Barzani’nin Kürt bölgesinde bağımsız bir “Kürdistan” için yaptırdığı referandum mevcut dengeleri değiştirdi.
Barzani’ye İsrail’in açık, ABD’nin örtülü desteğine karşılık, Türkiye, İran ve Rusya yakınlaşarak yeni fakat muhtemelen geçici bir denge oluşturdu. Merkezi hükümet Kerkük‘ü peşmergeden geri aldı.
Ancak Irak’ın bölünmesi ihtimali hala çok güçlü.
Çünkü bölge için ABD ve İsrail‘in tasarladığı ve uygulamaya çalıştığı Büyük Ortadoğu Projesi, Büyük İsrail Projesi ve Büyük Kürdistan gibi birbirini tamamlayan üç uzun vadeli projenin ilk basamağında Irak ve Suriye’nin bölünmesi var. Muhtemelen her iki devlet de üçer parçaya bölünecek.
Arkasından Türkiye ve İran’ın da bölünmesinin planlandığı muhakkak.
Peki, bölme planları ve bölünme riski sadece Ortadoğu için mi geçerli?
Avrupa Birliği Anayasasının kabul edilmemesiyle başlayan süreçte artık AB’nin bütünleşmesi değil, ayrışması konuşulur oldu.
AB ülkeleri de Ortadoğu benzeri bir ayrışmanın başlangıcında. Ama burada ayrışmanın savaşla değil, psikolojik operasyonlarla yönlendirilen kitlelerin “birlikte yaşamama iradesini” ortaya koyduğu “referandumlarla”, oldukça “medeni” usullerle yapılacak.
İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılması İngilizlerin sağlıklı bir kararı mı, yoksa ABD’nin uzun vadeli bir psikolojik savaş ile etkilediği toplumun aldatılması sonucu mu?
AB ülkelerinde başlayan ayrılıkçı hareketlerin devam edeceğine dair işaretlerin ciddiye alınması gerekiyor.
Geleceği aydınlatan ilk işaret fişeği İspanya‘da atıldı. Katalonya‘da ayrılık hareketi kuvvetlendi ve yapılan bağımsızlık referandumunda ayrılık kararı çıktı. Katalonya’da ve Barzani Bölgesinde aynı zamanda bağımsızlık referandumu yapılması herhalde tesadüf olamaz.
İspanya’da Bask bölgesi de yakında bağımsızlık isteyebilir.
Sırada halkının kendini Alman olarak görmediği bilinen Bavyera Eyaleti’nin Almanya’dan ayrılması olabilir.
Fransa’da Korsika adasının ayrılması, Belçika’nın Flamanya ve Valonya diye ikiye bölünmesi hiç sürpriz olmayacak.
İtalya’da (Venedik‘in başkent olduğu Veneto bölgesinde) Venetolular, Mart 2014’teki gayri resmi referandumda yüzde 89 oranında bağımsızlık fikrine “evet” demişti.
İskoçya‘nın İngiltere’den ayrılması, yapılan referandumda yüzde 55 “hayır” oyu çıkması ile şimdilik gündemden kalkmış gibi görünse de, İskoçya’nın yakın gelecekte bu rüzgârdan etkilenmemesi imkânsız.
AB ülkelerindeki bu ayrışma temayülünü besleyen, alttan alta destekleyen ABD’nin bu tavrında ABD Dolarını dünya ticaretinin tek parası olarak kabul ettirmeye çalışmasının payı büyük. Böyle olunca ABD gerekli gördüğünde karşılıksız olarak istediği kadar dolar basabiliyor. Sadece kâğıt basarak ekonomisini canlandırabiliyor, başka ülkelerin ekonomisini manipüle edebiliyor.
Bu sebeple ABD için Dolara karşı rakip olan Euro’nun etkisizleştirilmesi çok önemli.
Fakat daha da geniş bir pencereden bakarsak başka gerçekleri de fark edebiliriz.
