(Birinci Bölüm)
Genel geçer kaidedir: Çok okuyanların ekseriyeti bir müddet sonra yazmaya başlar. Çiftçigüzeli’nde de öyle oldu.
Gazeteciliğe ve yazı hayatına; demokrasimizin kalbine hançer saplandığı, beynine kurşun sıkıldığı 27 Mayıs 1960 askerî darbesi sonrasında başladı. Henüz 15 yaşında idi.
Çiftçigüzeli’nin ilk yazıları, Kilis’in Huduteli Gazetesi’nde yayınlandı. Gazete, Demokrat Parti’yi destekliyordu ve yazarımız, ‘Bay Zırvası’ imzasıyla bürokrasi ve eğitimdeki çarpıklıkları mizahî bir dille anlatıyor, ayrıca ‘Pırıltı’ başlıklı haftalık bir sâhifeyi de yönetiyordu. Bir başka görevi daha üstlenmişti: Gaziantep Ülkü Gazetesi’nin Kilis Muhabiri olarak haberler geçiyordu.
Çıraklık dönemini aştığını düşünerek İstanbul’da yayınlanan ve Hasan Tuncay’ın Yazı İşleri Müdürü olduğu Babıali’de Sabah Gazetesi’nin muhabirliği için müracaat etti. Fakat sorgulayıcı yönü sebebiyle arzusu 3 yıl sonra gerçekleşti:
Millî Savunma dersinin hocası Albay’a, bir soru sormuştu:
“Annemin de alyansını verdiği, altınlar ne oldu? Ankara’da lojman yapıldığı doğru mu?” Şimşekleri üzerine çekmişti. Aynı heyecan ve endişeyi taşıyan 9 öğrenci arkadaşıyla beraber 15 gün nezârette kaldı. 3 arkadaşının tutuklanmasıyla neticelen yargılamada daha sonra hepsi beraat etti.
Ancak darbe yanlısı hükümetin Millî Eğitim Bakanı İbrahim Öktem’in tâlimatı ile öğrenciler Kilis Lisesi’nden uzaklaştırıldı. Bu öğrenciler Gaziantep, Malatya Adıyaman ve Adana’ya mecburî tasdiknâme ile yolcu olurken Mehmet Cemal Çiftçigüzeli önce Çorlu’ya gitti, sonra İstanbul’a geldi, Vefa Lisesi’nden mezun oldu.
Bu dönemde, daha lise talebesi iken Marmara Kıraaathânesine ve ‘Küllük’ denilen mekâna gidip gelmeye başladı. Başta Necip Fâzıl Kısakürek, Mehmet Şevket Eygi, Mehmet Emin Alpkan, Ziya Nur Aksun, Eşref Edip, Nizâmettin Nazif, Ziya Uygur, Muammer Ayaşlı, Şule Yüksel Şenler, Refik Özdek olmak üzere değişik vesilelerle devrin tanınmış gazeteci, yazar ve mâruf insanlarıyla tanıştı. Büyük Doğu Fikir Kulübü’ne 147 numara ile üye kaydedildi.
Hem üniversitede okuyup, hem de fiilen gazetecilik yaptı. Profesyonel olarak Babıali’de Sabah’ta muhabir olarak göreve başladı. Bir ara MTTB’de Basın Yayın Müdürü oldu, teşkilatın Millî Gençlik Dergisi’ni yayınladı. Öğrenci olaylarını hem gazeteci olarak tâkip etti, hem hareketli bir genç olarak olayların içinde bulundu.
Talebe eylemleri boykot ve işgallerle büyüyünce, hükümetin dikkatini çekmek ve problemlerin çözümüne yardımcı olmak üzere MİLLÎ BİR EĞİTİME DOĞRU adlı kitabı yazdı. Kitap, Millî Türk Talebe Birliği tarafından 1967 yılında yayınlandı.
Millî Türk Talebe Birliği’nin “Hak kazanılmasına evet, anarşiye hayır” sloganından yola çıkan Mehmet Cemal Çiftçigüzeli bu çalışmada “Türkiye’deki üzücü durumun asıl sebebinin ahlâkî olduğunu, ahlâkî buhranla da katlandığını, bunun sebebinin de Millî Eğitim politikasının millî olmamasından kaynaklandığını, tamamiyle sil baştan değiştirilmesi gerektiğini” savunarak âcilen gençlik kurultayına gidilip, gençlik meseleleri enstitüsünün ve gençlik bakanlığının kurulmasını teklif etti. Bu teklifi, 2011 yılında Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın kurulmasıyla gerçekleşmiş oldu.
Yazarımızın ikinci kitabı TALEBENİN EL KİTABI’dır. 1971 yılında yine MTTB tarafından yayınlandı.
