SEÇİLMİŞ OLMA PSİKOLOJİSİ: Seçim sonrası milletvekili psikolojileri acaba nasıldır? Bir kısmı birden fazla seçilmiş, bu heyecanı tatmış. Bir kısmı ise ilk defa milletvekili oldu. Çok zor ve fedakârlık isteyen bir süreçten başarı ile çıktılar. Özellikle ilk defa seçilenlerin “sayın vekilim” ile başlayan kimi samimi, kimi yağcılık kokan yoğun kutlamalardan başları dönmekte olsa gerek.
Daha düne kadar kapısından girerken ayağının titrediği makam sahipleri, Onları kapıda karşılamakta; para ve gücü kontrol edenler özel tören ve toplantılarına davet etmektedir. Böylece “güüüç sende artııık” mesajlarıyla şişirilmiş bir ego ile Ankara’ya gidecekler. Çünkü özellikle iktidar milletvekillerinden beklentiler yüksektir.
Bu yüzden bazıları seçilmesinin üzerinden ay geçmeden, sadece birkaç gün geçmişken ve daha Ankara’ya gitmeden, bildiğimiz olgun kişiliklerini bir gömlek gibi çıkarabilmekte. “Bütün milletin vekili olmak” ve “kendilerine oy vermediğini düşündüklerini de anlamaya çalışmak, empati yapmak ve onları kazanmak için gayret etmeleri” gerekirken öfkelerine mağlup olabilmekte. Yalnızca Allah rızası ve millet sevgisiyle hizmet etme gayretinde olan kişi ve STK’ları hizaya getirmek maksadıyla (28 Şubat generalleri üslubu ile) hakaret ve tehditlerle talimatlar verecek kadar “güç sarhoşluğu” içine düşebilmektedir.
MİLLETVEKİLLERİNİN GÖREVİ: Milletvekillerinin Ankara’ya gidiş sebepleri milletin verdiği vekâletle, millet adına, kanunlar yapmak ve yürütme organını denetlemek görevini yerine getirmekten ibarettir. Milletvekilinin gücü bu vekâleti ne kadar iyi yerine getirdiğiyle ölçülmelidir.
MİLLETVEKİLLERİNİN YETKİLERİ ÇOK SINIRLIDIR: Bu görevi yerine getirmesi ise mevcut işleyişte zaten son derece kısıtlanmıştır. Türkiye’de milletvekillerinin yasama faaliyetlerine katılımı asgariye indirilmiştir. Anayasamız çok güçlü bir icra (yürütme), buna karşılık yürütmenin yönlendirdiği bir yasama organına imkân verecek şekilde düzenlenmiştir. Meclis içtüzüğü ve diğer mevzuat da milletvekillerinin bireysel katkısını engelleyen hükümlerle doludur.
Komisyonlarda görev alıp bizzat katkıda bulunanlar haricindeki milletvekillerinin katkısı, Meclis’teki partisinin grup başkanvekilinin işaretine göre oy kullanmakla sınırlıdır.
DEMOKRATİK OLMAYAN GELENEKLER: Meclis’te, gelişmiş ülkelerde pek rastlanmayan geleneklerimiz de var. Lideri gelirken ayakta karşılayarak tokalaşmak, göz göze gelmeye çalışmak ve hele hele birkaç kelimelik ilgisine mazhar olmaya gayret etmek çoğu vekillerimiz için önemli olmakta. Güya istişare maksatlı grup toplantısında milletvekili söz alıp konuşamayacak, sadece lider konuşacak, vekiller alkışlayacaktır. Salı günleri “lider vaazlarını” dinledikleri Meclis grup toplantısında lidere en yakın koltuğa oturmak için atik davranmak, başkanını ayakta alkışlamak, kazandığını zannettiği gücün haz veren külfetleri olacak.
Vekillerin bakanlara ulaşması da ayrı sıkıntıdır. Vekilimiz, seçmenlerinden gelen bazı talepleri arz etmek istediği Bakan’la ayaküstü birkaç dakika konuşup, konuyu özetlediği pusulayı eline tutuşturduğunda hizmet etmenin zevkiyle rahatlayacaktır.
Bu anlattıklarım sistemin vekillere dayattığı uygulamalardır. Çoğu vekil bunlardan şikâyetçidir, ancak sistemi değiştirmek her nedense mümkün olmaz.