***************************************
İkibin Devletli Bir Dünya
Ortadoğu ve AB’de güçlenen ayrılıkçı hareketlerin birçok devletin parçalanması ile sonuçlanacağını öngörmek kehanet sayılmamalı. Hatta dünyadaki çok sayıda ülkede ayrışma olabilir. Ulus/milli devletler bölünerek eyalet devletleri diyebileceğimiz devletçikler ortaya çıkarılabilir.
Ocak 2015’de yazdığım “İki Bin Devletli Bir Dünyaya” başlıklı yazımda yer alan bilgilerin bugünkü gelişmeleri anlamada faydalı olacağını sanıyorum. (Bu bilgileri Prof. Dr. Anıl Çeçen‘in on sayfalık “Süper Zenginler Bölücülük Yapıyor” başlıklı makalesinden almıştım.)
- Yirminci yüzyılageçerken dünyada sadeceyirmi devlet vardı.Yirmi birinci yüzyıla geçerkeniki yüz civarında devletortaya çıktı.
Bu nasıl oldu? Birinci ve ikinci dünya savaşları sonucunda imparatorluklar ortadan kalktı, sömürgeler tasfiye edildi ve daha sonra da sosyalist sistem ortadan kaldırıldı. Yirminci yüzyıl içinde gerçekleşen bu üç büyük dönüşüm sayesinde, imparatorluklar parçalanarak ulus/milli devletler ortaya çıktı. Yeni siyasal yapılanmalarla devlet sayısı on misli arttı.
- Bu gibi konularla ilgilenen bazı uzmanlar,küresel emperyalizminhedeflerine göre,iki yüz devletin yeterli olmadığını,geçen yüzyılda olduğu gibidevlet sayısınınen az on misli dahaartırılması yani2000 devletli bir dünya olmasıgerektiğini ileri sürmekte.
- Devlet sayısının artmasımevcut ulus/milli devletlerin bölünmesiylemümkün olabilecektir.
- Batı kapitalist sistemi tarafından, alt kimlikleri ve etnik grupları ön plana çıkaranmikro milliyetçiliklerkışkırtılacak;var olan ulus devletler parçalanarak,dünyanın her bölgesindeyeni eyalet devletçiklerioluşturulacaktır.
- Bu geçişi sağlamak için ulus devletlerin ekonomik açıdan dışa açılmaları teşvik edilmekte,etnik gruplar ve cemaatlerbüyük para imkânları ile desteklenmektedir.
- Daha sonraki aşamada dünya haritasında yer alanküçük eyalet devletleri,kıtalar düzeyinde ya da büyük bölgesel oluşumların çatısı altında,kurulacak makro devletler yapılanmasının içinde bir araya getirilecek.
İki yüz ulus devletin bölünmesi ile ortaya çıkacak iki bin eyalet devleti, beş kıta üzerinde oluşturulacak on büyük federasyonun çatısı altında birleştirilecek ve en sonunda on büyük federasyonun, bir dünya konfederasyonu çatısı altında birleşmesiyle de, yüzyıllardır zenginlerin hayal ettiği bir dünya devleti yapılanmasına geçilecek.
İşte bu noktada hepimizin küresel sermayenin ulus/milli devletleri yıkarak eyalet devletlerine parçalama hedefini iyi bilmemiz gerekiyor.
Bu hedef küresel sermayenin başat olduğu ABD’de, dünyanın belli bölgelerinde uyguladığı bir devlet politikası olarak karşımıza çıkmaktadır. “Büyük Ortadoğu Projesi” gibi.
Böylece, “küresel sermaye Amerikan devletini ve ordusunu kullanarak yeni bir sömürge imparatorluğu peşinde koşmaktadır.”
Birilerinin böyle hesabı var. Ama bizim de bir hesabımız olmalı.
Bir de Allah’ın hesabı olduğuna imanımız olmalı.
20. yüzyılda kurulan yaklaşık 200 devletin dörtte biri Osmanlı Devletinden ayrılanlardan oluşturuldu. Ama Büyük Atatürk önderliğinde verdiğimiz Milli Mücadele ile emperyal hesapların bir kısmını bozduk.
Öğrenilmiş çaresizliği kırmamız lazım.
Bugün de aleyhimize yapılan dış hesapları bozabiliriz. Yine başarabiliriz.