Bu kitap özellikle İstanbul’da okuyan bir üniversite öğrencisinin ihtiyaçlarını karşılayacak kurumları tanıtıyordu. Bu kurumlar; İstanbul Üniversitesi fakültelerinin talebe yurtları, pansiyonlar, kütüphâneler, ders çalışma mekânları, öğrencilerin bütçesine uygun lokantalar, kitapçılar, kırtasiyeciler, gençlik kuruluşu genel başkanlıkları, müzeler, târihî mekânlar, âbideler, tiyatrolar, sinemalar, otobüs ve troleybüslerin hatları ve numaraları, tren ve vapur seferleri, hamam ve asri banyolar, mesire ve piknik yerleri, polis, ilk yardım, imdat gibi önemli noktalar hakkında bilgiiler ihtiva ediyordu. Okunması mutlaka gerekli bazı eserlerin isimleri ve yazarları hakkında üniversiteli gençler bilgilendiriliyordu.
2-TOHUM BANKASI adındaki araştırmasında ise Ankara’da sun’i ilkah yoluyla çocuk sâhibi olunması konusundaki gelişmenin arka planı inceleniyor. Hacettepe Üniversitesi’nde ABD katkısı ve uygulamasıyla teşvik edilerek kurulması istenen Tohum Bankası’nın içyüzü ve hayata geçildiğinde bu politikanın sebebiyet vereceği tehlikelere dikkat çekiliyor ve buna karşı tavır alınması gerektiği anlatılıyor.
Yazarına göre sun’i ilkah yoluyla yeni nesil ya kısırlaştırılıyor veya Türk özellikleri dumura uğratılıyor.
Tohum Bankası isimli kitap İsmail Selçuk mahlasıyla Fatih Yayınevi tarafından 1970 yılında neşredildi.
Tohum Bankası meselesinin temeli, İttihat ve Terakki Partisi kurucularından 1864 – 1932 yılları arasında yaşayan Dr. Abdullah Cevdet’in, Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk toplumunu modernleştirmek için Avrupa’dan damızlık erkek getirilmesini teklif etmesiyle atılmıştı. Bilindiği gibi Abdullah Cevdet İngiliz Muhipleri (Sevenleri) ve Kürt Teâli (Yükseltme) isimli cemiyetlerin kurucusu ve aynı zamanda ateist idi.
Çiftçigüzeli’nin hazırladığı kitap tesirini gösterdi ve Tohum Bankası’nın kurulmasından vazgeçildi.
Sayın Çiftçigüzeli’nin yazdığı, Yunus Emre Yayınevi’nin neşrettiği
3-YÜZ ALTMIŞ ÜÇ adlı çalışma ise Türk Ceza Kanunu’nun 163. Maddesinin antidemokratik ve inanç hürriyetini kısıtlayıcı hükümler ihtiva ettiğini ortaya koyuyordu. Bu kanun, Müslümanların ayağına takılan pranga idi.
6187 sayılı kanun ise cezâları ağırlaştırıyordu.
Sayın Çiftçigüzeli’ne ve eseri birlikte hazırladığı Mehmet Çetin’e göre 163 madde, inancın önüne çekilen bir duvardır. İnsanı mahkûm eden bir hükümdür. Kafeste hürriyet anlayışı, inancın gönüllere gömülmesi veya mezarlıklara ve camilere hepsedilmesi, sosyal hayattan sürgün edilmesidir. 163 madde inançlı insanları, eli silahlı zorbalarla, inancın, küfür sistemleriyle bir tutulması, Firavun zulmünün, Nemrut kininin meşrulaştırılmasıdır.
Bu maddeden yargılanan tanınmış şahıslar arasında Necip Fâzıl, Eşref Edip, Bekir Berk, Beziüzzaman, Abdulkadir Badilli, Abdullah Yeğin, Abdurrahman Zabsu, Şemsettin Yeşil gibi onlarca avukat, hekim, hâkim, savcı, yazar, akademisyen ve işadamı da bulunuyor. Kitapta, bu kanundan mağdur olan insanlarla yapılan röportajlar da yer alıyor. 163 isimli kitabının ön sözünü Ergun Göze yazmıştır.
Kitapta ayrıca 163’ten tutuklanan, mahkûm olan, mağdur edilenler isim isim zikrediliyor. Konya’da dövüldüğü için aklını oynatarak aylarca tedâvi altında tutulan tüccar Sait Gecegezen ile Nazilli’de dayaktan hayatını kaybeden Terzi Mehmet Oğuz’un hikâyesine de yer veriliyor.
Anayasaya göre kişinin dokunulmazlığı, vicdan ve dînî inanç ile kanaat hürriyetine sâhip olunmasının hatırlatıldığı araştırmada 141, 142 ve 163. Maddelelerden hakkında dâvâ açılan diğer düşünce mağdurlarının da istatistikî bilgileri veriliyor.
Bu kitap 1974 yılında basılmıştır.
Turgut Özal 1983 yılında iktidara gelince; 3 hürriyete öncelik veriyordu: 1-Teşebbüs hürriyeti, 2-Din ve vicdan hürriyeti, 3-Düşünce ve ifâde hürriyeti.