MİLLETVEKİLLERİNİN İMKÂNLARI VE GÜÇLERİ: Ben vekillerin özlük hakları, bedava sağlık harcamaları gibi imkânları fazla bulmam. Yeter ki gerçek görevlerini doğru ve yeterli bir şekilde yapsınlar.
Vekillerimiz çok sayıda “yurtdışı görev seyahatlerinde incelemelerde bulunacaktır.” Bu seyahatler “ben falanca ülkedeyken”, “filanca ülkenin yetkilisi filancaya dedim ki” tarzı havalı konuşmalar için bol bol malzeme edinmelerini sağlarken, bu zor(!) seyahatlerin yorgunlukları alınan harcırahlar ile azaltılacaktır.
Milletvekillerinden bir kısmı da tayin, terfi, ihale ve iş takipçisi olacak, partiye hizmet ediyor görüntüsü ile kendilerine ve yakın çevrelerine hizmet edecekler. Sayılarının az olduğunu ümit ediyorum.
Bütün bu anlattıklarım ve yazamadığım diğer meşguliyetleri ve imkânları, milletvekilini milletin gözünde güç sahibi yapmaz. Belki “önemli” biri olur ama “değerli” olmak için başka şeyler lazım. Çünkü koltuk oturana şeref vermez, önemli olan koltuğa şeref veren olmaktır.
ANKARA KAZANI: Siyasetin günlük hay huyu, sürekli meşgul eden programlar milletvekillerinin çoğunu okumaz, yazmaz ve hatta düşünemez hale getirmektedir. Buna rağmen Ankara, vekillerin çoğunu çokbilmiş, hatta kendilerinden ilim, fikir ve kariyer bakımından çok üst seviyede insanlara akıl veren, azarlayan, tahkir eden bir ukalalık sınırına sürükler.
Vekillerin çoğu Ankara kumaşının içine batmış bir dikiş iğnesi gibi kumaşın içinde kaybolmakta, pek azı toplu iğne gibi başını kumaşın dışında tutmayı başarıp, kaybolmamayı becerebilmektedir. Oysaki özellikle vekillerimiz, zaman zaman muhasebe yapıp, “ben bu güne kadar milletim için ne yaptım, bundan sonra ne yapmalıyım” sorusuna cevap aramalıdır.
HEDEFLERLE ÇALIŞMAK: Milletvekillerine naçizane tavsiyem, görev yaptığınız her yıl “milletim için bu yıl için şu işi yapmalıyım” diye bir hedef belirleyiniz. Bu işin gerçekleşmesi için yılmaz bir takipçi olunuz. Beş senede beş hedefi gerçekleştirebilirseniz vazifenizi tam olarak yapmanın huzurunu ve keyfini yaşayınız. Beş hedeften iki veya üçünü gerçekleştirirseniz kendinizi başarılı sayınız.
Ancak hiçbir hedefiniz yoksa hiçbir başarınız da olmayacaktır. Bu milletten saygı da görmeyeceksiniz demektir. Liderinizin gölgesinde seçilmiş olmanız milletin size iltifat ettiği anlamına gelmeyebilir.
YÜKSEK VASIFLI MİLLETVEKİLLERİMİZ: Seçtiğimiz milletvekilleri içinde elbette, ülkemize ve milletimize hizmet etmek için çok büyük fedakârlıklar yapan, devlet adamı vasfına sahip, bilgili, donanımlı ve çalışkan olanların sayısı da az değildir. Ülkemizde yaşadığımız köklü reformlar ve hukuki mevzuattaki esaslı değişiklikler ile Yürütmenin hatalarını azaltmakta bunların payı büyüktür. Bunlara şükran borçluyuz. Dileğimiz bu vasıftakilerin lokomotif olması, diğerlerinin ise vagon olarak “vaziyeti idare etmesidir.” Liderin görevi de lokomotifi öne, vagonları arkaya almasıdır.
HOŞ SADA KALMALI, BOŞ SADA DEĞİL: Bugünden söyleyelim. Bundan önceki Meclislerde görev yapanlarda olduğu gibi bu Meclis’te de durum değişmeyecek. Seçkin vasıflara sahip, devlet adamı vasıflarındaki milletvekillerini efendilikleri, millete sevgi ve saygıları ve icraatları ile hatırlayacağız. Diğerlerini ise çıkardıkları kuru gürültülerle.