Mesele Ümit Özdağ’ın Şahsı Değil

98

İçişleri
Bakanı Süleyman Soylu’nun, Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit
Özdağ
’a çok ağır hakaretler etmesi ve akabinde yaşananlar hakkında çok şeyler
söylendi.

Mesele
günlük siyasi polemikten ibaret olsa bu konuda yazmak istemezdim. Ümit Özdağ’ın
Soylu’ya verdiği tepkiye ve “göç mühendisliğine” dair fikirlerine
kamuoyunda desteğin arttığı kesin. Ancak bunun oy oranlarını nasıl etkileyeceği
şimdilik çok öncelikli bir konu olmaktan uzak. Çünkü Zafer Partisinin seçime
katılıp katılamayacağı bile henüz belli değil.
Halen anketlerde Zafer Partisi ve Özdağ görünmüyor.

Türkiye’ye
10 senelik süreçte gelip Geçici Koruma Statüsü ile barınan Suriyeliler ciddi
bir sorundu.
Son bir senedir Afganistan, Pakistan, Bangladeş vd ülkelerden hızlanan
düzensiz göçlerle sorun çığ gibi büyümekte.

Bu göçlerin emperyalist devletlerin stratejik planlarıyla yapıldığına;
demografik ve sosyolojik yapısının değiştirilmesi suretiyle Türkiye’nin
huzurunun ve bütünlüğünün bozulmasının hedeflendiğine inanıyorum.
Ümit Özdağ’ın çarpıcı ifadesine katılıyorum: “Bunlar
bombalandıkları için gelmediler, Türkiye’ye göçmeleri için bombalandılar.”

Bu
konuda Prof. Dr. Ümit Özdağ yıllardır bir akademisyen olarak, İYİ Parti’de
Genel Başkan Yardımcısı iken ve şimdi de kendi kurduğu partisinde uyarılar
yapıyor, fikirlerini kamuoyuna mal etmeye çalışıyor.

Ben de
bu konularda yazılar yazdım, çeşitli illerde konferanslar verdim. İYİ Parti
Genel Merkezinin talebiyle, bu konuda partide yapılan çalışmalara katkıda
bulunmak için görüşlerimi rapor olarak ilettim. Görüşlerim Ümit Hoca’nın
çerçevesini çizdiği görüşlerle büyük ölçüde uyumludur.

Ama Zafer
Partisinin
doğuşunun toplumsal bir talepten kaynaklanmadığını
düşünüyorum.
Yakın gelecekte de bir kadro hareketine veya kitlesel bir
parti özelliğine
kavuşabileceğini sanmıyorum. Zafer Partisi bana göre, sadece
genel başkanının özel yeteneği ile dikkati çeken ve henüz bir siyasal harekete
dönüşme emaresi göstermeyen bir organizasyon.

Partinin
kuruluşunda vitrinde olması beklenen Prof. Yusuf Halaçoğlu, Prof. Özcan
Yeniçeri
gibi isimler Ümit Özdağ ile birlikte olmadılar. Beraber yola
çıktıkları Genel Sekreter Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve son olarak
partinin ekonomi alanında vitrine çıkardığı Genel Başkan Yardımcısı Bartu
Soral
da Zafer Partisinden ayrıldılar. Partinin teşkilatlanması da oldukça
yavaş ilerliyor.

Bunlar Zafer
Partisinde henüz taşların oturmadığını
göstermekte.

Bu
yapıyla Türkiye’nin “sığınmacılar” haricindeki diğer sorunlarını hangi
kadroyla ve nasıl çözeceğini anlatabilmesi ve kitleleri inandırabilmesi için
daha çok çalışmaları gerekiyor.

Ümit
Özdağ’ın savunduğu fikirleri yeni değil, yıllardır söylediklerini tekrarlıyor.
Ama daha etkili olmaya başlamasının ilk sebebi “sığınmacı” denilen bu
kitlenin çoğaldıkça daha görünür hale gelmesidir.

İkinci
önemli sebep ise düzensiz göçmenlerin işsizlik, enflasyon, pahalılık ve
halkımızın fakirleşmesine etkilerinin,
yaşadığımız derin ekonomik krizin
yarattığı yoksullaşma ortamında daha çok dikkat çekmeye başlamasıdır.

Ümit
Özdağ’ın bu sosyolojik dalgayı partisinin etkinliğini artırmak için
kullanmaya çalışması anlaşılabilir bir durumdur.