Sayın Çiftçigüzeli’nin başlattığı mücâdele, Özal döneminde başarıya ulaştı ve bahsi geçen bütün maddeler, Türk Cezâ Kanunundan kaldırıldı.
4-MUHTEREM BAŞKAN, Mehmet Cemal Çiftçigüzeli’nin 20 baskı yapan bir biyografik çalışmasıdır.
Tanzimat’tan günümüze dine ve dindara endeksli siyâsî parti çalışmaları, Millî Nizam Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın şahsında ‘Bağımsızlar Hareketi’ ile başlatılan, yeni bir teşebbüsün, Anayasa Mahkemesi tarafından önlenişi anlatılıyor.
Kitapta siyâsî harekete katkı veren yahut tenkit eden mâruf insanların, yazarların, gazetecilerin ve kuruluşların da görüşlerini bulmak mümkün.
Sayın Çiftçigüzeli’nen telif ettiği kitabın tesirinin olup olmadığı hakkında hüküm vermek mümkün değilse de, gelişmeler, onun düşüncesi istikametinde oldu, İslâmî görüşler Millî Nizam Partisi’nden sonra sırasıyla; Millî Selâmet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi’nin ardından kurulan Saadet Partisi ve Yeniden Refah Partisi ile siyâsete devam etmektedir. Millî Görüş hareketinden ayrılarak kurulan partiler ise Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve Halkın Sesi Partisi (HAS Parti) şeklindedir.
O dönemdeki Türkiye Odalar Borsalar Birliğinin traji-komik yanlış tutumları kitapta yer alıyor. Birincisi komünizmle mücâdele ettiği savunulan Çetin Altan’a verilen yüklü paralar. İkincisi komünist olduğu iddia edilen Mehmet Şevket Eygi ve Necip Fâzıl gibi antikomünist yazarlara iftiralar isnat edilmesi…
Kitabın çok baskı yapmasında yazarın çok akıcı bir dilinin olması da önemli rol oynamıştır.
5-KAVGAMIZ, Mehmet Cemal Çiftçigüzeli’nin İslâmcı, Ülkücü ve Devrimci gençleri, kuruluşlarını, mücâdelelerini, birbirleriyle acımasız kavgalarını ve nihâyet hayatlarını kaybeden binlerce gencimizin isimlerini dehşet listesinde hatırlatıyor. Bir bakıma bütün dünyâda baş gösteren talebe hareketlerinin, objektifine odaklayarak Türkiye’deki resmini çekiyor. (İlk baskı 1974, ikincisi 1976) yılında yapılmıştır.
Çiftçigüzeli sâdece ilgilendiği millî düşünceler hakkında kitap yazmakla yetinmiyor. Gazetecilik mesleğinin gelişmesi için ufuk turlarına da çıkıyor: Bunlardan biri de
6-TELETEKS HABERECİLİĞİ’dir. ‘TRT TELEGÜN DERS VE KURS NOTLARI’ isimli çalışması, teknolojinin gelişmesiyle televizyonlarda yazı ve grafikle yapılan haber yayınlarındaki muhabirlere ve alâkalılara el kitabıdır.
TRT tarafından açılan kurslara devam edenlere verilmek üzere 1990 yılında yayınlanmıştır.
Aynı zamanda TRT Teleteks-Telegün haberleri Müdürü olan Mehmet Cemal Çiftçigüzeli’nin bu eseri, Teleteks-Telegün sahasında yayınlanan ilk kitaptır.
Yazar Mehmet Cemal Çiftçigüzeli, Sovyet blokunun dağılmasıyla 1991 yılında bağımsızlığını ilân eden Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan ile Özerk Cumhuriyetler Tataristan ve Kırım’a yaptığı seyahatleri;
7-YILDIZLAR YENİDEN PARLIYOR adındaki eserde topladı.
Türk Dünyasının problemlerini, halkının meselelerini, aydınlarının sıkıntılarını ve çözümlerini değerlendirirken kitle iletişim araçlarının etkisine dikkat çekiyor, özellikle İstanbul Türkçesi ile konuşan Ahıska Türklerini her gittiği yerde arayarak buluyor ve röportajlar gerçekleştiriyor.
Yıldızlar Yeniden Parlıyor’a söz konusu dönemin bir belgeseli diyebiliriz. Kayıhan Yayınları tarafından 1994 yılında yayınlanmıştır.
Dikkat çekicidir ki Yıldızı Parlayanlar arasında Türkmenistan’ın adı geçmiyor. Çünkü aynı soydan geldiğimiz, inanç ve kültür birliğimiz bulunmasına rağmen Türkmenistan maalesef Türk Dünyası’na kapalıdır. Sefer Murad Türkmenbaşı’ndan sonraki Cumhurbaşkanları Gurbangulu Berdimuhamedov’un ve görevini devrettiği oğlu Serdar Kurbanguluyeviç Berdimuhammedov’un döneminde de müsbet bir gelişme sağlanamamıştır.
(DEVAM EDECEK)