar bizi yanıltmasın. Kur’an’a göre çoğunluk ölçü değildir. “Çoğunluk, fasıktır, kafirdir, nankördür, müşriktir, inkarcıdır, gafildir, akletmez, kafası çalışmaz, yalancıdır, haktan hoşlanmaz…”

İyilerin, kötüler karşısında baskın olamamak gibi bir zafiyeti var; sesi çok çıkanlara, sayıca çok olanlara karşı bir kompleksi var. Öykünmek, eğitim çağındaki çocuklar için gereklidir, fakat yetişkinler için bir kimliksizliktir, zayıflıktır. Anadolu insanı, Doğu toplumları artık bu kompleksi aşmalı, kendilerini Batı’nın kavramları ile tanımlamamalı, bugünkü dünyamızın kargaşa sebebi olan Batıcı değerleri reddetmelidir.

Batı’nın ölçüleriyle formatlanan, adına “modernlik” denen bu hayat tarzına ne kadar dalarsak huzurumuz o kadar azalıyor. Batı’nın bize diktiği elbise bu bedene uymuyor. Bugün yaşadığımız İslam’ın da bizi yeterince dinamik yapamadığını, bize huzur veremediğini görüyor, yaşıyoruz. “Huzur, İslam’da” diyen rol modellerin huzursuzluğa yol açmalarının hayal kırıklığını yaşıyoruz. Tarihteki güzel örnekler avuntumuz oluyor, onların meselleriyle gönlümüzü okşuyoruz, hayıflanıyoruz.

Ortada bir yanlışlık var. Batı; yalancı, ikiyüzlü. Doğu; uyuşuk, değer üretemiyor. İslam, din olarak özünden uzaklaştırılmış, kirletilmiş; medeniyet olarak enerjisini tüketmiş. Bu böyle gitmez. İnsanlık, yeni şeyler söylemeli. Yeni keşiflere gerek yok. Mehmet Akif reçeteyi yazmış: “Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı / Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı / Kuru da’va ile olmaz bu, fakat ilm ister / Ben o kudrette adam görmüyorum, sen göster.”

Doğru bilgi, gayret, inanç; hem silah hem kalkan…