Meşrutiyetten Demokrasiye Eğitim (1)

113

Dün Meşrutiyet ve Hürriyet, yeteri kadar anlaşılamadı.

Bugün Demokrasi ve Hürriyet yeteri kadar anlaşılamıyor.

Dün Meşrutiyet ve Hürriyetin iyilik ve güzellikleri gereği gibi gösterilemedi.

Bugün Demokrasi ve Hürriyetin iyilik ve güzellikleri gereği gibi gösterilemiyor.

Dün Meşrutiyet ve Hürriyetten lâyıkı şekilde istifade edilip yararlanılamadı.

Bugün Demokrasi ve Hürriyetten lâyıkı veçhile istifade edilip yararlanılamıyor.

Dün Meşrutiyet ve Hürriyette eğitim ve öğretim çağdaş surette uygulanamadı.

Bugün Demokrasi ve Hürriyet ortamında eğitim ve öğretim çağdaş surette uygulanamıyor.

Dün Meşrutiyet ve Hürriyette eğitim ve öğretim müessese ve kurumları arasında tam bir âhenk

ve uyum bulunmuyordu.

Bugün Demokrasi ve Hürriyet ortamında eğitim ve öğretim müessese ve kurumları arasında

istenen düzeyde bir âhenk ve uyum bulunmuyor.

Dün Meşrutiyet ve Hürriyet devrinde Eğitim ve Öğretim Kurumları olarak Medreseler, Mektepler ve Tekkeler vardı.

Bugün Demokrasi ve Hürriyet devrinde ise Eğitim-Öğretim Kurumları olarak Üniversiteler,

Okullar ve Halk Eğitim Merkezleri var.

Dün Meşrutiyet ve Hürriyet zamanında Medrese, Mektep ve Tekke öğrencileri, mensupları ve

mezunlarının arası açıktı. Birbirlerine sıcak bakmıyorlardı. Birbirlerine karşı soğuktular.

Bugün Demokrasi ve Hürriyet ortamında -az da olsa- İlâhiyat Fakültesi mensupları ile diğer

Fakülte bağlıları arasında tam bir diyalog var denilemez.

Yine bugün Demokrasi ve Hürriyet ortamında Orta Eğitim öğrencileri ile İmam-Hatip Okulları

Talebeleri arasında istenen oranda bir kaynaşma var denilemez.

Bir bakıma keyfiyet ve içerikçe olmasa da, halka hitap etmeleri ve halk için çeşitli dallarda hizmet vermeleri dolayısıyla, Tekke ve Zaviye mensuplarına eş sayılan Halk Eğitim Merkezlerine devam edenler arasında tam bir diyalog var denilemez.

İşte bütün mesele burada düğümleniyor. İç barış burada zorlanıyor. Kurumlar arası âhenk bu noktada içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Birbirine karşıt sayılan ve sanılan Okulların talebeleri birbirine mesafeli duruyor.

Oysa dün Meşrutiyet ve Hürriyet zamanında Medrese, Mektep ve Tekke talebeleri ve mezunları arasında sulh olmalıydı. Barış ortamı bulunmalıydı.

Bugün Demokrasi ve Hürriyet içinde Üniversite, Okul ve Halk Eğitim Merkezi talebe, mensup ve mezunları arasında sulh olmalı. Barış havası esmeli.

Böylece dün Meşrutiyet ve Hürriyet hengâmında birbirinden yararlanılmış. Aralarında fikir teatisi, fikir alış verişi yapılmış, hiç olmazsa maksat ve hedefte birleşilmiş olunurdu.

Böylece bugün Demokrasi ve Hürriyet atmosferinde her çeşit Eğitim-Öğretim talebesi ve mezunu birbirinden yararlansın. Arada fikir alış verişi olsun. En azından maksat ve hedefte birleşilsin.

Öyleyse dün Meşrutiyet ve Hürriyetin, bugün Demokrasi ve Hürriyetin anlaşılması, benimsenmesi dün mümkündü bugün de olası.

Dün akla hitap eden Mekteple mümkündü, bugün de Okulla olası.

Dün kalbe hitap eden Medrese ile mümkündü, bugün de İlahiyat Fakültesiyle olası.

Dün vicdanlara hitap eden Tekke ve Zaviyeleriyle mümkündü, bugün de Halk Eğitim Merkezleriyle olası.

Ancak bu şekilde, bu Eğitim ve Öğretim Kurumları mensuplarının birbirine sevgi ve saygı duymaları mümkün ve olası. Birlik ve beraberlik içinde olmaları kabil. Fakat bu, böyle olmamış. Yani Dün ve Bugünkü Eğitim-Öğretim Kurumları arasında fikir ayrılığı hep olagelmiş. Bu da tabiatıyla birliğe halel vermekte, beraberliğe gölge düşürmekte, ittihada darbe vurmakta. Aradaki meşrep farklılığı yani gidişat ayrımı da, ilerleme ve yükselmeyi durdurmakta.

 

 

Önceki İçerikBu Şartlarda Köle Bile Alamazsınız
Sonraki İçerik“Nefsini bilen, Rabbini bilir
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.