Milli Mücadele Ruhundan, Milli Dayanışma Ruhuna…

59

Dünyanın hiçbir coğrafyasında türlü felaketler karşısında böylesine kenetlenen, böylesine büyük bir dayanışma ruhu ile hareket eden ne bir ülke vardır? Ne de bu dayanışma ruhunu destekleyen bir millet…

Tarih boyunca milli mücadelemiz de dâhil, ülkemizin yaşadığı türlü felaketler karşısında bir ve beraber olmayı başarabilen, bu süreçlerde yaşanan her zorluğu dayanışma ruhu ile aşabilen Türk Milleti:

Korona salgınının ülkemizi etkilemesiyle birlikte yine aynı duyarlılıkla hareket etmekte, büyük bir dayanışma örneği sergilemektedir.

Bundan bir asır önce düşmanlarımızın işgal salgınına karşı bayrak açarak Milli Mücadele Ruhunda birleşen Büyük Türk Milleti, bugün Korona salgınına karşı bayrak açmış, bu defa Milli Dayanışma Ruhunda birleşmiştir.

Böylesine büyük bir dayanışma ruhunda birleşen milletimiz nasıl ki milli mücadele yıllarında düşmanı yerle bir edip, Ege’nin serin sularına döktü ise; bugün de aynı dayanışma ruhu ile Korona cenderesini de paramparça edecektir.

Bu ölümcül salgın karşısında başlatılan yardımlaşma kampanyalarına küçüklü, büyüklü ayni, ya da nakdi milyonlarca yardım yapılmakta; milletimizin alicenap ruhu, bir kez daha böylesine büyük bir salgına karşı mücadele etmenin coşkusunu yaşamaktadır.

Korona belasının ülkemizde de görülmesiyle birlikte, en küçüğümüzden, en büyüğümüze, sokaktaki sade vatandaştan, her sektördeki görevlisine herkes yekvücut olmuş, bu ölümcül salgına karşı mücadele etmektedir.

Bu önemli mücadele; tabii ki, devletimizi yönetenler tarafından yönlendirilmekte, insanlarımızın bu salgından korunabilmesi için pek çok tedbir peş, peşe alınmaktadır.

Alınan tedbirlerin en başında sağlık önlemleri gelmekte, salgının önlenebilmesi için en çok çabayı sağlık çalışanları göstermektedir.

Başta doktorlarımız olmak üzere, tüm sağlık çalışanlarımızın bu salgını önlemek için göstermiş oldukları insanüstü çaba her türlü takdirin üstündedir.

Gece, gündüz demeden, kendi hayatları pahasına, her türlü riski göğüsleyerek hastalarının hayatını kurtarmayı görev bilen bu müstesna insanlarımızı Türk Milleti asla unutmayacaktır.

Unutulmasın ki, yaşadığımız bu felaket karşısında sergilediğimiz dayanışmaya vereceğimiz en büyük destek evde kalarak salgının yayılmasını önlemektir.

Her gün açıklanan Korona sonuçları göstermektedir ki, henüz bu ölümcül salgının yayılma hızı kesilmiş değildir Yazılı ve görsel basınımızda takip ettiğimiz gelişmelere bakıldığında:

Kimi insanlarımızın devletimizin açıklamış olduğu önlemlere uymadığı, kendilerinin uymazlığı yetmezmiş gibi, çocuklarını dahi riske attıkları üzüntüyle izlenmektedir.

Bir Koronalı hastanın, bu hastalığı yüzlerce insanımıza bulaştırabileceği gerçeği ortadayken, hiçbir mazereti olmadan sokağa çıkmak nedendir?

Sokaklarımızda sırf gezmek, spor yapmak için dolaşan insanlarımız şunu bilmelidirler ki; bu sorumsuzluk milli dayanışma ruhumuzu zedelediği gibi,  gecesini gündüzüne katarak, bu salgınla mücadele eden tüm görevlilerimizin çabalarını da olumsuz etkilemektedir.

Hiç şüphesiz bugünlerde geçecek, sağlık ve mutluluk dolu günler yine gelecektir. Güzel günler yol hazırlıklarına başlamıştır. Ama önemli olan bu güzel günlerin yolunu açmaktır.

İnanınız Milli Mücadele Ruhu ile düşmanını alt eden atalarımız gibi; bu defa da bizler Milli Dayanışma Ruhu ile bu salgını en az zayiatla bertaraf edeceğiz.

Güneş her gün olduğu gibi yine doğacak ama daha parlak olacaktır. Kırları süsleyen çiçekler yine açacak ama daha da renkli olacaktır…

Hayatımız mutlaka yeniden canlanacak, eve sığdırdığımız hayat; bu defa sokaklara dahi sığmayacaktır.

Yeter ki, bu kritik günleri atlatıncaya kadar ‘’Evde Kal Türkiye’’ çağrısına uygun davranalım…

Önceki İçerikCOVID-19 Salgını Üzerine Düşünceler
Sonraki İçerikKanagava’nın Büyük Dalgası
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.