Namık Kemal‘in “Vatan yahut Silistire” oyunu var. Zira o gün ‘Vatan‘ en uçtaki ‘Silistire‘ydi, bugün Süleyman Şah Türbesi bile değil. Ama Amerikan Dolarının önlenemez yükselişi herkesin ister istemez gündeminde.
“Tok olan, cümle cihanı tok sanır / Aç olan, cihanda ekmek yok sanır” atasözümüz binlerce yıllık Türk birikiminin eseridir. Lüks jip sayısı arttıkça çöplerde ekmek arayanların sayısının katlanarak artmasıdır Türkiye’de temel sorun.
Belgesellerde her canlının doğal yaşam alanı, beslenme alanı ve bunlara müdahil olanlara karşı verilen savaş aktarılır değişik suretlerde. Yaratılış gereği beslenmesi, barınması ve çoğalması elzem olan insanoğlunun bu temel ihtiyaçlarının da meşru dairede karşılanması gerekir.
Bu talepler bazen millet dediğimiz insan toplulukları noktasında toplu taleplerdir. Siyaset de bunun için vardır; halkın barınma – beslenme, korunma – güvenlik ve yeni alanların – arayışların toplum menfaatine hizmete sokulması.
Eğer işler geriye gidiyor, yaşam alanınız daralıyor ve diğer topluluklara göre hayatı idame standartlarınız düşüyorsa sıkıntı var demektir. Ve seçilen siyasetçiler sorumlu oldukları toplum kitlesine değil kendi midesine çalışıyor demektir.
Bakalım “ÇALIŞINCA (!) NELER OLUYOR” ülkemizde:
- Elektrik kesintileri konusunda 80’ler Dizisi gerçek olmuş durumda. Anlamadığımız elektrik faturalarını kim kabartıyor; trafodaki kediler mi?
- Kral Abdullah’ın ölümüyle bayrakları yarıya indiren İktidarımızın iktidarı bırakmama adına yine zengin Arap Şeyhliklerinden sıcak para avına çıktığını biliyor muydunuz?
- ‘Kaynağı Belirsiz Para’ diye bilinen bu sıcak paranın; 2009 Seçimlerinde 5 milyar dolar, 2010 Referandumunda 5,5 milyar dolar, 2011 Seçimlerinde 12 milyar dolar, 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde de 9 milyar dolar olarak aktığını biliyor muydunuz?
- 2015 Haziran’ındaki Seçimler için de Katar, Suudî Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin kapısının Hükümet yetkililerince çalındığını biliyor muydunuz?
- İMF’ye 5-6 milyar dolar borç ödemekle övünen Hükümet’in 2002 ‘de 155 milyar dolar olarak devraldığı dış borcu şimdilerde 410 milyar dolara çıkardığını biliyor musunuz? Ve bunu 77 milyona böldüğümüzde Kişi Başına Borç Gelirimizin 5 bin doların üstünde olduğunu biliyor musunuz?
- Yine 2002’lerde yüzde 8 oranında olan Büyüme Hızımızın yüzde 3’lerin altında seyrettiğini biliyor musunuz?
- Doların yüzde 20’den fazla artmasıyla birlikte Kişi Başına Yıllık Gelirimiz de 2 bin küsur dolar azaldı. TUİK’e göre 10 bin 800’lerden 8 bin 300’lere düştü; 5 bin doları da Kişisel Dış Borca sayarsak Kişi Başına Yıllık Gelirde 3 bin dolar civarındayız demektir.
- Resmî enflasyonun bile çift haneli rakamlara dayandığını, Türk Lirasının devalüe edilmiş gibi yüzde 30’lar oranında eridiğini biliyor muydunuz?
- Mutfaktaki – pazardaki fiyat artışlarını en az yüzde 30-40 oranında pahalılık olarak hissetmeyen var mı? 6 ay önce Pazar filesi kaça doluyordu, şimdi kaça doluyor?
- 2002’de “1,6 lira = 1 dolar” olan benzin şimdilerde 4,5 lira; 1,2 lira olan mazot ise 4 lira civarında. Aracınızın deposunu en son ne zaman tam doldurmuştunuz / fullemiştiniz?
- Asgarî yani en düşük ücret 950 lira, resmî yani hesaplanmış Açlık Sınırı 1.300 lira; kim öle, kim kala?
- 2 çocuklu ortalama bir ailenin resmî yani hesaplanmış Yoksulluk Sınırı 3.700 lira; sizce Türk halkının ne kadarı bu ortalamanın üzerindedir?
Tarlamız / alanımız daraldıkça daralıyor, bir de “dar gelirli” denilip darlığa sabitleniyoruz; he mi?