Meşe Ağacı

119

Batının ve ABD’nin organizatörlüğünde 12 adam, Polis Akademisinde bir araya gelerek Türkiye Cumhuriyeti Devletinin problemlerine çözüm aradılar. Malumlarınız olduğu üzere; başlangıçta KÜRT AÇILIMI fikrini ortaya attılar. Tepkiler karşısında Avrupa Standartlarına uygun İLERİ DEMOKRASİ’nin gereği olarak bu açılımın adını “MİLLİ MUTABAKAT AÇILIMI ” olarak değiştirdiler.    

Bu hususla ilgili televizyon kanallarında yayınlanan açık oturumlarda ortaya konulan fikirlerden, AKP iktidarının ve Sayın Başbakanın konuya yaklaşımından cesaret alan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir şu sözleri sarf etmişti.”HÜKÜMETE VE DEVLET AKLINA BİR MESAJIM VAR. BİZİ GÜVERCİN VE ŞAHİN OLARAK AYIRMAYIN. MEŞE AĞACININ DALLARI SAYIN HÜKÜMET VE KABİNE ÜYELERİ NERENİZE BATTI.”Osman Baydemir; bazı akademisyenlerin, Kürtçü aydınların, yalaka basının, yalaka köşe yazarlarının ve AKP iktidarının himayesinde Irak’ın Kuzeyinden gelen BARZANİ ve TALABANİ destekli ABD radyasyonlu rüzgârlarında etkisiyle eski İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay’ın sorumluluğundaki bahçeye MEŞE AĞACINI dikmiştir. 

Bu Meşe Ağacı o günden bugüne verilen tavizlerle o kadar büyüdü ki, Belediye Başkanı Osman Efendi Meşe Ağacının dallarına basarak, hükümet ve devlet aklına mesaj vermek üzere bir sıçrayışta Polis Panzerinin üstüne çıkarak halkına cesaret vermeye kadar işi götürmüştür. Adeta onların deyimiyle T.C. nin kanunlarına meydan okumuştur.                                                                                            

Sivil  İtaatsizlik eylemi kapsamında,ambulansa yol verilmemiştir. Sebahat Tuncel adlı milletvekili görevli polis müdürünü tokatlamış, uzanan mikrofonlara da “tokadım polis müdürüne değil,devletedir” demiştir. Bengi Yıldız adlı bir diğer milletvekili de PKK’nın dağ kadrosunun kıyafetiyle,asayişi sağlamak üzere görevlendirilen polislere ve araçlara elinde taş ile toplumu da devlet ve millet aleyhine kışkırtacak şekilde ipini koparan DELİ DANALAR gibi saldırmıştır.PKK’nın TBMM’deki bir diğer siyasi temsilcisi de görevli polis memurunun şapkasını başından almak ve geri vermemek üzere toplum nezdinde küçük düşürmüştür. PKK’nın TBMM’deki temsilcileri “DEMOKRATİK ÖZERKLİK” gerçekleştirilene kadar eylemlerini sürdüreceklerini de her ortamda ifade etmişlerdir.

Devlet dairelerine saldırılmıştır. Bankalar yakılmaya çalışmıştır. Esnafa korku salarak kepenkler indirilmiştir. Üzülerek ifade etmek gerekirse Güneydoğuda devlet otoritesinin yerini PKK’nın aldığı görülmüştür.

Sayın Başbakan seçim çalışmaları kapsamında Bayburt ve Gümüşhane’de halka BDP’lilerin yaptıklarından bahsederek çok önemli bir tespiti açıklıyor. “Bu eylemler sırasında bir belediye binasının pencerelerinden güvenlik güçlerinin üzerine molotof kokteyler atılmıştır. Kameralar bunları tespit etmiştir”. ŞAK  ŞAK ŞAK…. şuursuzluğun daniskası.

Bir Allah’ın Kulu da çıkıp demiyor ki Sayın Başbakanım kameralar bu kayıtları yaparken senin İçişleri Bakanın birileri gibi TENİS oynamaya mı gitmişti. Görevin; olanları millete yandaş medya kanalıyla duyurmak, mağdurları oynamak değil, devlet otoritesini hakim kılacak tedbirleri almak, aldırmaktır. Başarılı olamayan yöneticilere de yolvermektir.

Meşe Ağacına ilk suyu veren eski İçişleri bakanı Beşir Atalay’dır. Belediye Başkanlarını görevden alma yetkisini kullanmamıştır, kullanamamıştır.

Bu iktidar döneminde; Ankara Kızılcahamam’da kulağa hoş gelen söylemler kullanılarak, SİVİL ANAYASA, ASKERİ ANAYASA VESAYETİNDEN kurtulma adına toplantılar yapılmış ve Prof. Ergun Özbudun’un başkanlğında YENİ ANAYASA çalışmaları başlatılmıştır. Bu çalışmanın hedefi ve amacı çok geçmeden anlaşılmıştır. Mevcut anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez ilk üç maddesinin kanunu dolanarak değiştirilmesini sağlamaktı.