Çeşitli
siyasi partilere gönül vermiş birçok vatandaşımız Ümit Özdağ’ın bu meseleyi
kamuoyuna anlatmak için yaptıklarını takdir ediyor. Ama siyasi tercihlerini değiştirmeyi
de düşünmüyor.
Çünkü Zafer Partisinin aldığı her oyun AKP+MHP
ittifakına yarayacağını düşünüyorlar
.

Cumhur İttifakı tekrar iktidar olursa da Ümit Özdağ’ın şikâyet ettiği sığınmacı politikası aynen devam
edecek.
Bu çelişkili durum sebebiyle Ümit Özdağ’ı sevenler bile Zafer
Partisine oy vermekten kaçınacak.

***************************

Devlet Adamı- Siyasetçi

ABD’de
Bakanlara “Sekreter” deniyor. Cumhurbaşkanlığı Sisteminde de Bakanlar
atanmış bürokratlardır.
Bizim parlamenter sistemde iken “müsteşar
dediğimiz makamın karşılığı sayılabilir.

Bürokratlar siyasi
parti taraftarı olsalar bile devlet adamı vasfını ön plana çıkaran,
ağırlığı, nezaketi, adap bilirliği ile dikkati çekmesi gereken görevlilerdir. Bürokratlar
siyasileri muhatap alıp eleştiremezler, kendilerini eleştiren siyasilere de
cevap vermezler, onlar adına kendisini atayan siyasi irade cevap verir.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Cumhurbaşkanlığı Sistemine göre bir siyasi kimlik değil, bir
bürokrattır.
Ama eski bir politikacı olması sebebiyle devlet adamı gibi
değil, siyasetçi gibi polemiklere giriyor.

Soylu’nun Ümit Özdağ hakkında söyledikleri yenilir yutulur sözler değil. Soylu, “Adam
yerine, insan yerine koymam. Benim için hayvandan aşağı biridir. Operasyon
çocuğudur, Soros çocuğudur. İstihbarat elemanı olduğu apaçık belli, haysiyetsiz
adam”
gibi seviyesiz bir üslupla ağır hakaretler etti.

Ülkemizde
polis teşkilatı ve jandarma dahil devasa bir gücü yöneten böylesine önemli
bir bakanlığın başındaki kişinin söylediklerini duymaktan çok utandım.
Hem
üslubundan ve hem de söylediklerinin doğru olmadığını bile bile söylemesinden
utandım. İçişleri Bakanları yakınmaz, iftira etmez; iddiaları doğruysa hukuk
çerçevesinde gereğini yapar.

Ümit Özdağ’ın Soylu’ya
meydan okuyup, İçişleri Bakanlığı’nın önüne gitmek suretiyle, Soylu’nun bu üslubundan
hoşlanan taraftarlarının nezdindeki fiyakasını bozmasını da siyasi olarak
başarılı buldum.

****

Ümit Özdağ, Bahçeli’nin Ağır Suçlamasına Neden Cevap Vermedi?

Süleyman
Soylu’nun hamisi durumundaki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin (partisinin
eski Genel Başkan Yardımcısı olan) Ümit Özdağ’a söyledikleri de en az S. Soylu’nunki
kadar ağırdı:

Bahçeli, Ümit
Özdağ’ın Bakanlık önündeki eylemini “pis bir kumpas, bayağı bir tezgâh,
küstah bir tertip ve beyhude bir çırpınış”
olarak tanımladı.

Dış
tazyik ve telkinlerin refakatiyle
Türkiye Cumhuriyeti’ne meydan
okunmaktadır.
Biz herkesin ederini de, giderini de, ciğerini de iyi
biliriz. Sipariş gayelerle Türk devletine cephe açıp terör örgütlerinin
ümidi olanlara
bu aziz vatanı heba ve heder ettirmeyiz” dedi.

Ümit Özdağ, kendisini vatana
ihanetle suçlayan, bu ağır sözlere nedense cevap vermekten kaçındı.

Ümit Özdağ’ın Süleyman Soylu’ya gösterdiği tepkinin yüzde biri kadar
bile Devlet Bahçeli’ye cevap ver(e)memiş olması
buzdağının görünmeyen kısmının görünenden
çok daha büyük olduğunu gösteriyor.

Önceki İçerikKahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet!
Sonraki İçerikTürkiye’de Yaşayan Ermenilerin Sosyo Kültürel Yapısı
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.