Seçim öncesi nasıl bir anayasa hedeflediklerini cesaret edip ortaya koyamadılar. Halkın tepkisinden ürktüler. Taslak Anayasa metni de şifreliydi.Yüksek Öğrenime Geçiş Sınavında(YGS) olduğu gibi herşey şeffaftı. TÜSİAD denilen bir kuruluş şifreyi deşifre etti. Anayasanın 1. Maddesi hariç ikinci ve üçüncü maddelerinin değiştirilebileceğini kamuoyuna bir toplantı ile duyurdular. Sermayenin uşakları, devlet mi? sermaye mi? sorusu karşısında sermayeden yana tercihlerini kullanarak iktidarın sözcülüğünü yaptılar. Bomba patlattılar. Halk deyimiyle, TÜSİAD kopa oturmuştu. Meşe ağacına ikinci olarak bu kurum su vermiştir.

Tavır ve eylemleriyle bebek katilinin emirleri doğrultusunda TBMM’de PKK’nın siyasi kanadının temsilcileri olduklarını ifade edenler ANA DİLLE EĞİTİM hakkımız talebini dile getirmişlerdir. Çok masum bir istek olarak takdim etmişlerdir. Yürürlükteki anayasamızın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez olan üçüncü maddesini hiçe sayarak anayasa suçu işlemişlerdir. Anayasa Madde: 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli Marşı “İstiklal Marşı” dır. İlgili ve yetkili makamlar bu anayasa suçu karşısında suskun kalmışlardır. Meşe ağacına üçüncü sırada su verenlerde bunlardır.

Askerler için medyada çok kullanılan bir tabir vardır. DURUMDAN VAZİFE ÇIKARMAK. PKK’nın siyasi temsilcilerinin bu talepleri karşısında bazı öğretim üyeleri ÜNİVERSİTELERİN bünyesinde Kürt Enstitüleri kurulabileceğini masumiyet karinesine bürünerek, iktidarında hoşuna gidecek şekilde işlemeye başladılar ve bildiğiniz üzere bazı üniversitelerin bünyesinde bu enstitüler kuruldu. Bu fikri savunanlarda Rektör, Dekan yapılarak ödüllendirildiler.

Milli Eğitim Bakanlığının düzenlemiş olduğu şurada da: Özel günlerde ve hafta sonu yapılan törenlerin kapsamının okul yöneticilerince belirlenmesi, ilköğretim okullarında çocuklara öğretilen ve okutulan “ANDIMIZ” ın ırkçılık çağrışımı yaptığı gerekçesi ile değerlendirmeye alınması ki Selahattin DEMİRTAŞ bu hususla ilgili olarak geçtiğimiz günlerde açıklamalarda bulundu ve bu hususla ilgili ilk eylemi başlattı. Kızını ” ANDIMIZ” I söylememesi için dilekçe ile başvuruda bulundu. Anadoluda çok kullanılan bir deyim vardır. Çok da hoşuma gittiğini burada belirtmek isterim. “ORTALIKTA GEZEN SİVRİSİNEKLER.” Bunlarda ” NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE ” sözünden ve yazısından rahatsızlık duyduklarını dile getirdiler. Ayrıca ortaöğretim kurumlarında ” KÜRTÇE ” nin seçmeli dil dersi kapsamında okutulabileceğini işlemeye başladılar. Merhum Ziya GÖKALP’ın ruhuna fatiha okuyarak kulaklarını çınlatmak istiyorum. Ne diyor Ziya GÖKALP? “TÜRKLÜĞÜN VİCDANI VE VATANI BİR OLMAK İÇİN LİSANININ BİR OLMASI ŞARTTIR. “Dördüncü sırada meşe ağacına su verenlerde bunlardır.

Meşe ağacına biri var ki kelimenin tam anlamıyla “DEM SUYU” nu verdi. Yüksek seçim kurulu; BDP’li bağımsız milletvekili aday adaylığı başvurularını mevzuattan kaynaklanan eksiklikler üzerine iptal etti. Bunun üzerine CHP genel başkanı Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU Meclisi toplayarak derhal kanuni düzenleme yapılmasını kamuoyuna duyurdu. PKK’lıların önündeki engeli bu şekilde kaldırmayı teklif etti. Toplumun bir kesimi bunu yadırgadı. Hal bu ki CHP’nin geçmiş siciline bir göz atacak olursak , 1980 sonrası HADEP’ lileri…. Leyla ZANA’ları Meclise taşıyan da bu zihniyettir.

Hafızalarımızı biraz zorlarsak, bir Diyanet İşleri Başkanımız vardı, durup dururken birdenbire görevinden alındı ve yerine bir atama yapıldı. Herkes kendi kendine sordu? Bu işte bir şey var ama ne? Anadolu’da yine güzel bir söz vardır. Durup dururken eniştem beni niye öptü. Neden öptüğü çok kısa sürede ortaya çıktı. Meşe ağacına su taşıyanlar kervanına Diyanet İşleri Başkanın da katıldı. Urfa da göğsünü gere gere ” KÜRTÇE MEVLÜT ” okudu. Şimdi bu Diyanet İşleri Başkanına soruyorum? Birileri çıksa dese ki “Hocam bugünkü Cuma Namazın da sureleri de Kürtçe okumanızı istiyoruz” Ne diyecek?

Kapıyı bir kere araladınız mı kapatamazsınız Ey Hoca! Senin bu tavrını hiç yadırgamadım. Osmanlı tarihinde de zaman zaman senin gibi tavırlar sergileyen Şeyhülislamlar olmuştur. Ne diyelim zaman zaman Ulemanın da fikrini almak gerekir sözünü hatırladım.